Scythica, Fvlminata, Apollinaris, Flavia Firma.
Günümüzde nece olduğu bile belli olmayan bu adlar, artık bize çok yabancı. Fakat neredeyse 2000 yıl önce Anadolu ve Orta Doğu insanı bu adları duyduğunda ya sevinçten çılgına dönerlerdi, ya da kaçacak delik ararlardı; duruma göre.
Bu dört yabancı isim, bir zamanlar Anadolu’da konuşlandırılmış dört Roma lejyonuna ait. Tarih içinde hepsi de çok önemli görevler almış bu dört lejyonun ana karargahları, günümüzde Doğu ve Güneydoğu Anadolu olarak adlandırdığımız coğrafyada bulunuyordu. Yıllarca bizim şu an yaşadığımız topraklarda yerleşmiş, eğitilmiş ve savaşmış, zaman zaman da Anadolu dışında savaşlara ve operasyonlara gönderilmiş bu dört lejyonun da birbirinden ilginç hikayeleri var.
Bu lejyonların hikayelerine, komutanlarının kim olduklarına, Roma İmparatorluk lejyonlarının Anadolu’da ne işleri olduğuna geçmeden önce, anlamamız gereken çok önemli bazı kavramlar var. Kısaca bunların üzerinden geçip, hemşehri olduğumuz lejyonlara değinelim.
Anadolu Neresi?
Böyle sorulunca çok saçma gelen bu soru aslında lejyonların neden burada olduklarını açıklamak açısından çok önemli. Roma’nın ne imparatorluk zamanında ne de daha önceki cumhuriyet veya krallık zamanlarında Anadolu diye bir yer yok, en azından siyasi olarak.
Anadolu kavramı, Anadolu’nun tarihsel bütünlüğü ile kıyaslandığında aslında “dün” denebilecek kadar yakın bir zamanda ortaya çıktı. Anadolu’yu siyasi veya coğrafi bir kavram olarak ilk kullananlar, Doğu Roma (Bizans) İmparatorlarıydı. Milattan sonra 669 yılından az önce resmen kullanılmaya başlanan bu siyasi ve coğrafi kavram, 1941 yılına kadar aşağıdaki haritada işaretlediğim coğrafyayı tanımlamak için kullanıldı. Tabi ki bu resmi kullanım. Yoksa yöre halkının (Özellikle karşı kıyıdaki erken dönem proto Yunanlıların hatta Akkadların) MÖ 3.000 yılından beridir Anadolu’ya adlar taktığını biliyoruz.
Fark ettiğiniz gibi, günümüzdeki Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri bu tanımlamaya dahil değil. Yine fark etmişsinizdir ki bu Anadolu tanımlaması 1941 yılına kadar kullanıldı. Yani Cumhuriyet kurulduktan sonrasında bile Anadolu kavramı bu yukarıda gördüğünüz haritadaki gibiydi. 1941 yılında 1. Türk Coğrafya Kongresi‘nde alınan karar uyarınca, yukarıdaki haritada Anadolu’ya dahil edilmemiş ama yine de Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında olan bölge ikiye bölünüp, Doğu ve Güneydoğu Anadolu adlarını alarak, günümüzde kullandığımız Anadolu kavramına dahil edildiler. Yani aslında günümüzdeki Anadolu coğrafyası için “Büyük Anadolu”, “Genişletilmiş Anadolu” veya “Birleşik Anadolu” diyebiliriz.
Peki, Anadolu kavramı yokken, Romalılar buraya ne diyorlardı?
Romalılar için bu topraklar coğrafi veya siyasi bütünlüğü olan topraklar değildi ve eyaletlere bölünmüşlerdi. Romalılar’ın siyasi sistemleri haricinde bu bölünmenin sebebi, hali hazırda Anadolu’da bulunan devletler, siyasi yapılanmalar ve güç odaklarıydı. Romalılar’ın bu eyaletlerini, batıdan doğuya aşağıda sıralıyorum:
- Asia
- Bythinia et Pontvs
- Lycia et Pamphylia
- Galatia
- Cilicia
- Cappadocia
- Syria
Armenia da günümüz Anadolu sınırları içerisindedir, ama Roma yönetiminde değil, bağımsız bir ülkedir. Dolayısıyla yukarıdaki listede yer vermedim. Ama dört Anadolu lejyonu için de çok önemlidir, o yüzden daha sonra değineceğiz. Anadolu’nun geri kalanı da Pers egemenliğindedir ve Romalılar bu topraklara basitçe “Pers Krallığı” olarak Türkçe’ye çevirebileceğimiz Regnvm Parthicvm demektedirler. Regnvm Parthicvm, bu dört Anadolu lejyonunun var olmasının en büyük sebebidir.
