Eğer gelmiş geçmiş tüm hayal gücünü bir kazana atıp buharlaşıncaya değin kaynatmayı başarsaydık, çıkan özütü saklamak için mitolojiden daha iyi bir yer bulamazdık. Çünkü ölümsüzlüğün reçetesi mitler sayesinde kültürü zamanın yıkıcı enerjisinden kurtarıyor; sözün ve yazının işbirlikçiliğinde, evrensel serüvenimizi katlanır kılan kahramanlarımızı içlerinde fosilleştiriyoruz. Fosilleşen kahramanlarımız denince de Anadolu’nun anaerkil sesini taşıyan Amazonları birinci sıraya koyabilirim. Mitolojinin kulvarlarında azami hızlarda at sürdükleri için tüm dünya genelinde markalaşan savaşçı kadınlar, milatlar ötesi maratonda hala yanı başımızdalar.
Kattettikleri mesafe az buz değil, ilk izlerini milattan önce sekizinci yüzyılda İlyada’da tespit ettiğimizi, son örneklerini ise 2017 yılında başlayan Wonder Woman filmleriyle işlediğimizi düşünürsek, nereden bakılsa on asra bedel bir mitik ve kültik topluluk karşımızda duran. Bugün dolaylı olarak dünyanın en uzun nehrine de, parayı pirinç tanesine çeviren şirketine de isim vermeleri, karizmalarına yepyeni sıfatlar ekliyor.
Bir kere şunu netleştirelim: Amazonlar her ne kadar Yunan mitolojisiyle bağdaştırılsa da, Hellenlerin ayak basmasından çok önceleri Anadolu’da yaşayan toplumlardan yadigârlar. Örneğin kadim inanışlarda rastladığımız ana tanrıça Kybele, hayvanlara hükmeden, ay ve avcılığı da sahiplenen bir tanrıça. Av kanunlarının geçerli olduğu dönemlerde, Anadolu’da ekmek ve su olarak görülen tanrıçanın, Efes’teki Artemis kültüne sirayet ettiğini çıkarsıyoruz artık. Bizi bu kabule iten, tapınak kazısında ele geçen savaşçı rahibe heykelleri. Buradan şuraya geliyoruz: Hani fantastik eserlerde sıkça işlenen Artemis’e bakirelik sözüyle bağlı kadın takipçiler vardır ya. Hah işte, bir zamanlar Kybele’ye çatısız bir tapınakta, siyah bir göktaşının etrafında dans ederek tapınan kadınları hayal edin şimdi. At üstünde ok ve yay kullanmasını iyi bilen kadınların…
Bunu da özellikle Avrasya bölümündeki antik kadın mezarlarından çıkartılan eşyalara dayandırıyor araştırmacılar. Kanıt olarak sunulanlar, ana tanrıça figürünün işlendiği pek çok takıyla birlikte bulunan ok uçları ve sayısız mızrak başının varlığı. Yani eminiz, tarihin bir noktasında atlı göçer kavimlerle karşılaşan Hellenler, neye uğradıklarını şaşırdılar. Olasılıkla İskit ve Sarmatların Anadolu’daki toplumlarla karışarak oluşturduğu bu kavimler, kadın savaşçılarıyla ataerkillikten bambaşka bir kimliktelerdi çünkü.
Tespiti yaptığımıza göre devam edelim, İlyada demiştim başlarda fark ettiniz mi? Şu batı edebiyatının kutsal kitabı, evet. Amazonlar mitolojide kaç sıfır önde sayamam zira; damgalarını, adlarının geçtiği ilk kaynağın İlyada oluşuyla da vuruyorlar ortama. Birbirini kovalayan sayfalarda ve eserlerde öğreniyoruz ki; Truva tepesinde mezarları onurlandırılan kadınlar onlar. Nice Hellen şehrininse kurucuları. Ancak ne yazık ki siyasi üstünlüğün hayali düşmanların üzerinden kazanılması, taşa yazı yazılmasından eski. Onlara bu saygınlığı bahşeden aynı Hellen ideası, doğulu ve Hellen tipinde iki adet düşman tasviri de yaratıyor hemen. Tapınak duvarlarına Amazonomakhia olarak geçen savaş sahnelerinde; dişe diş kana kan mücadelelerin, kopan uzuvların ve sürüklenen atların olanca ihtişamını görebiliyoruz.
Başka bir güzergahta Herkül’ün Amazon kraliçesi Hippolyta’nın kemerini onu öldürerek çalması, Achilleus’un Truva’da tam öldürürken aşık olduğu Penthesileia, Bellerophon’un görevlerinden birinde Amazonlara musallat olması da ortaçağ klasiklerinin mürekkebini dolduran konular. Yani genel olarak kadınların erkek kahramanlara şan ve şöhret sağlamak için acı çektikleri bariz. Zaten bu yüzden erkek egemen bir mitolojide mücadeleden geri durmamalarıyla oldukları ve ettikleri değerli.
Amazonlardan hak edilmiş süper yumruğu, çizgi dünyaya Wonder Woman koydu neyse ki. Cennet Adası olarak da bilinen erkeklerin alınmadığı gizli ada, Themskyra’da doğup büyüdü Diana. Günümüzde Themskyra’nın Libya’da ya da Trakya’da olduğu iddia edilse de, genel kanı Terme çayının yakınlarında olduğu. Karadeniz’in bir Amazon ordusu için uygun koşulları yaratıyor olması kimi şaşırtabilir ki? Yani Samsun’daki heykeller acayip bir bağlama gayet haklı oturuyorlarmış.
Hellen dilinde memesiz demek Amazon kelimesi. Daha iyi ok atabilmek için sağ memelerini dağladıkları ya da kestikleri inancından geliyor. Ancak resimlerde sadece açık olarak gösterilmiş. Eski İran dilindeyse savaşçı niyetine Ha-mazon seslenişi mevcut. Avrasya dili olarak yorumlanan Çerkezce’de orman ya da ay anne şeklindeki Amezane ile Ermenice’deki ay kadın kullanımıysa ister istemez, Kybele-Artemis kavşağına geri taşıyor bizi.
Günümüzde gittikçe yaygınlaşan, üzerine yeni mitler doğuran bu kelimenin ve savaşçı kadınların ardındaki gölgeleri, eser miktar dağıtabilmişimdir umarım. Ya eski bir çizgi filmde Herkül’ün iyi adam maskesini düşürürken ya da Zeyna dizisinin antik kırıntılarında tanıştınız Amazonlarla. Belki de Wonder Women’ dı sizi demir bileklilerle buluşturan. Öyleyse sizin fikriniz ne, efsanelerinin arkasındaki gerçekler mi yoksa hayal gücümüzün coşkusu mu onları bu derece sahici kılan?