Önceki 6 yılı düşünürsek yılın bu zamanlarında Game of Thrones’un finalini konuşup küçük çaplı fenalıklar geçiyor olmamız gerekiyordu. Bu yüzden bu yıl haziran biraz eksik, biraz heyecansız. Ama merak etmeyin, “Kış Geldi” mottosuyla yola çıkan 7. sezonun ikinci fragmanı, bu yıl haziranı değil ama yazın geri kalan her haftasını hararetle geçireceğimizi kanıtlıyor. Game of Thrones’unu sakin sevenler için bu öyle çok da iyi bir haber değil tabii ancak biz önceki fragmanla beraber dizinin entrika dizisi olmaktan çıkıp bir fantastik-aksiyon dizisine evrildiğini kabul ettiğimizden yorumlarımızı bu doğrultuda tonlayacağız.
İkinci fragman ilk fragmana nazaran çok daha dolu, çok daha sansasyonel. Dizinin kızışacağı cepheler ve karakter motivasyonları bu fragmanla beraber az çok belli oluyor. Örneğin fragmanı Sansa’nın o yüzünden atmak bilmediği depresif ifadeyle açıyoruz ve fonda Littlefinger yine Sansa’yı Jon’a karşı manipüle etmeye çalışıyor. Baelish’in fragmanda sadece duvar arkalarında belirmesi, Sansa’nın ise aksiyonda görülmemesi bu iki karakterin karşılıklı taktiksel bir mücadele vereceğini gösteriyor. Sansa’nın o kırgın ifadesi mücadeleyi Baelish’in kazandığı düşüncesini doğuruyor olsa da ben Sansa’nın artık öyle kolay manipüle edileceğini pek sanmıyorum. Durun bakalım, buna sonra bir daha döneceğiz.
Daha sonra Meera ve Bran’i Duvar’ın eteklerinde, bir geçit önünde beklerken görüyoruz. Delikanlı Üç Gözlü Kuzgun’umuz nihayet evine dönmeye hazır gibi. Meera da hakeza öyle. Hırçın kızımız Bran’i sağ sağlim evine ulaştırdıktan sonra yeminli görevini tamamlamış olacak ve Reed hanesine dönebilecek. Bu yüzden Meera’yı bu sezonda sık göreceğimizi sanmıyorum ama sezon sonunda büyük savaşın kopmasını beklediğimizden Reed hanesinin veliahtı Meera, Bozsu Gözcüsü’nün egzotik Crannog ordusuyla bir sonraki sezon cephede yerini alacaktır.
Kuzeyden güneye geçtiğimizde Lannister sancakları ile kaplı bir şehir ve bir geçidi izleyen meraklı bir halk görüyoruz. Bu şehir ya Kral Toprakları ve halk Jamie Lannister’ın ordusuyla beraber Casterly Rock’a doğru yola çıkışını izliyor ya da bu şehir Casterly Rock ve halk Jamie Lannister ve ordusunun şehre girişini izliyor. Halkın giysileri, neşesi ve tepeden başını uzatmış kale ikinci ihtimali desteklese de ben burası Casterly Rock olsun istemem çünkü ton olarak Kral Toprakları’na çok yakın ve benim yeni bir hane topraklarında görmek istediğim şey farklılık.
Kafamızı biraz doğuya çevirdiğimizde ise Ejderha Kayası’ndaki Daenerys ile karşılaşıyoruz. Dany, atalarından kalma Westeros işlemeli masayı ve Stannis’ten kalma hane piyonlarını şöyle bir okşuyor. Burdan anlıyoruz ki Ejdehaların Annesi hala dramatik anlardan çok hoşlanıyor. Daha sonra Stannis’in sancağını söküp atması ve kıyılarda tek başına dolaşması da buna birer kanıt. Zincir Kıran bu dramatik anları kendine yaşatırken arkadan Jon’un sesi duyuluyor. Jon, muhtemelen Dany’e sarf ettiği sözlerinde, aynı ailelerinin bir zamanlar olduğu gibi birlik olmaları gerektiğini yoksa gerçek düşmana karşı kaybedeceklerini söylüyor. Birlik ve düşman hakkında söylenenlerin arkasında olsam da aile meselesini pek anlayamadım. Zira Stark ve Targaryen hanesi hiçbir zaman can ciğer kuzu sarması olmadılar hatta aynı masada yer aldıkları da pek söylenemez. Fakat Jon bunlardan bahsederken Daenerys’i, Tyrion’u ve ejderhaları art arda görmek, bu güzel insanlar o güzel ejderhalara binip gidecekler mi, sorusunu bir kez daha akıllara getirmedi değil.
Fragmanın ilerleyen anlarında Grey Worm’u bir mağaraya hücum etmek üzere görüyoruz. Bu mağaranın açıldığı yerin Baratheonların yuvası Storm’s Ends olma ihtimali var. Hatırlarsanız Davos ve Melisandre aynı böyle bir mağarada gölge çocuğu Renly’nin peşine salmıştı. Ancak daha yüksek ihtimalle bu çatlak Tyrion tarafından Lekesizler’e gösterilen bir zayıf nokta ve bu zayıf nokta Casterly Rock’a çıkıyor. Fragmandan hiçbir şey anlamamış olsak bile bir şeyden emin olurduk ki Daenerys’in ordusu Lannisterların Kaya’sına saldıracak. Ok geren Lannister askerleri, okla vurulan lekesizler; kapı tutan Lannister askerleri, kapıyı kıran Lekesizler; Lannister kalkanlı piyadelere saldıran Dothrakiler; meydanda dörtnala hücum eden Jamie… İşte bunlar hep kanıt. Yalnız böyle bir savaşın derin analizine girmek istemiyorum çünkü spoilera yakın tahminlerde bulunmak kimilerinizi rahatsız ediyor. Ama şöyle bir düşününce: En disiplinli ordu, en acımasız ordu, Tyrion gibi bir koz ve ejderhalar karşısında … ağır zırhlı şövalyeler! Yani, hadi ama…
Greyjoylara ve Kuzey’e dalmadan önce atlamak istemediğim biri var: The Hound. Hound fragmanda çok kısa şekilde iki kere karşımıza çıkıyor. İlk sahnesinde karlı bir ortamda, ikincisinde ise Kral Toprakları’nda. Bizi enterese eden ikincisi çünkü Hound’un Kral Toprakları’na gitmek için tek bir sebebi olabilir, o da: Cleganebowl! Yani sıkı takipçilerin uzun zamandır beklediği Tazı ve Dağ karşılaşması. Umarım bu karşılaşma diğer aksiyon sahneleri uğruna kestirip atılmaz.
