90’lar efsanesi X-Men: The Animated Series‘in ruhani değil basbayağı devamı olan X-Men ’97, Marvel’ın son dönemde takdir toplayan nadir işlerinden oldu. Sağlam diyaloglar ve gümbür gümbür aksiyonla bezeli animasyon, çizim tarzından jenerik müziğine dek orijinal materyale sadık olmasıyla izleyenleri çocukluğuna götürmeyi başarıyor. Çocukluğa yapılan bu yolculuk benim için ayrı bir anlam taşıyor çünkü finalini Tolerance Is Extinction adıyla üç bölüme yayan X-Men ’97, ülkemizde Sıfır Tolerans adıyla yayınlanan ve okuduğum ilk Türkçe X-Men çizgi romanının hikâyesini uyarlıyor. Bu hikâyenin baş kahramanı, dizi sezonunun da ana kötüsü olan Bastion, süper kahraman ansiklopedisi otuz birinci sayısının konuğu oluyor sevgili okurlar.
Bastion’ın Orijin Hikâyesi
Bastion, iki güçlü Sentinel’in birleşmesi ile ortaya çıkıyor. Kendisi de Sentinel üretebilen bir Sentinel olan Master Mold ile alternatif bir geleceğin gelişmiş Sentinel’i Nimrod’un füzyonu şeklinde yaratılıyor. Bu birleşim, X-Men’le savaşırlarken “mistik bir kapı” olarak adlandırabileceğimiz Siege Perilous’tan geçmeleri sonucunda oluyor. İçinden geçene yeni bir hayat sunabilen Siege Perilous, Nimrod ve Master Mold’un birleşimi ile Bastion’u hem de insan formunda yaratıyor. Geçmişini hatırlamayan karakter, Rose Gilberti tarafından Sebastion Gilberti adıyla insanca yetiştirilmeye çalışıyor ancak bu da bir yere kadar sürüyor. Mutant sorununu duymasıyla aktive olan mutant düşmanlığı, mutant karşıtı Friends of Humanity ekibine dâhil olmasını ve Sentinel özelliklerini fark etmesini sağlıyor.
Bastion’ın Yaratıcıları
Karakter ilk olarak X-Men (1991) #52’de bir cameo yapıyor. Mayıs 1996 çıkışlı bu sayıda yazar olarak Mark Waid, çizer olarak Andy Kubert yer alıyor. Kendisinin esas ortaya çıkışı ise hemen bir ay sonrasında yayınlanan ve Scott Lobdell’in yazıp Pasqual Ferry’nin çizdiği Uncanny X-Men’in 333. sayısında oluyor. Bastion’ın en büyük vukuatı olan Operation: Zero Tolerance’ı da ilk kez bu sayıda duyuyoruz. Tabii henüz yukarıdaki paragrafta yazan orijin hikâyesini bilmiyoruz. Tam orijini daha sonradan, Scott Lobdell’in X-Men yazmayı bırakmasının ardından açıklanıyor. Dolayısıyla karakterin bu arka planına Lobdell tam olarak hakim miydi bilemiyoruz; fakat gelişiminde Lobdell’in payı büyük, sonuçta Operation: Zero Tolerance sürecinin yazarları arasında bulunuyor kendisi.
Bastion’ın Güçleri
Yarı insan yarı Sentinel olan sibernetik bir yapıdan oluşan Bastion insanüstü bir hıza, güce ve dayanıklılığa sahip. Sentinel tarafı sağ olsun uçabiliyor, rakip mutantların güçlerini inceleyip kendini onlara karşı hazırlayabiliyor. Kendini iyileştirebiliyor, enerjiyi manipüle edip patlamalar yaratabiliyor. Nimrod’un geldiği alternatif zaman çizgisi başta olmak üzere zamanda yolculuk bile edebiliyor ve açıkçası tüm bunlar Bastion’ın en tehlikeli güçleri listesine giremiyor.
