Sizin de yenilmesi gereken bir figürandan öteye geçen kötüler ilginizi çekiyor mu? Hakikaten sinir sistemimizi çökerten, tüm ideallerimizle veya sabrımızla oyuncak misali oynayanları var bunların çünkü. Hikayenin gerilim dozunu arttırıp, olağan dışı anksiyete seviyelerimizle dalga geçiyor ve hadlerini bilmeden kahramanın da her işine karışıyorlar. Aslında geriye bir adım atıp bakarsak böylesi şirazeden çıkanlar, kötülüğün de binbir tonlu bir meziyet olduğunu anlamamızı sağlıyorlar.

Malumunuz ikidir ortak noktalarda birleşen karanlığın güçlerini listeledim, bu sefer gökkuşağındaki renkler kadar farklı oluşlarına dikkat çekesim var. Tüm sinir krizlerinizi bir kenara bırakarak gelin; kahramanların cevherlerini parlatan ve dinamizmin sağ kolu olan kötülere şahitlik edelim bir kez daha. Yalnız çeşitlilik vurgusu yapsam da yine de mevzubahis olanların değişmeyen üç noktaları var: Her biri birbirinden manipülatif, kendini beğenmiş ve gücün yanlış ellere geçmesi sendromundan muzdaripler. Ek olarak listenin bariz spoilerlar içereceği aklınızda olsun.

1) Apocalypse

Apocalypse, listenin niyeti en açık kötüsü. Bir kere adı spoilerlı. X-MEN: Apocalypse filmi size bunu düşündürmemiş olabilir ama çizgi romanlarda adının hakkını veriyor, gelişi tam bir kıyamet alameti. En Sabah Nur ismiyle doğan ilk mutant bebek, en güçlü olanın hayatta kalması gerektiğini öğrenerek büyüdü. Eline geçen kozmik varlıkların teknolojisini de bu hayat görüşü doğrultusunda kullandı. Derdi önce insanlıktan sonra da zayıf bulduğu mutantlardan dahi kurtulmak.

Bu keskin niyetlerini tamamlayan, adeta çocukların hayallerinden çıkma da bir dolu güce sahip: Telepati, biçim değiştirme, boyutlar arası seyahat, fiziksel dayanıklılık, yüzyıllık uykulara dalmanın yanında elbette bir miktar da ölümsüz kendisi. Büyüklük söz konusu oysa bir sanrı değil, dolayısıyla toplumların tanrı niyetine mitlerine girmesi gayet anlaşılabilir bir durum. En göz korkutucu özelliğini ise henüz söylemedim. Özgür iradenin karşısına dikilen her zorba gibi sadece hitabetiyle, emrine aldığı mutantların beynini yıkaması namını borçlu olduğu esas kısım. İnanmıyorsanız Angel’a sorun. Eğer çocukluğu başka şartlarda tamamlansaydı onu da bir Xavier olarak görür müydük?

2) Shadow King

Sizi bilmem ama ben, 2017 yılında yayınlanan Legion dizisi sayesinde tanıştım Shadow King ve varlık nedeninin eşsiz ürpertisiyle. Navid Negahban’ın performasıyla yaratılan atmosfer çok doğru veriyordu tekinsiz doğasını. Sonuçta en güçlü mutantların elini ayağına dolayan, etkisini şizofreniyle kıyaslayabileceğim bir süper kötü o.

Huzursuz bir uykunun meyvesi ilk kabustan yaratılır ve söylenene göre astral düzlemdeki bir enerji olarak başlar yolculuğuna. Kendini fiziksel dünyada tutmak için uygun bir konakçı arar ve bu konakçının ismi uzun yıllar Amahl Farouk olur. Yaratılışına uygun olarak hangi köşe başında barındığı bilinmez. Karşına kim gelse titremeli tırsarsın deseniz, açık ara sinsiliğin taçsız kralı derim. Çünkü Profesör X’le yaptığı telepatik düellodan sonra ona, mutantların başını boş bırakmaya gelmez, iyisi mi ben bir takım kurayım dedirten ve X-Men’e ilham olan da odur, buradan anlayın fiyakasını.

