Türü seven biriyseniz kaçırmanız mümkün değil fakat girizgâh olsun diye laf açalım, Agatha Cristie’nin Death on the Nile’inin filmi çekiliyordu. Murder on the Orient Express’in devamı niteliğindeki filmin yönetmeni ve başrolü ise yine dedektif Hercule Poirot yolüyle Kenneth Branagh olacaktı elbette. İşte o filmden, ilk tanıtım geldi. Devam etmeden önce sizleri aşağıya, tanıtım filmini izlemeye davet edelim.

Dedektif deyince aklımıza gelen sembol isimler var. Edgar Allan Poe’nun zihninden Auguste Dupin, 30’ların Hardy Boys ve Nancy Drew’u, saymazsak beş kilometreden ayıp ettiğimizin bağırılacağı Sherlock Holmes, The Alinenist’in bana çokça hatırlattığı Parry Mason… Fakat benim için, otuz üç roman ve elliyi aşkın kısa hikâyeyle kendisini gösteren Hercule Poirot’un yeri çok farklı. Belki türle tanışmama vesile olmasındandır belki de Agatha Cristie’nin yıllar, yollar ve yabancı kollara rağmen kendisini okutabilmekteki başarısındandır, bilemiyorum. Fakat dile kolay, elli beş yılını dolu dolu yaşayan, bu süreçte de gizem ve dedektif türünün belirleyicisi olan bir karakterden bahsediyoruz. Bu yüzden kendisini Sherlock Holmes’tan çok sevdiğimi ve daha iyi bulduğumu söylersem bana kızmayın. Miss Marple’ı belki tartışabiliriz.

20th Century Studios’un katkılarıyla kendisini bir kez daha beyaz perdede –bütün iyimserliğimle- izleyeceğiz. Belçikalı dedektifimiz bu sefer Mısır’a gidecek ve bir çiftin trajik bir şekilde yarısında kesilen balayısında, korkunç bir katilin arayışına talip olacak. Bu esnada da gelsin uçsuz bucaksız çöl manzaraları, gitsin şaheser Giza piramitleri; Nil’in suyu eksik olmasın, Krallar Vadisi’nin görkemi eksilmesin! Ha bir de bunların hepsi, mekân seçiminde bir klasik olarak nehrin üzerindeki bir gemide gerçekleşecek. Ben daha alâmetifarika tutku ve kıskançlıklardan, insanı şok edecek durumlardan, gerilimden falan bahsedemeden kaptırdım kendimi, siz devam edin.

Şimdiye kadar anlaşılmadıysa ben ilan edeyim, asla nesnel yaklaşamıyorum filme. Ama bir saniye, kaçınılmaz cinayetimizin şüpheli kadrosunda Gal Gadot, Russel Brand, Armie Hammer, Tom Bateman, Annette Bening, Rose Leslie var, siz de bana katılırsınız belki bu hezeyanımda.

Efendim, yabancıların deyişiyle ‘whodunit‘ izlemeyi sevenler olarak zaten havada kapacağız bu filmi, hele ki bir Agatha Christie uyarlaması ise, bir de o uyarlama Death on the Nile ise. Öte yandan izlemeyenler yahut şimdiye kadar çok ilgisini çekmemiş olanlar için, Kenneth Branagh’ın başrolü ve yönetmenliğinde Murder on the Orient Express oralarda bir yerlerde, iyi bir referans noktası olarak bekliyor, az çok aynı şey gelecektir önümüze.

Death on the Nile, salgın izin verirse, Ekim’in 23’ünde bizlerle olacak. Fragmanı izledi, yazıyı da okuduysanız artık söz sizde, neler dersiniz; filmi bekliyor musunuz, izleyecek misiniz?

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

1 Comment

  1. Bir de Hercules Poirot’u ilk filmdeki gibi yine Bora Sivri seslendirir ve yine ilk filmdeki gibi şiveli seslendirirse daha iyi olur

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.