Hollywood tavşan gibi doğurarak üzerimize seriler ve külliyatlar atıyor; yetmiyor, tonla uyduruk film çıkarıyor; yayınladığımız filmlerin çoğunu dışarıdan aldığımızı bildiğinden kıyılarımıza tarihi geçmiş filmler bırakıyor. Öte yandan başka ülkelerin sinemaları Hollywood’un çığırtkanlığı arasından sesini duyuramıyor, fırsat bulurlarsa ayıp olmasın diye vizyonumuza bir uğrayıp gidiyorlar. Pazarlama yapamadıkları için de yanlarında getirdikleri film ilgimizi çeker mi çekmez mi kestiremiyoruz .Kendi film sektörümüz deseniz zaten… Aman neyse. Haliyle sinema gündemini aktif takip etmeyen her seyirci bu kargaşa içinde vizyon listesine baktığında afallıyor. Ya pes edip film izlemiyor ya da parasını, izlemek istediğinden emin olmadığı bir filme veriyor.
Sizce de buna bir çare bulmak şart değil mi? Bu niyetle, çıkacak her filmin yönetmenini, oyucusunu, yapımcısını, konusunu analiz edebiliriz. Ama kaçımız boş bir vaktini keyifli geçirmek isterken bu kadar kafa yormak istiyor ki? Zaten biz ne kadar analiz edersek edelim her filmin iyi ya da kötü bir süpriz potansiyeli var. Bu yüzden çıkacak filmlerin fragmanına bir göz atıp genel bilgileri de hesaba katarak ortaya sığ diyebileceğimiz ama ortalama fikirler verebilecek bir rehber çıkartmak bana en iyi yol gibi gözüktü. Burada öyle fularımızı takıp ağzımıza pipo koyarak konuşmayacağız ya da bir yanımıza wiki bir yanımıza reddit açarak derin geek mevzuları açmayacağız. Haftalık Geekvizyon Rehberi başlığı altında sinefillik, sanatkârlık iddiam yok, eleştirmenlik iddiam yok. Alemci, neşeli bir delikanlıyım. Her şey yolundaysa başlayalım!
LA CORDILLERA / Zirve
https://www.youtube.com/watch?v=eJT5jYkSO24
Ülkesinde kapalı kapılar arkasında yaşayan, dünya sahnesine hiç çıkmamış Arjantin devlet başkanı Hernan Blanco, Latin Amerika zirvesi nedeniyle ilk kez kendini göstermek durumunda kalır. Blanco, zirvenin başında karizmatik bir duruş sergileyip ilk intibasını güçlü verir fakat daha sonra kızının da parçası olduğu oldukça karmaşık ve gizemli bir problemi çözmeye çalışırken bu duruşu korumak kolay olmayacaktır. Özel hayatını, kariyerini ve hatta ülkesini etkileyebilecek problemle yüzleşirken, en başında dikkatleri çekmiş olması Blanco’yu daha da sıkıntıya sokacaktır.
Hernan Blanco’yu canlandıran Ricardo Darin, Arjantin başta olmak üzere Latin Amerika’da güven toplamış bir aktör. Arjantin sineması ise kendine has özelliklere sahip, geçmişi olan bir sinema. Bu film keşfetmeyi seven sinefiller için ideal bir seyirlik. Fakat bana iyi film söyle, egzotiklik peşinde koşma derseniz La Cordillera’nın eleştirmenlerden vasat, seyircilerdense sıkıcı yorumunu aldığını belirtmemde fayda var.
Yani n’apalım?: Kaşif ruhlu ve zamanı bol olan sinefilleri bu durakta indirebiliriz. Kalanınıza kıta değiştirmenize gerek kalmayacak bir filmden bahsedeceğim.
DAHA
Hakan Günday’ın aynı romanından uyarlanan Daha, oyunculuğuyla tanınan Onur Saylak’ın ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimi. Romana sadık bir uyarlama olarak, 14 yaşındaki Gaza’nın, yaşadığı sahil kasabasından büyük bir şehre taşınmak ve bağımsız bir hayat kurmak istemesini fakat Avrupa’ya mülteci kaçıran babası Ahad’ın onu engelleyip kendi gibi bir kaçakçı yapmaya çalışmasını konu alıyor Daha. Film, Ahmet Mümtaz Taylan’ın ustalığını bir kez daha kanıtlayacağı ve Hayat Van Eck’in kendini ilk kez kanıtlayacağı bir oyunculuk arenası da aynı zamanda.
Daha’yı kaliteli yerli sinema fark edilsin diye pazarlamak istiyorum size ama yapmayacağım. Öyle yaparsam Daha’nın halihazırdaki ilgi çekiciliğine hakaret edermişim gibi geliyor. Ülkece tanık olup ses çıkaramadığımız sosyal bir problemin kıyısında yüzüyor Daha fakat bunu tek meselesi yapmıyor. Bu meseleyi, aslında hepimize tanıdık gelecek bir baba-oğul çatışmasını oturtmak için orijinal bir zemin olarak kullanıyor. Ayrıca mesaisinin önemli bir kısmını denizde ve bir teknenin deposunda harcayan filmin ilk kez yönetmenlik yapacak Onur Saylak’a bir sınav olduğu ve bunu izlemenin keyifli olacağı da ortada. Üstelik film dünyadan da iyi tepkiler toplayıp The Hollywood Reporter, Variety gibi prestijli platformlarca tavsiye edilmiş. Belli ki “Bir canavar tarafından yetiştirilirken onun gibi olmaktan kaçınabilir misin?” sorusu uluslararası bir merak uyandırmış.
