Bundan yıllar önce internetin derinliklerinde çizimleri çöp adamdan hallice bir webcomic bulmuştum. 4Chan gibi yerlerde bu tür webcomic sayfaları üzerinden garip garip meme’ler dönüyordu. Neler olduğunu bende pek anlayamıyordum ama çizimler ve konu komikti, garipti, ilginçti, daha buna devam edebilirim ama etmeyeceğim.
One-Punch Man ile o zaman tanışmıştım, ama daha haberim yoktu tabii. ONE isimli 29 yaşındaki garip adamın, bir o kadar garip hikayesinin günümüzde deli gibi ünlü bir anime olmasının ardında ise şüphesiz o dandik çizimli webcomic’in Yusuke Murata sayesinde ana akım manga kültürüne katılmış olması var.
Ama çekilin aradan, One-Punch Man öveceğim ben! Daha önce Sonbahar Anime Rehberi dahilinde bahsetmiştik, bu sezonun bombalarından olacak bu anime diye. Dediğimiz tuttu, One-Punch Man bu sezonun Attack on Titan’ı olmaya doğru gidiyor. Sizler de bu aralar oralarda buralarda duyuyor olabilirsiniz. Büyük ihtimalle adını duyunca şöyle bir imaj araştırması yaptınız. Sürekli olarak kel bir adamın “ok” dediği garip çizimli görsellere rastladınız. Siz de o görselleri görünce “Nedir yani” diye bir kaşınızı kaldırdınız, tam anlayamadınız.
Ben olayı size anlatayım. One-Punch Man’in çok basit bir hikayesi var. Saitama isimli kel bir eleman var. Bu eleman çok güçlü ve karşısına çıkan bütün düşmanları tek yumrukla alıyor. Hayatı bu şekilde olduğu için çok sıkıcı. Kavga aranıyor fakat bir türlü hayal ettiği o kavgayı bulamıyor. Şehire türlü türlü devasa şeytani yaratıklar saldırıyor, Saitama gelip tek yumrukla hepsinin ümüğünü sıkıyor. Bu sebeple hafif depresyonlarda Saitama abimiz. Ne yapsam ne etsem derken hayatına Genos isimli bir saybörg giriyor. Genos tabii bu tek yumrukla “alayına kibrit suyu” diyen kahramanın sırrını çok merak ediyor ve kendisini zorla öğrencisi yapıyor. Olaylar gelişiyor.
Böyle anlatınca yine büyük ihtimalle tek kaşınızı kaldırıp “bu ne be?” dediniz. Anlayabiliyorum, buradan komedi gibi duruyor, bu doğal çünkü bir yandan öyle. Bir yandan da anlatacak gerçek bir hikayesi var One-Punch Man’in. Bütün bunları çok güzel bir şekilde başarıyor. Komik oluyor, güzel karakterler sunuyor, heyecan veriyor, aksiyon veriyor, her bir bölümün ardından çok tatmin olmuş bir şekilde önünüzdeki haftayı bekliyorsunuz.
One-Punch Man’in sırrı biraz da Rick and Morty’nin kullandığı bir formüle dayalı aslında. Komik ve sıradışı durumların ardında çok normal, insana dair şeyler barındırması. Yani Rick & Morty izlerken nasıl Rick’in tam anlamıyla “kötü biri” olmadığını biliyorsanız, aynı şekilde Saitama’nın da aslında o hep olmak istediği kahraman olmadığını biliyorsunuz. Saitama güçlü, tek yumrukla adam indiriyor ama hayatında bir şeyler eksik işte adamın. Tabi bu bağlamda hikayeyi genç saybörg Genos’un gözünden öğreniyoruz, bu da her şeyi daha heyecan verici kılıyor. Kendi halinde bir işsiz olan Saitama nasıl bu kadar güçlenmiş? Neden saçları dökülmüş? Başka kahramanlar var mı? Bu garip yaratıklar nereden geliyor?
One-Punch Man bunların bir kısmına cevap veriyor gibi olsa bile aslında izlerken bunun bile önemli olmadığını görüyorsunuz. Bölümler akıp gidiyor, aksiyon sahneleri şahane, Saitama ile Genos apayrı bakış açıları olarak izlemesi şahane karakterler. Üstelik anti-klişe timi ayarında çok eğlenceli düşmanları var.
ONE’ın yazdığı hikayenin en güçlü yanı da bu sanırım. Klişelerin üzerine bangır bangır gidip bunları kullanarak yepyeni bir bağlam yaratmış olması. One-Punch Man’in tabii ki kendini üstün gören ve şeytani planını harekete geçirmeden önce anlatan “kötüleri” var ama bu kötülerin hepsinin işinin tek yumrukla biteceğini biliyorsunuz. Bu sebeple bütün bu sahneleri izlerken içinizde garip bir “rahatlık” var. Evet Saitama dövecek ama sonra ne olacak? Dediğiniz her an sonrasında yeni bir şey oluyor gerçekten; hikaye sürekli olarak sizin ilginizi çekecek yepyeni şeyler bularak dünyasını genişletiyor.
Özellikle anime konvansiyonlarının sürekli olarak yeniden aynı formüllerle yerleri değiştirerek işlendiği ve sık sık kendini tekrar ettiği böylesi bir dönemde, One-Punch Man kesinlikle takdire şayan bir şey yapıyor, izleyicileri tekrar haftalık olarak “beklenti” ritüellerine sokuyor ve “Ulan bir One-Punch Man olsa da izlesek” diyorsunuz.
Ben özellikle One-Punch Man’i Detroit Metal City ayarında, daha önce anime izlememiş ve uzun serileri izleyecek sabrı olmayanlara öneriyorum. Tam bu tatta bir iş olmuş çünkü. Hem yeni anime izleyicileri inanılmaz keyif alabilir hem de “nerede o eski animeler” diyen dedebeyler mutlu olabilir. Sözün özü, One Punch Man izleyin, izletin, sevin ve yayın. Daha sonra da her gün şu antremanı yapmayı unutmayın;
100 Mekik
100 Çömelme Hareketi
100 Şınav
10 Kilometre Koşu