İleride inceleyeceğimiz dört Anadolu lejyonunun ikisi Cappadocia, diğer ikisi de Syria eyaletlerinde üslenmiştir.
Syria, tahmin edebileceğiniz gibi Suriye demek. Yalnız Roma İmparatorluğu dönemindeki Syria eyaleti ile, günümüzdeki Suriye devleti arasında çok az benzerlik var. Bu durum aslında tüm eyaletler için geçerli. O yüzden bu eyaletlerin çağdaş adları yerine, Romalılar’ın verdikleri adlarını kullanacağım.
Latince Nasıl Okunur?
Yazı dizisi boyunca yığınla Latince kavram, yer, insan ve teknik adları geçecek. Bu yüzden Latince’nin nasıl okunduğuna dair kısa bir not düşmek istedim. Öncelikle yazı boyunca karşılaşacağınız Latince, günümüzde tıp, biyoloji, vb. gibi bilim dili olarak kullandığımız Latince değildir. O çağdaş Latince. Bizi ilgilendiren, Roma İmparatorluğu zamanında kullanılan Klasik Latince.
Klasik Latince, aynen yazıldığı gibi okunur; bir iki ufak kural dışında. C harfi, istisnasız K olarak okunur. Y harfi İ olarak okunur. İ harfi, eğer sonunda sesli harf yoksa yine İ olarak okunur, varsa Y olarak okunur. TH, T olarak okunur. H harfinin orada olma sebebi, T’nin S olarak okunmasını engellemek içindir. V harfi, sessiz harfler arasındaysa U olarak okunur. Klasik Latince’de U harfi yoktur. Geri kalanı çok derin mevzular, bunları bilin yeter.
Örnek: Syria, Sirya olarak okunur. Parthicvm, Partikum diye okunur. Cyprvs, Sayprıs değil, Kiprus olarak okunur.
Romalılar Derken?
“Romalı” dediğimiz şey çetrefilli bir kavram, kabul ediyoruz. Biz bu yazının kapsamında Romalı kavramını Roma İmparatorluğunda yaşayan herkesi içine alan bir şey olarak belirledik. Ama gelin görün ki Roma İmparatorluğu döneminde bu durum böyle değildi. O dönemlerde Romalı, Roma şehrinde yaşayanlara denilirdi. Geri kalan insanların bir kısmı, aslen nerede yaşadıklarına bağlı olarak Vatandaş’tı veya yalnızca imparatorluğun tebasıydılar. Bu ayrım, doğal olarak Roma’nın eyaletleri nasıl yönettiği ve ne gibi imtiyazlar tanıdığı ile de ilgilidir. Bazı durumlarda, yalnızca imparatorluk tebası olan birisi de vatandaşlık hakkı kazanabilir, hatta bu hakkı kazandıktan sonra Roma şehrine yerleşip gerçek bir Romalı da olabilirdi. Bu durum, birinin durduk yere neden lejyoner olmak isteyebileceğini açıklama konusunda çok faydalıdır, detaylarına daha sonra değineceğim.
Roma Eyalet Sistemi
Roma İmparatorluğu döneminde iki farklı eyalet türü vardır: Senato Eyaletleri ve İmparatorluk Eyaletleri. Senato eyaletleri, genellikle cumhuriyet zamanında Roma devletinin elinde olan ve İtalya’ya nispeten yakın eyaletlerdir. Doğrudan senato tarafından görevlendirilen yöneticiler bu eyaletlerin başınadırlar. İç bölgelerde, merkeze yakın ve çevreleri başka eyaletler ile çevrili oldukları için bir isyan veya istila tehditi altında değillerdir, bu yüzden lejyonlar bu eyaletlerde konuşlandırılmaz. İmparatorluk eyaletleri, doğrudan imparatora bağlıdır ve imparatorun kendi atadığı yöneticileri bu eyaletleri idare eder. Genellikle sınır boylarında ve devletin merkezine uzak oldukları için, lejyonlar bu eyaletlerde konuşlandırılır. Daha fazla bilgi isteyen ilgili Wikipedia başlığına veya Livius’un ilgili bölümüne bakabilir
Lejyon Nedir?
