Kağıt üzerinde Netflix’in 90 milyon dolarlık projesi Bright‘ta çok garip bir şeyler var. Bu gariplik filmin konusundan başlıyor. Will Smith, orkların ve elflerin yaşadığı fantasto-realistik bir dünyada ırkçı bir polis. Orklara karşı ırkçı. Kendisine ork bir partner veriyorlar. Komiklikler başlıyor. Cehennem Silahı‘ndan beridir değişmeyen bir formüle orklar-elfler üzerinden bir ayrımcılık mesajı eklemişler yani. Ekleyenler de ayrı garip. Filmin yazarı Max Landis. Yönetmeni ise David Ayer.
Bu iki isim de büyük övgüler alan işler kadar, büyük gömülen işlere de imza atan isimler. Yani ya biz kıymetlerini bilemiyoruz; ya da onlar potansiyellerini zaman zaman ortaya çıkartamıyorlar. Gerçek her neyse, Netflix daha olumlu düşünmeye karar verip, ikiliye ilk resmi blockbuster projesini teslim ediyor. Daha önce bağımsız filmleri alıp dağıtmışlardı orijinal etiketi altında, ama böylesi bir bütçe; böylesi bir şaşaa koymamışlardı arkasına. İlk defa koydular.
Eleştirmenlere sorarsanız, keşke koymasalarmış diyecekler.
Yani gerçekten sevgili geek okur, abartmadan bu filmin Dawn of Justice‘den beri en sert eleştirmen yorumlarına maruz kalan eser olduğunu söylemek mümkün. Filmi öven birkaç yayın var, The Guardian örneğin, Landis’in çizgi roman mitolojisi örme yeteneğiyle Ayer’in sert ve paslı dünyalar yaratma meziyetinin güzel birleştiğini düşünüyor. Ama çok azınlıkta ve hafif kalıyor, çünkü beğenmeyen eleştirmenler arasında gerçekten şöyle fikir ve beyanlar var:
“Bright Netflix’ten büyük stüdyolara bir yılbaşı hediyesi gibi. Çünkü Hollywood blockbuster formülünü taklit etme çabasıyla Netflix’i gerçekten rezil ediyor.” – Scott Mendelson, Forbes.
“Eğer Bright, David Ayer’in stüdyo müdahalesi olmadan yapabileceklerine bir delaletse, Suicide Squad’ı bu… her neyse ona tercih ederim. Akla gelebilecek her alanda, akıl almaz derecede kötü.” – Todd Gilchrist, TheWrap.
“Hollywood’un o eski dayanağı, meşhur dost polisler janrı bu yılbaşı döneminde dünyaya gözlerini yumdu. Will Smith az önce bu türü öldürdü.” – Mark Kennedy, Associated Press.
“Yönetmen David Ayer’in son filmi, en az Suicide Squad kadar gürültülü ve en az Suicide Squad kadar salak.” – Jordan Hoffman, Vanity Fair.
Oha. E oha. Yani oha lan.
Gördüğünüz gibi, filme baya tokatlarcasına konuşulmuş, neredeyse küfür edilmiş. Linkleri de koyduk ki, koca koca eleştirmenlerin nasıl şahsi alıp sinirlendiklerini kendi gözlerinizle görün. Empati kurabiliyor ve filmin kötülüklerini tahmin edebiliyorum. Fakat şöyle de bir enteresan detay var: Bu film bilet kesmiyor. Ben zaten Netflix’e başka sebeplerden abone olan bir insan olarak, ek bir şeyle vedalaşmayacağım filmi izlemek için. O sebeple bu berbat eleştiriler… bende filmi izleme isteği uyandırıyor.
Gerçekten. Yetişkin insanları çığırından çıkartan filmi görmek istiyorum şu an. Ya film komik derecede kötü olur, izlerken göme göme eğlenirim. Ya film sıkıcı çıkar, on dakika sonra başka bir şey açarım. Ya da belki beğenirim, kim bilir? Neticede kaybım yok. Merakım ise zirve yaptı. Siz ne durumdasınız? Herhalde bu yüzden Netflix’e abonelik alan çıkmaz da, bir bakıp çıkası gelen de oldu mu benim gibi?