Kimliğimize son şeklini vermeden önce bizi biz yapan her bir unsur, hayatımızın en mühim parçasıdır; değil mi? Olduğumuz ve de olacağımız kişi nezdinde tüm bu katkıyı sağlayan parçalardır aslında kalıbımızı biçimlendiren. Gerek ailemiz olsun, gerek arkadaş çevremiz, gerek de çalışma ortamımız… Bütün bunlar, insanın bir benlik oluşturmasının arkasındaki en büyük destekçilerdir.
Bu olgu sıradan insanlara olduğu kadar aykırı, farklılıklarıyla öne çıkmış veya daha önemli figürler haline gelmiş kişiler için de geçerli. Azılı bir suçlunun travmatik geçmişi ya da iyilik peşinde fır dönen bir kahramanın sempatik ve empatik hayat hikâyesi gibi mesela. Üzerinde biraz düşününce, biz geekler için hayal dünyamızı süsleyen her türlü öykünün temelinde de böyle bir yapının olduğu zaten çok bilindik bir gerçek.
Peki “bir kahramanı kahraman yapan, kendi başarılarından çok ardındaki destekçileridir” desek, bu tezimize onay verecek ne kadar örnek üretebiliriz, hiç düşündünüz mü? Cevap veriyoruz: Sayamayacağımız kadar çok. Çünkü hikaye yazarlığında öne çıkan bir figürü anlatmak, eninde sonunda onu diğer insanlardan ayıran etkenleri de olay örgünüze dahil etmeniz anlamına gelir. Süper kahramanları da bu yapının öznesine koyduğumuzda, aslında çok bariz bir şekilde istediğimize ulaşabiliyoruz.
Verilebilecek onlarca ve hatta yüzlerce örnek arasından, sizlere sunmak üzere seçtiğimiz isim Captain America. Ülkesinin umut kaynağı ve geleceğinin teminatı olarak görülen bu koca yürekli sıradan askeri, tanıdığımız Steve Rogers yapan birçok şey var bildiğiniz üzere: Cesareti, azmi, kararlılığı ve iyi niyeti… “Bunu bütün gün yapabilirim” sözünün, ne kadar yorulsanız da koşmaya devam etmek zorunda olduğunuz bir maraton hissi vermesindeki tüm şartları sağlayan isim Steve Rogers, evet. Ama Steve Rogers’ı gerçek anlamıyla Steve Rogers yapan insanların etkisi ne peki? Fedakârlık ve arkadaşlığın sınırsızlığını kanıtlayan Bucky Barnes ile olan ilişkisi mesela. Ya da Captain America olmasında daha dolaylı bir etken gibi dursa da aslında en büyük yardımcısı olan, hatta ve hatta kendi süper kahraman kimliğinden çok daha mühim bir pozisyonda konumlanan Peggy Carter gibi. Evet, Steve Rogers’tan daha önemli; çok daha büyük işlerin kahramanı o Peggy Carter.
Bir süper kahramanın ışığına gölge düşürmek çoğu hayranı için hoş karşılanmayacak olsa da, başından beri savunduğumuz tezin oluşmasında ve de kanıtlanmasında en önemli isim olan Peggy Carter’ın ehemmiyetini anlatmamıza asla engel olamaz bu.
Peggy Carter neydi? Emekti, aşktı; kararlılık ve azmin ismi, başarının ardındaki destekçiydi. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” gibi eski bir sözün sınırlarını aşan biriydi Peggy Carter. Edebiyat kahramanları gibi zamanının şartlarına meydan okuyan en sessiz çığlık figürüydü. Koskoca Steve Rogers’ın ve de gelecek nesillerdeki önemli süper kahraman isimlerinin doğuşundaki temelleri atan oluşumların arkasındaki anaç ama otoriter isimdi. Peggy Carter, bildiğimiz Marvel kahramanlarının yetişmesindeki en birincil ve vazgeçilmez insandı.
Kısaca Peggy Carter
9 Nisan 1921 Hampstead, İngiltere doğumlu; gerçek adı ise Margaret Elizabeth Carter. Çocukluğundan beri her zaman kalıplarına sığmayan, sınırlarını aşabilen biri olan Peggy’nin hayattaki en önemli yakını ağabeyi Michael’dı. Onu anlayan ve daima destekleyen kardeşi sayesinde bir bakıma bugün bildiğimiz Peggy Carter kimliği oluştu. Steve Rogers’a olan katkısı kadar, ağabeyinin de kendisine olan katkısı bir hayli büyüktü. Zira hayatının dönüm noktası olarak nitelendirilebilecek bir olay olan ağabeyi Michael’ın ölümüydü onun benliğinin en önemli yapıtaşını oluşturan unsur.