Yani n’apalım?: Hakan Günday, Ahmet Mümtaz Taylan, yerli sinema, özgün sinema, sosyal problem, ödül… Bunlardan biri illa ki ilginizi çekiyordur. Bu insanlar izleyin diye daha ne yapsınlar?
INSIDIOUS: The Last Key / Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar
Ünlü parapsikolojist Elise Reiner önceki üç tanesi yetmezmiş gibi bir cinli eve daha girer. Fakat bu evi farklı kılan şey evin çocukluğunun geçtiği ev olmasıdır! Aman yarabbi! Orijinallikten öleceğiz gerçekten.
Sadece ilkini izlediğim Insidious serisinin dördüncü filminden bahsediyoruz. İlk filmin berbattan hallice olduğunu, serilerin genellikle git gide bozduğunu düşünürsek dördüncü filmin yüzüne bakılmaz halde olduğunu tahmin ediyorum. Fragman ve eleştirmen yorumları da aksini göstermiyor zaten.
Yani n’apalım?: Öğümceeek! Koyktun mu? Yılaaaan! Koyktun mu? Insidiouuuus! Koyktun mu? Koykmadın mı? Korkmazsın tabi.
THE COMMUTER / Yolcu
Sigortacı Michael McCauley işe gidip gelmek için her gün kullandığı trende bu kez yüzünü ilk kez gördüğü bir yabancı tarafından lafa tutulur. Karşısındaki karakteri Liam Neeson’ın oynadığını fark eden yabancı derhal onu aksiyona sokacak bir şeyler söyler: Eğer, McCauley trendeki, o trene ait olmayan kişiyi bulursa tuvaletteki 75 bin doların sahibi olacaktır. Mesele karmaşık ve tehikeli bir hal almaya başladıkça Neeson bir sigortacıyı canlandırmasına rağmen, Taken’daki antrenmanına güvenerek, eline silah alıp günü kurtarmak zorunda kalır.
Film vizyona girdiği ülkelerde ne seyirci ne de eleştirmen onayından geçebilmiş. Fragmandan anlaşıldığı kadarıyla film de düzenini Liam Neeson’ın suratını ve silah tutan elini baz alarak kurmuş. Oyuncu kontratı doldurmalık formül işlerden biriyle karşı karşıyayız anlaşılan.
Yani n’apalım?: Liam Neeson’ın suratına çok hasretseniz uçaklı filmi vardı bunun gibi. Non-stop. Evde açın, onu izleyin. Hem trenden daha modern.
DELİHA 2
Deliha ilk filmde hayatının aşkını aramış, sanırım bulamamış. Şimdi de iş arıyor kendileri. Eğer Recep İvedik 2’nin başında karakteri kadın seçseydiniz Deliha’yi yıllar önceden izleyebilirdiniz. Hayır, Gupse Özay bir de kendi yapıyor bu filmi. Kendi kendine yazık etmenin kitabını yazıyor.
Yani n’apalım?: Fiziki özellikleri toplum standartlarına uymayan bir bedene sosyapat bir karakter yükleyerek ona gülme filmi. Düşünüyorum… Geekyapar okuyucusu bunu zaten izlemez.
THE MOUNTAIN BETWEEN US / Aramızdaki Sözler
Beyin Cerrahı Ben Bass ve gazeteci Alex Martin’in uçuşları, kar fırtınası yüzünden diğer herkesinki gibi iptal edilmiştir. Ben önemli bir ameliyata, Alex ise kendi düğününe yetişmek zorun olduğundan beraber özel uçak tutarlar ve bütün şirketlerin uçuşlarını durdurmaya karar verdiği hava durumuna rağmen yola çıkmaya karar verirler. Evet, bu insanlardan biri cerrah diğeri başarılı olduğu söylenen bir gazeteci. Tuttukları uçak, şaşırtıcı olmayacak şekilde, düşer; Alex ve Ben’in karlı bir dağdaki yaşam mücadelesi başlar.
The Mountain Between Us, Türkiye’ye sonradan itelenen filmlerden biri. Eğer öyle olmasaydı şunları söylerdim: Film daha sakin bir haftada şans verilmeye değebilir. Hiçbir şey değilse de Idrıs Elba ve Kate Winslet sayesinde oyunculuğa doyarız. Lakin filmin ekimde vizyona girdiği ülkelerin eleştirmenlerinden duyduğumuza göre senaryosuyla, kurgusuyla çok zayıf bir filmmiş The Mountain Between Us.
Yani n’apalım?: Ben filmin çevirisine kafayı takmış halde error verirken siz bir alttaki filme geçin. Bundan çok daha iyi bir Hollywood filmi, hem onu çevirmemişler.
THE POST
Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam Savaşı’na dair çok gizli ve çarpıcı belgelerini ele geçiren The Washington Post, belgeleri yayınlayıp yayınlamama ikilemi içindedir. Gazetenin genel müdürü Katherine Graham ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin devlet sırrı niteliğindeki belgeleri tutuklanmak pahasına yayınlama kararı büyük sansasyona neden olur. Film Pentagon Skandalı olarak bilinen gerçek bir hikayeyi konu alıyor.
Filmin yönetmenliği Steven Spielberg yaparken Ben Bradlee’yi Tom Hanks, Katherine Graham’ı Meryl Streep canlandırıyor. Anlayacağınız burada vuku bulan şey bir sinema zirvesi. Konu da oldukça ilgi çekici. İyi bir basın gerilimi izlemeyeli uzun zaman olmuştu.
Yani n’apalım?: İzleyelim. Fırsat varken dev ekranda izleyelim. Zaten bir noktada izleme ihtiyacı duyacağız. Bu filmin 2018 ödül sezonunda ses getirmemesi çok zor bir ihtimal.