Koruko no Basuke, Haikyuu, Shingeki no Kyojin gibi son dönemde oldukça beğenilen animelere imza atan ve bir hayli köklü geçmişe de sahip olan Production I.G’nin yeni animesi, Ao Haru Ride.
Çok sevilen ve aynı isimli shojo mangasından uyarlanan animenin ilk bölümünü izledim. Özetlemem gerekirse, 20 dakika içinde sürekli kyaa, kawaii ve baka baka dedirtecek ve “ama ama…” şeklinde manga bölümlerine yığılmama sebep olacak kadar etkileyici bir shojo anime bölümüydü. Bilirsiniz, lise çağı aşk serilerinin alışılmış kalıpları vardır. İşte Ao Haru Ride o kalıpların biraz dışına taşacak bir hikaye olacağa benziyor.
Ayrıca Special A, Lovely Complex, Kaichou wa maid-sama, Dengeki Daisy ve Tonari no Kaibutsu-Kun gibi animeleri/mangaları sevdilerse, bir de Tsundere erkek karakterler hoşlarına gidiyorsa, kadınlara bu animeyi iç rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Bölümün başında, ortaokul yıllarını gördüğümüz, masum ve utangaç kızımız Yoshioka Futaba’nın ilk aşkına tanık oluyoruz. Başta hikaye biraz banal gelse de animasyonun masalsı arkaplanları ve pastel renklerin kullanımı yüzünden gözümüz çalınıyor. Hikaye ise kendisi gibi utangaç ve çekingen Tanaka-kun’un Futaba’yı yanlış anlaması ile devam ediyor.
Futaba, erkeklerden biraz korkan bir kız, onları gürültülü, sert ve terbiyesiz buluyor. Çekingenliği ve utangaçlığı ise sınıfındaki erkeklerin onu şirin bulmasına, kızlarınsa ona karşı cephe almasına sebep oluyor. Tanaka-kun’u ise kendi gibi görmesi yani daha sakin ve sessiz bulması; karşılaştıklarında zar zor ve kızara kızara konuşmaları ilk aşkın meyvelerinin atıldığını gösteriyor. Ama heyhat, erkek bir sınıf arkadaşının “uuu Tanaka?” şeklinde dalga geçmesi ve Futaba’nın da “Tüm erkeklerden nefret ediyorum!” diye bağırmasının ardından bu konuşmayı duyan Tanaka birden ortadan kayboluyor. Hiçbir zaman aslında neler hissettiğini tam olarak dile getirememiş Futaba ise lise hayatını tamamen farklı yaşamak istediği için kimliğini bir anlamda sıfırlıyor ve eskisinden olabildiğince farklı davranmaya çalışıyor. İşte tam da bu noktada işler ilginçleşmeye başlıyor.
Kız arkadaşları onu kıskanmasın diye olabildiğince “uslu, şirin… vb.” gibi davranmaktan kaçınan Futaba, okulda karşılaştığı birini Tanaka-kun’a çok benzetiyor. Yeni ismiyle Mabuchi Kou, ailesinin yaşadığı boşanma yüzünden ismini ve okulunu değiştirmek zorunda kalan Tanaka-kun’dan başkası değil tabii ki. Yeniden karşılaşmalarının yaşattığı kyaa anları Tanaka-kun’un da oldukça değiştiğini anlamamızla sona eriyor. Ortaokuldayken Futaba’yı sevdiğini açıklayan Tanaka, artık her şeyin geçmişte kaldığını ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, Futaba’nın kendisine yarattığı dünyanın ne kadar yalan olduğunu sivri dili ile söylemekten çekinmeyen ama gizli bir bakış, yavaşça başını öbür yana çeviriş gibi ufak ama duygusal tınılı anlarıyla Tsundere’liğini ortaya koyan bir karakter haline geliyor. Futaba ise fonda Zeki Müren’in “Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin…” nameleri benzeri, yeniden alevlenen duygularıyla, kendi hayatında olmayı seçtiği kişiyle ve geçmişinde tanıdığından bambaşka biri haline gelmiş Tanaka ile yüzleşmek zorunda kalacağa benziyor.
Serinin karakter tasarımları her ne kadar mangaka’sının elinden çıkmış olsa da Production I.G karakterleri olduklarını belli ediyor. Manga ise pek çok sitede oldukça yüksek puanlar almış ve takipçileri tarafından çok seviliyor. Hikaye bir aşk hikayesi olsa da içinde bol dram ve komedi de bulunacak gibi. Karakterlerin seneler içinde yaşadıkları değişimlerin detaylanması ve aralarındaki ilişkinin gelişimi ile tatmin edici bir shojo olabilir. Bölüm sayısı belli olmasa da yakın zamanda çıkması planlanan ve manganın 11. cildini kapsayan bir OVA’sı da var.
Umarım Kami-sama Hajimemashita animesinde gördüğümüz ve pek çok takipçiyi üzen, 13 gibi kısa bölüm sayısına sıkıştırılmış bu yüzden de ayrı bir son yazılmış bir anime haline gelmez ve sakince ikinci sezonunu bekler, bizi de üzmez.