Burada aşağı yukarı iki senedir bir şeyler yazıyorum. Düzenli takipçimizseniz; benim hakkımda bazı şeyleri çıkartmışsınızdır artık. Bir şeylere kolay kolay heyecanlanacak bir adam değilim. Bir dizi, çizgi roman, oyun ya da filmin beni sandalyemden aşağı uçurup, balkona çıkıp adını haykırma isteği uyandırması çok sık yaşanan bir şey değil. Bir şeyi severim, överim, takdir ederim; ama içimde patlayan bir volkan oluşmaz en nihayetinde.

O yüzden, bana bu hisleri yaşatan The Blacklist‘e övgüler düzmek için biraz sabırsızsam, beni affedin. Müsaadenizle, şurada diziyi biraz çılgıncasına övüp, bu diziyi birkaç kişiye daha izletip amme hizmetimi yapma niyetindeyim. Zira gerçekten de şu dizinin mutlaka izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu kanıtlayacak da yedi sebebim var. Onlar da şöyleler.

 

1. Bildiğimiz Haftalık Formüle, Zeki Yaklaşım

01 The Blacklist

Artık dizi izleyen herkesin malumu olan bir şeyin ilanını yapacağım. ABD’de karasal yayın yapan NBC, CBS, Fox gibi kanallar ekseriyetle haftalık, kablolu ya da dijital yayın yapan HBO, Showtime, Netflix gibi kanallar ise sezonluk hikayeler anlatırlar. Bunun sebebi, karasal yayın yapan kanalların alakasız zap yaparken uğrayan teyze ve amcaları kaybetmek istemeyişidir. The Blacklist de bu yüzden, strüktür itibariyle “haftanın kötüsü” şekline bürünüyor sıklıkla. Yalnız, bunu alıştığımız CSI usulüyle yapmıyor. Evet, her hafta bir kötü var ve onu alaşağı ediyoruz. Ama yazarlar bunun üzerine çok taze bir yaklaşım oturtuyorlar ve asla düzenli bir izleyici olarak kendinizi salak gibi hissetmiyorsunuz. Şöyle:

 

2. İnanılmaz Sürükleyici Bir Çatı Hikaye

THE BLACKLIST -- "Wujing" Episode 102 -- Pictured: (l-r) James Spader as Raymond "Red" Reddington, Megan Boone as Elizabeth Keen -- (Photo by: Will Hart/NBC)

Dizinin esas meselesi, ana karakter Raymond Reddington‘ın üst seviye suçluların aracısı olarak geçirdiği 20 sene içerisinde biriktirdiği bir kara liste. Her bölüm, bu kara listeden bir elemanı konu alıyor. Bu yukarıda bahsettiğimiz haftalık formülü tatmin ederken, Red’de neden böyle bir listenin bulunduğu, o listenin sonunda ne olacağı, Red’in neden o listeyi FBI ile birlikte temizlemeye karar verdiği ve neden daha ilk bölümden o esnada çok alakasız gözüken bir profilci için “Elizabeth Keen olmazsa bir laf etmem” diye bir tavır aldığı sizi uzun hikaye boyunca meşgul ediyor. Ki yani, demişken…

 

3. Tam Dozajında Gizem Örgüsü

THE BLACKLIST -- "The Freelancer" Episode 101 -- Pictured: -- (Photo by: Will Hart/NBC)

Lost sonrası dünyada dizilerin bölüm finallerini şoke edici -ve üst üste izleyenler için bir sonraki bölümü açmayı mecburi kılan- şekilde bitirmeleri artık olağan bir şey. Yalnız pek az dizi bunu gerçekten ucuza kaçmadan, Dallas usulü seyirci kandıran virajlardan kaçınarak yapabiliyor. The Blacklist bu elit gruba dahil. Aynı vakti zamanında Homeland’in ilk sezonlarının yaptığı gibi, The Blacklist de sizi bir sonraki bölüm için aşertme işlemini karakterlerin sadakatini ve motivasyonlarını açık etmeyerek başarıyla gerçekleştiriyor. Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Eğer bölüm sonu “DANK” diye biten diziler, korku sinemasında jumpscare‘in karşılığı ise, The Blacklist’in yaptığı daha ziyade “böö” demeden sizi gererek korkutan usta işi filmlere benziyor.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.