Şehvetkarın Mumu Bilquis’e Kadar Yanarmış
İlk bölümde de oldukça çarpıcı bir sekansla tanıdığımız Bilquis’in bu bölümde yaptığı bir şey çok dikkatimi çekti aslında: Her bir kurbanını bünyesinde sindirdikten sonra, onlar için yaktığı mumu söndürüyor. Bunun mitolojik anlamda Bilquis’in gücüne herhangi bir referansı var mı diye çok arandım ama ne yazık ki elim boş döndüm. Bu sahneyi yalnızca “hayatları sona erdi” diye yorumlayabildim. Yani bir bakıma mumun yanan ucu, Bilquis ile ilişkiye giren her bir kurbanın o sıradaki hissettiği şehvet dolu duygulara işaret ediyor. Kaçınılmaz son gerçekleştiğinde ise, ortada ne kurban ne de şehveti kalmadığından ötürü hepsini yutmuş olan Bilquis, mumu üfleyerek yaşamlarını sembolik anlamda sonlandırıyor. Ne dersiniz, çok mu uzak bir referans?
Bilquis’in mitolojilerde ve dinlerde karşılık geldiği kişilik olan Saba Melikesi Belkıs ile aslında dizimizin çok fazla bağlantısı yok gibi gözüküyor ne yazık ki. Nerdist’te okuduğum bir makale sayesinde de bunu onaylamak çok zor olmuyor; Kral Süleyman ile fazlasıyla büyük bağdaşıklıkları bulunan Belkıs’ın yaşadığı krallığın, gerçekten de var olup olmadığına dair büyük tartışmalar bile var ortada. Muhtemelen bir cin olduğundan şüphenilen ve de başka kaynaklarda da Lilith olarak isimlendirilen Belkıs’ın buradaki yansıması, ciddi anlamda değişik bir uyarlama olacak gibi. Ne dersiniz?
Zorya Kardeşler Derken?
Wednesday ve Shadow’un evlerine gittikleri üç kız kardeşin kim olduğuna gelelim bu sefer. Oldukça zor telaffuzu olan isimlere sahip olan kardeşler Zorya Vechernyaya, Zorya Polunochnaya ve Zorya Utrennyaya olarak sıralanmakta. Üç kız kardeş denilince aklınıza “Kaderler” geliyorsa üzülmeyin; ama ne yazık ki tam anlamıyla doğru bir tahmin değil bu. Yalnızca ikisini görebilme imkanına erişebildiğimiz bu bölümde, hepsinin birer ilahi varlık olduğunu anlamamız zor olmuyor. Elbette bu zor isimlerin karşılığı “şafak tanrıçaları” şeklinde ve Slav mitolojisinden gelmekteler.
Çoğunlukla Morning Star / Sabah Yıldızı (Zorya Utrennyaya, Roma mitolojisinde karşılığı Venüs) ve Evening Star / Akşam Yıldızı (Zorya Vechernyaya, Roma mitolojisinde karşılığı Merkür) olarak hitap edilen gökyüzünün koruyucu tanrıçaları, Küçük Ayı’yı (Ursa Minor) Kutup Yıldızı’na (Polaris) zincirlenmiş bir tazıdan (Simargl) korumayı amaç edinmişler. Öte yandan Cennet’in kapılarını açıp kapama gibi görevleri de bulunmakta.
Tabii dizide sahip oldukları üçüncü kız kardeş, ki onu henüz göremedik, Midnight Star / Gece Yarısı Yıldızı (Zorya Polunochnaya) ise daha farklı bir görev ile karşımıza gelecek. Hatta öyle ki, üç kız kardeşe de birer hediye getiren Wednesday’in bu en geç Zorya için aldığı dürbünün de kendi çapında bir anlamı var. Polunochnaya, yani bu kısımda yamulmuyorsam, yalnızca geceleri uyanan ve devamlı olarak gökyüzünü gelecek herhangi bir tehdide karşı gözlemek zorunda olan biri. Bu da onun neden iyi bir uyku çekmesi gerektiğini ve de bir dürbünü hediye olarak aldığını bizlere açıklıyor.
Dizide sayıları üçe çıkan Zorya kardeşleri ise bilgi kaynağım Nerdist şöyle yorumlamış: Bakire, Anne ve Kocakarı. Bunları eğer her bir Zorya kardeşine dağıtırsak sırasıyla Polunochnaya, Utrennyaya ve Vechernyaya şeklinde bir netlik getirebiliriz, değil mi? Fakat dizide çizdikleri portre, biraz da kehanetten anladıklarına işaret ediyor. Her ne kadar “Kaderler” değil desek de, tam anlamıyla da Slav mitolojisinde yer aldıkları gibi de anlatılmamışlar. İnanılmaz bir harmanlamayla her ikisini de kapatıyorlar sanırsam, ne dersiniz? Ha bu arada evlerindeki o Czernobog denilen adamın da kim olduğunu bilmek ister miydiniz?
Czernobog, mitolojideki ismiyle Dazbog, yıldızsal bir ilah. Yunan mitolojisinde Hephaistus ve Nors mitolojinde de Heimdall’a karşılık gelen Dazbog, Zorya Kardeşler’in hizmet ettiği biri. Hatta bazı mitlerde kendisi bu kardeşlerin babası olarak da yer alabilmekte. Fakat Kuzey Slav halk hikayelerine göre ise “kötülüklerin tanrısı” minvalinde yer almakta. Dizide bahsettiği “ben karayım, kardeşim beyaz” muhabbeti de, Belobog ismindeki kardeşinin güneşi, ışığı ve beyazlığı temsil etmesinden kaynaklanıyor. Yin ve Yang gibi, iyilik ve kötülük olgularının ilahileşmiş halleri yani bir bakıma.
Son Söz – Dahası İçin Sabırsızlanalım Hadi!
Bir bölümden yalnızca birkaç unsuru ele alıp konuşunca bile oldukça uzun şeyler çıkarabiliyoruz, öyle değil mi? Bunca sembol ve göndermeyle dolu olan Amerikan Tanrıları dizisi için izlemeye tam gaz devam ey mitoloji geekleri! Yazıda belirtmediğim ve bir sonraki bölümde de karşılaşırsak daha net bahsetmek istediğim bir konu olan kartal, ya da thunderbird karşılığı olan gök gürültüsü kuşu, meselesini de videoya saklayıp Ömercan ile Aybike’nin düşünceleriyle harmanlamak istiyorum, eğer darılmazsanız. Eğer tatmin edici yorumlar alırsam düşüncelerim hakkında, bunun üzerine daha derin bir şeyler yazarım belki, ister misiniz? O vakte kadar, videoyu bekleye durun; gelecek bölüme kadar da heyecandan ölmemeye çalışın! Ah mitoloji, sen ne güzel şeysin yahu!