3) Ra’s Al Ghul

kötü,

Vizyonu, insanların çoğunu yok edelim olan bir karakter DC’de de olacaktı elbette. Arapça mealinde şeytanın başıyım diyen kötü adamımız, zalimin zulmüne hedef olarak tarafını seçenlerden. Gençliğinde bir doktor olarak uzun ömür sağlayan ama yan etkilerinde delilik bulunduran Lazarus kaynakları/çukurlarıyla haşır neşir olur. Tebaası olduğu bir sultanın oğlunu iyileştirmek için, kaynağı kullanmaya kalkıp işleri batırınca da sultan tarafından aynı yerde ölüme terk edilir, hem de merhum eşinin yanı başında.

Travmatik olayların ya gazabından korkulan delileri ya da iradeli kahramanları yarattığı çizgi romanlarda, yolun koyu gri tarafına -ama çok koyusu- düşüyor o. Batman’ın saygısını kazanan sayılı düşmanlardan biri olmasının ardında, hudutsuz ve plansız olmaması yatar. Yaptığı eylemler deliliğine rağmen aklı başında nedenlere dayanır. Hatta kızıyla ilişki yaşayan pelerinlinin kimliğini bildiği halde susanlardandır, o derece nezaketli. Ama verdiğimiz tüm puanları gidişattan sonuca bağlanma kısmında yok eder. Bu havalı deli imajını Christopher Nolan’ın Batman üçlemesinde, Liam Neeson sağ olsun pek de güzel görüyoruz. Haklı olduğun yerler var ama yolun yöntemin yanlış diyoruz kendisine.

4) Penguin

İtiraf vakti, heyecansız bulduğum için listeye almayacaktım Penguin’i. Tam da onun sinirden kuduracağı bir nedenle de almaya karar verdim: Sıradan bir adam olarak can sıkıcı kötülüklerine kendi köşesinde devam etmesi. Yani her kötümüz, gezegenleri yerinden etmeye çalışmasa da olur.

Penguin’in kuşlarla müsemma yalnız bir hayatı var. Babasının yağmurda kaldığı için ölmesi, annesinin onu şemsiyelere boğmasıyla sonuçlanır. Bu bakımdan merhamet uyandıran, garip bir mahzunluğu da var. Ancak suç dünyasından istihbarat sağlanan barıyla ve ürettiği aletlerle yaptığı hırsızlıklar, Batman’ın Gotham’ı suçlulardan asla tam olarak temizleyememesinin ana sebebi. Çünkü onun gibi ara basamaklarda duran adamların, toz zerreleri kadar ayıklanması zor suç çarklarından. Yine de şahsına münhasırlığını teslim edelim; şimdiye kadarkilerden farklı bir aristokrat olarak Penguin, yol yordam bilir. Ayrıca teknoloji harikası şemsiyesinin sapına tutunarak hep yüksekten ve yalnız uçar!

5) Maleficent

Disney’e ilham veren masalların bir döneme damga vurduktan sonra, biraz da genç nesle hitap edelim çabasıyla yenilendiğini hatırlarsınız. 2014 ve 2019’da Angelina Jolie tarafından yanlış anlaşılmış bir büyülü yaratık olarak yeniden sahnelenen Maleficent’in, biz ilk haline bakıyoruz şimdi. Çünkü hiçbir masalda katil olmak için bu denli eften püften bir sebebe denk gelinmedi.

Sırf balo daveti almadığı için bozulan ve yeni doğan bebeğin on altı yaşına geleceği zaman ölmesini dileyen bir kadın, kendine tüm kötülüklerin hanımı diyorsa doğrudur tabii. Sadece başına musallat olduğu kraliyet ailesini değil, tüm bir toplumu taşlaştırmasıyla sınırsız bir öç duygusuna sahip. Hatta Uyuyan Güzel’i kurtarmak için yola çıkan prensi, zindanlarında yaşlandırma ve ancak o zaman genç kızı kurtarması için serbest bırakma fikriyle eğlenen bir sosyopat. En son prensi ejderha formuna geçerek yakmayı denediği için de ayrı bir şanı hak ediyor. Alınganlıkta kimseye örnek olmamasını dilerim.

