Agent Carter’ın yeni bölümü, diziyi geçen sezondan dev sevmiş olanların biraz gönlünü burkmaya devam ediyor açıkçası. Los Angeles güzel, Haylet Atwell yine ay parçası, James D’Arcy yine süper sempatik… Seçtikleri karakterler de hiç fena değil. Ama konuda bir eksiklik var. Bütün bunları şimdi masaya yatıracağız zaten, ama ondan önce, spoiler’lı kısma geçmeden evvel, bölümün büyük malumatına değinmezsek olmaz. Jarvis 16’da 1, bizim hemşehrimizmiş! Vay arkadaş, gördünüz mü nasıl girdik MCU’ya?
Evvela güzel olan şeylerden başlayalım. Genel olarak, bu bölümde de oyunculuklar pek bir şahaneydi. Chad Michael Murray, Jack Thompson karakterinin nüanslarını sergileme imkanına sahip oluyor bu sezon. Geçtiğimiz senenin aksine, sadece etrafta seksizm sembolü olarak gezmediği için, biraz daha farklı durumlarda izleyebiliyoruz kendisini. Bu bölümde de doğru olduğunu içten içte bildiği şeylerle, güvendiği ve inandığı bir baba figürü arasında kalışını çok tatlı tatlı anlattı suratıyla, mimiğiyle. İzlemesi keyifliydi.
Aynı şeyi Hayley Atwell, James D’Arcy ve Dominic Cooper üçlüsü için de söylemek mümkün. Dizinin kutsal İngiliz üçlüsü, yan yana geldiklerinde gerçekten de kıvılcımlar saçıyorlar dünyaya. Bölümü izlerken içten içe “inşallah Dominic Cooper’ı bu sefer iki bölümden fazla görürüz” dedim, ama sonunda Peru’ya bilet alıp gitti adam. Hakeza bu arada söylemek gerek, Wynn Everett de bence Whitney Frost olarak şahane performanslar sergilemeye devam ediyor, ama ona sonra geleceğiz zaten.
Kadronun geri kalanı ise inanılmaz basmakalıp. Enver Gjokaj‘a pek bir lafım yok, onu tenzih ediyorum; ama Wilkes, Chadwick, FBI amca gibi karakterler korkunç düz gidiyorlar. Dürüst olmak gerekirse, bu oyuncuların kabahati mi, yoksa metnin mi pek emin değilim. Çünkü elimizde bir dava var, eyvallah, o davanın merkezinde de bilinmeyen bir materyal var. Ama taraflar çok net. Bir casusluk dizisine hiç yakışmayacak bir keskinlik var. Gizli bir maddeyle uğraşan, gizli bir konsey. Ee? Bundan ötesindeki bütün bilgiler, hikaye seviyesinde bir şeyi değiştiremeyecek çaptalar, bu bölümdeki “Meğersem Whitney bir mucitmiş” açıklaması kadar. Tamam da, genel gidişat değişti mi? Peggy gizemli bir örgütü durdurmak istiyor. Örgütün yeri belli, yurdu belli. Sadece güçlü insanlar tarafından korunuyorlar. Marvel dizilerinin ters köşe yapma eğilimleri olmasa, hikayenin olası yönünü komple görebildiğimi iddia ederdim. Şimdilik temkinliyim, ama söylemem gerek, üçüncü bölüm bu konuda beni rahatlatmadı, bilakis, tam da tahmin ettiğim şeylere doğru yönlendirdi.
Yalnız konusal olarak dizinin doğru yaptığı üç şey var. Bunlardan ilki, Dr. Wilkes karakterini Tales of Suspense çizgi roman serisinin sayfalarından çıkartıp, çok güzel bir şekilde hikayeye eklemiş olması. Madame Masque da orası çıkışlı olduğundan, dizinin içinde Whitney Frost da Tales of Suspense diye bir filmde rol aldığından, o seri daha ekmek çıkartır diye düşünüyorum. Görünmez adam hikayesi, çok pulp, ama bir şekilde 2016 tarihli bir diziye dahil edilmiş olması da pek keyifli.
İkincisi de kesinlikle ve kesinlikle Hollywood‘da kadınların yaşadıklarına dair değindiği şeyler. Garip bir şekilde mevzu korkunç derecede yaygın olmasına rağmen, röportajlarda, muhabbetlerde çağlamasına rağmen üzerine filmi çekilen bir şey olamadı görsel sanatlarda kadına yönelik yapılan ayrımcılık ve tacizler. Ama burada Butters ve Fazekas ikilisi, çok güzel bir şekilde yediriyorlar alt metinlerine. Agent Carter’ın geçen sezonki şanına en yaklaştığı an da, Whitney’ye yönetmenin gelip “Seni genç versiyonunla değiştireceklerdi, ben mani oldum, hadi seviş benimle” çektiği sahneydi zaten. Kısa bir sekans içerisinde, hem kötü karakterimiz olacak Whitney Frost’u insanileştirdi, hem bugün de yaşanan ve hiç uçuk olmayan bir senaryoyu çok gerçekçi geçişlerle ele alıp yansıttı, hem de feminist alt metnini de beslemiş oldu.
Üçüncü doğru yapılan şey de Whitney Frost‘un ta kendisi zaten. MCU kötü adam çıkartmak konusunda ne kadar zayıfsa (Loki ve Red Skull haricinde bir tanesine akılda kalıcı diyen varsa, sabaha kadar tartışmaya hazırım), Marvel dizileri de o kadar başarılı. Kingpin, Ward, Dottie, Purple Man derken, Madame Masque da orijini çok sağlam anlatılan, karakteri sürükleyici, ne yapacağı merak konusu olan ve her şeyden önce girift kötü karakterler klasmanına girdi. Bu sezon izlenecekse, konusundan ziyade Masque vs. Carter’ından izlenecek gibi duruyor. Neyse, biz yine de biletini çok erken kesmeyelim, sonuçta başrolünde 16’da 1 hemşehrimiz var…