Fragmanda bir noktada, geçen sezonun kapanışındaki kadar olmasa da nefes kesici bir donanma karşılıyor bizi. Bu donanma Greyjoy arması taşısa da bu sizi yanıltmasın; donanma Theon ve Yara’ya değil, artık düşmanları olan amcaları Euron’a ait. Targaryen hanesi Casterly Rock’da, Stark hanesi Duvar’da mücadele verirken Theon ve Yara da amcaları karşısında denizde büyük bir mücadele veriyorlar. Bu mücadele epey ateşli gözüküyor. Yani ateşli derken mecaz değil, baya baya alev. Bu da benim aklıma Dany’nin Viserion veya Rhaegal‘ı bu cepheye gönderdiği ihtimalini getiriyor. Evet, bence bu acayip mantıklı ve havalı bir fikir ama umarım ilk kez adam akıllı bir deniz savaşı görme imkanımızın da içine edilmez.
Son olarak sırtımızı güneye verip geniş Kuzey Toprakları’na bakalım. Buradaki ilk önemli detay Bran. Bran’in Winterfell’e vardığını ilk sezondan tanıdığımız Weirwood’dan ve Professor X misali tekerlikli sandalyeye kavuşmasından anlıyoruz. Bu sırada Bran’in yeşil görüyle bir karganın içinde Duvar’ın ötesini seyrettiğini görüyoruz. Tam bu sırada Gece Kralı da başını göğe çeviriyor ve Bran irkilerek transtan çıkıyor. Bu halden Bran ve Gece Kralı’ının göz göze geldiğini çıkarabiliriz. Eğer durum buysa Gece Kralı’nın, Üç Gözlü Kuzgun’un sıfat devrettiğini anlamış olması ve öncelikli hedefine Bran’i koyması mümkün.
Kuzey’deki bir diğer ilginç durum ise Lord Beric‘i görmemiz oldu. Kitaplar dolayısıyla dev sempati duyduğum bu abimizi bir de Jon’la sırt sırta müadelede görmek beni acayip keyiflendirdi. Yalnız kendisinin harcanmak için o savaşa sokulduğundan da şüphelenmiyor değilim. Bu arada Beric’in elinde tuttuğu alevli kılıcın o meşhur Işık Getiren olmadığını da belirtmek gerek, bu kılıcı ikinci sezonda yine Beric abimizin elinde görmüştük. Yine de alevli bir kılıç ve Jon Snow’u aynı karede görmek bile Azor Ahai hakkında teoriler deryasına dalmamız için yeterli. Ama merak etmeyin şimdilik oralara çok gitmeyeceğiz.
Fragman süresince ara ara Jon’un Duvar’ın ötesinde büyük bir wight ordusuyla savaştığını görüyoruz. Jon daha kıçını ısıtamadan oraya neden döndü pek bir fikrim yok ama öncü bir akının surlara dayanmış olması ve Jon’un onları püskürtmek durumunda kalması mümkün. Veyahut Jon mücadeleye bir yerinden başlamak istemiş de olabilir çünkü mücadelenin gerçekleştiği yer Duvar’ın yakınından ziyade İlk Adamın Yumruğu’na daha çok benziyor. Mücadele sahnelerinde arada gördüğümüz White Walkerlar tüyler ürpertici ve heyecan verici olsalar da Jon’un bir wightı kesip daha fazlasını beklerken poz kesmesi kadar hiçbir şey daha gaza getirici olamaz sanırım.
Son olarak fragmanı sessiz sedasız açan Sansa, fragmanı sesiyle kapatıyor. Yaralı birinin Kuzey’de atla kaçmaya çalıştığı bir sahnede Sansa, kar düşüp rüzgar estiğinde yalnız kurt ölür ama sürü hayatta kalır, sözlerini sarf ediyor. Bana soracak olursanız bu sözlerin muhatabı Littlefinger. Lord Baelish kitaplarda çok potansiyel taşısa da dizide yapabileceği hinliklerin cephanesini tüketti ve işlevini yitiren hiçbir karakterin bu dizide yeri olmadığı aşikar. Benim tahminimce Littlefinger’ın manipülasyon çabası ters tepecek ve Sansa’nın devirdiği insan Littlefinger olacak, hem de sonsuza kadar. At sırtında yaralı uzaklaşan kişi hakkında ise, bin küsur kelimeyi bulduğumuz bu yazının sonunda, pek bir fikir yürütemiyorum.
Evet, şimdilik bu kadar. Game of Thrones yedinci sezonu ile beraber 16 temmuzda ekranlarda olacak. Biz de o vakit gelene kadar ve geldikten sonra da hararetle bu diziyi konuşmaya devam edeceğiz. Düşüncelerinizi, tahminlerinizi muhitte paylaşmayı unutmayın. İyi günler!