6) Queen of the Hearts

Sırada Lewis Carroll’un ikonik çocuk edebiyatı Alice in Wonderland kitabının kötüsü; kafa uçurma hobisiyle tanıdığımız Kupa Kraliçesi var. Harikalar Diyarı’nın salt çocuklara değil, yetişkinlere de yaşattığı hayretlerde en sevimsiz unsur, kesinlikle o. Tim Burton’ın 2010 yapımı filminde, Helena Bonham Carter tarafından canlandırıldığı hali şıp diye oturuyordu karaktere. O devasa kafa bir insan da bu kadar fokur fokur gıcıklık yaratsın, pes doğrusu.

Onun Alice’in macerasında aşması gereken bir adım olmaktan ileri gitmediği bariz. Ancak Lewis Carroll’un söylediği gibi, amaçsız bir tutkunun kör bir öfkeye dönüşmesinden doğuyor kraliçe. Yani mantıksız bürokrasiyle Dolores Umbridge arası bir karışım olmalı yaşattığı hisler. Umarım hedeflerimize varan yolda, Kupa Kraliçesi kadar dengesizi karşımıza hiçbir zaman çıkmaz.

7) Anton Chigurh

Coen kardeşler birden çok kez suç dünyasını mercekleri altına aldı. Kitaptan uyarlanan No Country for Old Men filmiyle, artık kanun adamlarının aklının ermeyeceği kadar hesapsız kötülüklerin kucağına sürüldüğünü ise Javier Bardem’in performansıyla muazzam aktardılar. Anton Chigurh susturuculu av tüfeği ama en çok şiddet gösterme hırsıyla, dükkan bekleyen esnafın dahi hayatını tehdit eden bir kiralık katildi. Sözde attığı yazı turalar kadar tarafsızdı. Herkes hayatlarının yönünü tayin etme gücünü elinde tutuyor ancak kötü kararlar vererek ona rastlıyorlardı. Bu açıdan kendini yeryüzünde gezinen kader olarak kabul etse de, tanrı kompleksine sahip olduğu muhakkak.

8) Azula

Ateş lordu Ozai’nin hiçbir çocuğuna vermediği sevgiyi arzulayan Azula, yanlış yolda yürüyen yetenekli bir stratejistti. Yeri geldi mavi ateşi bükerek yeteneğini kanıtladı yeri geldi Ba Sing Se’nin işgaline yardımcı olarak zekasını. Ama çok kıskandığı kardeşi Zuko’nun annesinin favorisi olmasını aşamadı. Özellikle yakın arkadaşlarının ona sırt çevirmesinden ve babasının güvenine bir türlü layık olamadığını gördükten sonra düştüğü boşlukta, içten içe kavrulması sempati uyandırmıyor değil. Şehri kaosa sürüklemek uğruna çocukları kaçıracak kadar yoldan çıksa da sonunda ışığı gördüğünü umuyoruz. Listeye dokunaklı kötü kategorisinden giriyor, katılır mısınız?

9) Başkan Snow

Suzanne Colins’in genç yetişkinler için yazdığı distopik üçlemesini tam döneminde takip ettiyseniz, beyaz güller taşıyan sinir bozucu siyasetçiyi hatırlarsınız: Coriolanus Snow. Hatta geçen sene sırf onun gençliğine odaklanan The Ballad of Songbirds and Snakes filmi de vizyona girdi. Listeye kendini saygın bir konumda göstererek rakiplerine ve halkına karşı komplolar hazırlamasıyla katıldı. Yönettiği Panem’in başkentinden on üç mıntıkanın kaderini zapt etti. Üstelik yaşına başına bakmadan, Katniss’i sevdiklerinin hayatıyla tehdit etmesi cabası. Tam yirmi beş sene oturduğu koltuktan, halkın binbir güçlük içinde ayaklanmasıyla ancak indirildi. Demokrasiyi gasp eden herkesin yeri kötüler listesidir, haksız mıyım?