Lejyonun kelime anlamı “seçilmişler” demektir (Latince’si Legio). Bu terimin ilk kullanılmaya başlanması, Roma’nın henüz bir krallık olduğu en erken dönemlerine kadar uzanır ve tüm Roma ordusunu temsil eder. Gerçekten de bu ordunun askerleri özenle seçilirdi ve yalnızca Roma vatandaşları asker olabilirdi. Daha sonraları cumhuriyet döneminde bu terim, her bir ordu birimi için kullanılmaya başlandı.
Roma lejyonlarının yapısı tarih boyunca büyük değişimlerden geçti ama bizi ilgilendiren dönem olan birinci imparatorluk döneminde 5800 kişilik birliklerdi; en azından kağıt üzerinde. Bu rakam sıklıkla değişirdi çünkü askeri manevralarda artçılar, geri savunmacılar, izciler eklenir; askerler de bazen firar eder. Bu yüzden lejyonların günlük kişi kayıtları tutulurdu. Lejyon yapılarını, kaç kişi olduklarını, kimlerin asker olduklarını, komutanların ve ilgili kişilerin adlarını biliyor olmamızın en büyük nedeni bu çok sık tutulan kayıtlar.
5800 kişilik bir lejyonda, 480 kişilik, adına cohors (cohort değil, o yanlış) denilen 10 birlik bulunurdu; hepsine birden cohortes denilirdi. Bunların hepsi lejyonerdir. Arada kalan 1000 kişilik fark da, atlı birlikler, subaylar, öncü kuvvet olarak kullanılan hafif piyade birlikleri, mühendisler, nalbantlar, demirciler, dericiler, aşçılar, köleler, seyisler, çobanlar ve bir ordunun işlemesi için gerken alet, edevat, ham madde, hizmet ve donanımı sağlayan diğer kişilerden oluşurdu.
Anadolu’da 4 lejyon konuşlanmıştı. Yani yaklaşık olarak en az 23.200 kişilik askeri bir güçten bahsediyoruz. Roma İmparatorluğu 30 lejyona sahipti. Yani imparatorluğun tüm askeri gücünün yaklaşık %14’ü Anadolu’da üslenmişti.
Anadolu Lejyonları
Öncelikle yukarıdaki haritaya bakın. Üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.
Haritada da görebileceğiniz gibi, lejyonlardan iki tanesi tarihi Anadolu toprakları içinde üslenmişken, diğer ikisi çağdaş Anadolu coğrafyasına dahil edilen topraklardadırlar. Bizim açımızdan önemli olan, dördünün karargahlarının da Türkiye sınırları içinde olmasıdır.
Şimdilik bu lejyonları kısaca inceleyelim. Daha sonra her lejyon için ayrı bir yazı yazacağım, çünkü hikayeleri yazmakla bitecek gibi değil. Kuzeyden güneye doğru lejyonları sıraladım.
1. Legio XV Apollinaris
15. lejyon olan bu lejyonun kısaltması LEG:XV:AP’tır. MÖ 40 veya 41 yılında, Julius Caesar’ın varisi Octavian tarafından, Sicilya’daki ayrılıkçı Pompei’nin güçlerine karşı İtalya’da kuruldu. Başka kaynaklar, bu lejyonun kurulmasını MÖ 53 yılına kadar götürürler. 49-48 sonbaharında Afrika’da çarpışırken neredeyse tamamen yok edilen lejyon’un, 40 yılında tekrar kurulduğu iddia edilir. Bence durum, yok edilen LEG XV’in boşta kalan adını basitçe yeni bir lejyona vermektir. Çünkü lejyon Apollinaris adını Octavian’dan sonra alır. Bu ad eklenmesi de, iki lejyonu (yokedilen eskisini ve yenisini) ayırt etmek için olabilir.
Dünyanın bir çok köşesinde sayısız savaş geçiren lejyon, 70-71 yıllarında Anadolu’ya gelmiş ve özellikle Cappadocia eyaletinden gönüllüler toplamıştır. 117 yılında bu lejyon yine Cappadocia eyaletinde, Satala (günümüzde Sadak köyü; Gümüşhane’ye bağlı) yöresinde kalıcı ordugahını kurmuştur.
298 yılına kadar kesin kayıtları devam etmektedir. Arkeolojik izler, 5. yüzyıla kadar (yani MS 400’ler) lejyonun Satala’da bulunduğunu ve askeri harekatlarına buradan çıktığını doğrularlar fakat birinci elden yazılı kaynak yoktur.
Lejyonun amblemi bilinmemektedir. Fakat tahminler, ya tanrı Apollon’un veya tanrı Apollon’a atfedilen hayvanlardan birinin (yüksek ihtimale griffon) kullanıldığı yönündedir.