Kendisini X-Men’e ve mutantlara karşı bu derece büyük bir tehdit hâline getiren şey Sentinel’lerin bir nevi kumandanı olması. Bilgisayar sistemlerini ve Sentinel’leri kontrol edebiliyor, hatta Nimrod’un zamanının ötesinde teknolojisi sayesinde Sentinel yaratabiliyor. Operation: Zero Tolerance’taki en büyük kozu da buydu: nanoteknoloji yardımıyla cyborg‘a dönüşüp Prime Sentinel hâlini alacak olan insanlar.
Önemli Olayları
Operation: Zero Tolerance (OZT), hükûmet destekli mutant avı programına verilen isim. Programdan ilk kez Uncanny X-Men #333’te, ABD hükûmetinde Sebastion Gilberti adıyla yükselmeye çalışan Bastion tarafından söz ediliyor. İnsanlara onları Prime Sentinel’e dönüştürecek nanoteknolojiyi yerleştiren Bastion, bir yandan anti-mutant oluşumu Friends of Humanity’nin lideri Graydon Creed ile iş birliği içinde.
Marvel’in Onslaught event‘inin ardından mutantlara olan güvenin düşüşü, Creed’in mutant karşıtı politikasını kamçılıyor, hatta kendisi başkanlığa adaylığını koyuyor (size birini hatırlattı mı?). İşin ilginci, kendisi mutant olmamasına rağmen Sabretooth ve Mystique’in oğlu. Bir Daily Bugle gazetecisi bu durumu açığa çıkarmak üzereyken öldürülüyor, tabii ki Bastion tarafından. Daha sonra Creed’in bir miting sırasında suikaste uğraması ise Bastion’a aradığı şansı veriyor. Toplumdaki artan mutant düşmanlığını fırsat bilen Bastion, Operation: Zero Tolerance’ı başlatıyor.
Bu süreçte bazı X-Men üyelerini ele geçiren, X-Mansion’a girip oradan bilgi sızdıran Bastion, Prime Sentinel’leri ile dehşet saçıyor. Fakat sonrasında ABD başkanının senatörler tarafından ikna edilmesi ve S.H.I.E.L.D.’ın desteği ile Operation: Zero Tolerance durduruluyor ve Bastion teslim olmaya zorlanıyor.
Mutant camiasına en büyük zararı Operation: Zero Tolerance ile veren karakter, sonrasında bolca ölüp diriliyor – yarı robot olması sebebiyle tamir ediliyor da diyebiliriz. X-Men’e ikinci büyük saldırısını ise Second Coming serisinde yapıyor. Yanına kendisi gibi ölmek bilmeyen Bolivar Trask, William Stryker ve Graydon Creed gibi isimleri alan kötümüz, House of M sonrası zayıflayan mutantları yok etmek istiyor.
Hatta bu süreçte Nightcrawler’ı öldüren Bastion, Nimrod’un evrenine bir portal açıp oradan Dünya’ya Sentinel yağdırmaya başlıyor. X-Force ekibi portalı kapatmayı başarıyor ancak bu yolculukta Cable kendini feda ediyor. Cable’ın ölümünün etkisiyle çok sinirlenen Hope Summers, Bastion’a son darbeyi vuruyor.
Son Söz
X-Men ’97 senaryosu Bastion üzerinde değişiklikler yapsa da karakterin çizgi roman geçmişi genel hatlarıyla bu şekilde. Hatta nefesleri kesen X-Men ’97 5. bölümündeki felaket de aslında Bastion’ın değil, başka birinin işi. Diziden geldik ama o malum olayı bu yazıda göremedik diyorsanız, linkteki Cassandra Nova süper kahraman ansiklopedimize davet ediyoruz. Yazıyı burada noktalayarak sizleri yorumlar kısmına bekliyor, ben ise koşarak X-Men ’97’nin son bölümünü izlemeye gidiyorum.