10) Ramsay Bolton

Snow adının altına yazıldığını öğrenmemesini umduğum Ramsay, George R.R. Martin’in insan kılığına giren şeytanlarla doldurduğu kadrosuna ufak bir katkı, biliyorum. Onun yerine Joffrey’i ya da Euron Greyjoy’u da alabilirdim. Ama doğuştan soylu kotasını doldurduğumu düşünerek yükselme hırsıyla dolu delirmişliği tercih ettim. En benim diyen kahramana bile denk getirmesin dediğim Ramsay, soyadından ve işkence zevkini sağlayan köpeklerinden başka hiçbir şeye bağlılık göstermeyen katıksız bir psikopat. Sevdiği tek kadının cesedini dahi soğukça et olarak yaftalayan, Theon’la onulmazca oynayan, dizide Sansa başta olmak üzere tüm Starklara da işkence eden Ramsay, bayağı bir şahsi meselemiz olmuştu. Neyse ki sonuna oh be dedirtenlerin ikincisiydi.

11) Tywin Lannister

Ve birincisi kesinlikle Joffrey değildi bana kalırsa. Joffrey kendinden güçsüzlerle uğraşırken, Tywin çoktan oyunu kuranlardandı. Game of Thrones evreninden transfer ettiğim ikinci isim olsa da torpili hak ediyor, ne dersiniz? Bir kere bir karakterin yok ettiği hane uğruna bestelettiği şarkıyı gerçeğe taşıyıp çalıyorsak ve her duyduğumuzda istemsizce ürperiyorsak karizmasına diyecek yoktur. Castemere Yağmurları çalındığı salonlardaki neşeyi götürüşüyle, Tywin özünde. Charles Dance da karakterin karizmayı aldı, bire bin katarak başka bir seviyede bıraktı gitti, yalan yok.

Altın aslan, yok edilen aile itibarını tek tek sabır ve acımasızlığıyla yeniden inşa etti. Targaryenler de Baratheonlar da Starklar da bu kurnaz ve istikrarlı Lannister gücünden nasibini aldı. Hatta otoritesinin ağırlığıyla kurbanları arasına kendi çocuklarını da düşürdü. Tabii aşağı gördüğü Tyrion’un elinden gelen eceli, o ecelin geliş şekli yüz sene sonra dahi söz etmeye değer anlardan. Ha gidişiyle serinin boynu bükük kaldı, o ayrı. Neticede krallığı borç batağından çıkartan ve bunu deli bir krala rağmen yapan bir adamdan bahsediyoruz. Hakkını teslim etmek gerek.

12) Hans Landa

Aslında bir yazıda geçirebileceğim maksimum Game of Thrones referansını doldurmasam Petyr Baelish’i de alırdım ancak onun yerine listeyi, kaosu çıkılması gereken bir merdiven addeden başka bir fırsatçıyla kapatalım. Quentin Tarantino’nun Inglourious Basterds filminde, Yahudi avcısı olarak ünlenen Hans Landa, rüzgarın ters yönde estiğini fark eder etmez konum değiştirir. Yaptığını en bayağı şekilde sadece iş olarak gören, lakabıyla gururlanan ve insanların acılarına karşı vurdumduymaz olan Landa, tıpkı Littlefinger gibi yalnızca kendi çıkarına hizmet eder. Yeri geldiğinde acımasız ve kibirli, yeri geldiğinde de oldukça görgülü davranabilen bir insansı olarak, kabul edersiniz ki dünyamızda sayısız örneği mevcut.

Oldukça geniş bir konuyu ele alarak giriştiğim listede, elbette çok eksik kaldı. Nice çizgi roman ve manga sayfalarında, Stephen King’in cinnetle dolu koridorlarında, Patrick Batemanlar ve Bellatrix Lestrangeler’de kalan aklımı toparlayamıyorum hala. Kendimi amacım farklı kulvarlardan gelip tüylerimizi bambaşka derecelerde ürpertenleri ağırlamaktı diyerek avutmaya çalışıyorum. Sizin eklemediğine inanamıyorum dediğiniz taş kalpliler hangileri?

Author

Alternatif evreninde voleybolcu olamayan versiyon. Düşünce satıcısı, hikaye koleksiyoncusu. Ayrıca yanaklı birey. Bence dünyanın hayallere, hayallerin kelimelere ihtiyacı var.

1 Comment

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.