2. Legio XII Fvlminata
12. lejyon, bizzat Julius Caesar tarafından MÖ 58 yılında, Galya seferlerine destek olması için (özellikle Helvetia ve Nervia ile savaşlarda) kurulmuştur. Daha sonra Caesar’ın ve Octavian’ın yanında iç savaşa karışan çok meşhur lejyonlardandır.
MÖ 33 yılından önce Anadolu’ya geldiği ve uzun süre kaldığı karargahına yerleştiği kesindir. Çünkü Marcus Antonius, Pers’ler üzerine sefere çıkarken bu lejyonu da kullanmıştır. (Seferin sonucunu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim…)
300 yıldan uzun süre Anadolu’da kalan lejyon, hem Persler hem de Armenia krallığı üzerine bir çok sefer gerçekleştirmiştir. Konuşlandığı yer Malatya (Melitene) şehridir. Anadolu dışında da askeri harekatlara katılmıştır. 5. yüz yıl başlarında hala Euphrates (Fırat) Irmağı geçişlerini koruduğu bilinmektedir. Fakat bu dönemlerde lejyon hakkındaki kayıtlar ortadan yok olur ve daha sonraki akibeti de meçhuldür.
Lejyon Julius Caesar tarafından kurulduğu için ambleminin boğa olduğu düşünülmektedir, fakat bulunabilen bazı tasfirler ve kabartmalarda askerlerinin yıldırım sembolü kullandıkları görülmüştür. Gerçek amblem kesin olarak bilinmemektedir ve tartışmalıdır. Adının anlamı Yıldırım Çakması‘dır.
3. Legio XVI Flavia Firma
Eski adı Legio XVI Gallica’dır. Batavian ayaklanması sırasında (MÖ 70-69) giriştikleri rezillikler yüzünden lağvedilmiştir. Daha sonra 69-79 yıllarında hüküm süren İmparator Vespasian tarafından Flavia Firma adıyla yeniden kurulmuştur ve doğrudan doğu sınırına, Fırat (Euphrates) Irmağı kıyılarını Persler’den korumaya gönderilmiştir. Adının anlamı Vaz Geçmeyen Flavian‘dır.
4. yüzyıla kadar burada kalan lejyon, daha sonra nehrin batısına geçerek yeni üssü olarak Samosata’yı (Samsat – Adıyaman) belirlemiştir. Daha sonra başlarına neler geldiğine dair elimizde doğru düzgün bir kayıt yok. Lejyonun amblemi aslandır.
Not: Gerçek Samsat (Samosata), 8.000 yıllık bir yerleşimdir ve malesef Atatürk Baraj gölü suları altında kalmıştır. Günümüzdeki Samsat, baraj su toplamaya başlamadan önce tahliye edilip tekrar kurulmuştur.
4. Legio IV Scythica
MÖ 42 yılı civarında Marcus Antonius tarafından kurulmuştur (Bazı kaynaklarda LEG IIII olarak geçer). Diğerlerinin tersine bu lejyonun ilk yılları hakkında elimizde pek bir bilgi yoktur. Adının anlamı İskitli olduğu için, İskitler’e karşı savaştıkları, belki de savaş kazandıkları tahmin edilmektedir. Marcus Antonius’un Pers savaşlarında çok önemli roller oynamış, zaten rezil olan askeri harekatı Roma için komple yıkım olmaktan kurtarmıştır.
İmparatorluğun en gezgin lejyonlarındandır. Mısır’dan Daçya’ya, Fırat Nehri’nden Tuna Nehrine kadar olan coğrafyanın neredeyse her yerinde irili ufaklı savaşlara girip çıkmıştır. Anadolu’daki üssü Zeugma’dadır; Gaziantep’e bağlıdır. Zeugma adını, Birecik baraj suları altında kalan antik kent tartışmalarından hatırlarsınız. İşte o sular altında kalan kent bu gezgin İskit lejyonunun evidir.
219 yılında, lejyonun kumandanı Gellius Maximus, İmparator Heliogabalus’a karşı lejyonuyla birlikte ayaklanır. Doğal olarak kumandan anında görevden alınır ve ayaklanma çok kısa süre içinde bastırılır. Lakin bu olaydan sonra lejyona ait hiç bir bilgiye kayıtlarda rastlanmaz. Lejyonun amblemi oğlaktır, ancak astrolojide kullanıldığı şekli ile çizilir.