Geçen sene rastgele stand-up videoları izlerken denk geldim Sara Pascoe’ya. LadsLadsLads adlı bir saatlik şovunda o konuştu ben dinledim. O tatlı aksanı ve çaktırmadan sinsileşen mizahı sayesinde baya güzel bir saat geçirmiştim. Böyle tam olarak belirleyemediğim, adını koyamadığım bir şey beni ona çekmişti.
LadsLadsLads’i ilk izlediğim zamanın üzerinden bir sene geçmesinin şerefine döndüm şovu bir daha izledim. Sonra gittim Appollo tiyatrosundaki kısa şovlarını da izledim. Yetmedi, röportajlarını da izledim. Ve sonunda beni bu kadar çeken şeyin ne olduğunu buldum: Sara Pascoe, Fleabag’in stand-up versiyonu! Evet evet, biraz abartmış olabilirim. Ancak benzer yanlarını ortaya çıkardıkça fikir aklımdan çıkamadı gitti. Ayrıca Fleabag bir stand-up yapsa adı çok rahat LadsLadsLads olabilirdi.
Fleabag’i izleyenlerin de bildiği gibi ana karakterimiz Fleabag, cinselliği konusunda fazlasıyla açık bir karakter. Benzerliklerin başlangıç noktası burası. Sara Pascoe, LadsLadsLads şovunda Fleabag’in birinci sezondaki cinselliğine düşkünlüğünü stand-up ile birleştirmiş gibi. Cinselliği ele alan diğer kadın komedyenlerden farklı olarak Sara Pascoe’nun Fleabag’a benzemesinin sebeplerinden biri, biraz daha klasik olmayan yerlerden materyalini seçmesi. Mesela Fleabag bir papazı, Sara Pascoe ise var olmayan erkek kardeşini çekici buluyor. Cinselliği ele alan meslektaşlarının aksine, tıpkı Fleabag’te olduğu gibi, işin fiziksel veya cisimsel kısmında çok durmayan Pascoe konuya daha temasal yaklaşıyor diyebiliriz. Çekici bulduğu erkeklerle yaptığı şeylerden ziyade şakaları “ben de bi’ garibim işte” minvalinde.
İki kadının da çekici bulduğu erkeklerin sıradışı olmaları sadece bir başlangıç. Cinsellik dışında Sara Pascoe ve Fleabag’in mizah anlayışındaki benzerlik, iki karakteri de birkaç kez izledikten sonra kendini belli ediyor. İkisi de birazcık yüzeysel, ailenin “belalı” çocuğu, yetişkinlik hayatında ve romantik ilişkilerinde bir türlü tutunamayan kişiler. Ailelerinin favori olmayan çocuğu, klasik anlamda bir mesleği yok, otuzlarının sonunda ve bekâr. Başlarına gelen olaylar da çok benzer. Hem Fleabag’in hem de Sara Pascoe’nun cinselliği askıya aldığı dönemi veya ikisinin de en az bir kez spritüel turizmin kurbanı olduklarını da unutmamak gerek. Genel olarak Fleabag’de hepimizin hayranı olduğu o alaycı tavır pekala Sara Pascoe’da da mevcut. Sanata ve kadın dergilerine giydirirken edindiği tavır, yaşadığı ilişkiler hakkında yaptığı espriler hep Fleabag’in ayarında.
Biraz Fleabag’e benzerliğini bir kenara bırakıp Pascoe’ya özgü şeylerden konuşmazsak ayıp olur. Onu izlenesi kılan özelliklerinden biri de sahnede kendini sunarken Britanya kökenli komedyenlere özgü bir duruluğu Amerikalı’larda görmeye alıştığımız minik heyecanlarla mükemmel bir şekilde birleştirmesi. Hikâye anlatımında biraz titrek sesli ve aceleci, fakat bu onu daha sempatik kılıyor. Bir de o aksanı yok mu, anlattığı her hikâyeye resmen renk katıyor!
Materyalinde ilgimi çeken şeylerden biri de her cinsiyete eşit derecede hitap etmesi. Kadın komedyenlerde genellikle kadınların daha çok empati kurabileceği veya düpedüz kadın olmazsanız çok da anlayamayacağınız cinste şakalar sıkça mevcut. Her yazımda dediğim gibi, aynısı erkeklerde de geçerli. Sara Pascoe ise eşitlikçi yönünü kaybetmeden, iki stereotip üzerinden de ustaca şaka yapabiliyor. LadsLadsLads’in başındaki “Hangi cinsiyet olduğunu söylemeyeceğim” temalı şakası bence hedefi tam on ikiden vuran cinsten. Özetle herkese hitap edebilecek bir komedyen.
Sara Pascoe’nun komedisini özetlemek gerekirse kesinlikle gözlemci diyebiliriz, hem de fazlasıyla. Çoğu komedyen gibi malzemelerinin hatırı sayılır bir kısmının kaynağı kendi hayatı, yaşadığı ilişkiler, ailesi ve arkadaşları. Bununla birlikte komedisinin minicik bir parçası da araştırmacı ruhu. Sara Pascoe, gerek stand-up kariyeri dışında yazdığı kitaplarında gerekse şovlarına malzeme ararken ara sıra cinsellik ve feminizm üzerine yapılan araştırmalardan da örnekler verdiği oluyor. Örneğin LadsLadsLads’de sevdiğim şakalardan biri de yapılan bir araştırmaya göre Orta Çağ’da kadınların cinsel yönden zevk almadıkları düşünüldüğünden yataktayken iyi zaman geçirsinler diye İngiltere’yi düşünmeleri tavsiye edilirmiş. Ne güzel malzeme işte, ama gel gör ki araştırmadan bulamazsın. Tabii kitaplarında araştırmalarına daha çok yer veriyor. Yine de stand-up malzemesinde benim hiç duymadığım bir araştırmadan gelip şakalar yapan komedyenleri pek bi’ severim. Sara Pascoe’nun da kitaplarıyla birlikte bir sonraki şovunda bu araştırmacı kişiliğini biraz daha sahneye yansıtsa tadından yenmez.
En nihayetinde konu zekâya geliyor arkadaşlar. Stand-up mesleğini icra etmek için zekâ ve hikâye anlatıcılığı gerekiyor, ki Sara Pascoe’da bu ikisinden de var. Sahnede yansıttığı kişiliği daha aklı havada bir karakter olsa da Sara Pascoe gerçekten zeki bir kadın. Fleabag’e de benzetmemin sebebi sanıyorum ki buradan geliyor: Zeki kadın yazar- aklı havada karakter ikilisi. Aziz dilimizde “quirky” kelimesinin tam bir karşılığı yok, fakat bu ablamızı anlatacak daha iyi bir kelime bulamıyorum. LadsLadsLads’i Reddit’ten, Pascoe’nun birçok içeriğini de YouTube’dan bulabilirsiniz.