Bakın, korku sinemasıyla içli dışlı bir insan olmayabilirsiniz. Ancak yine de eminim “Korku dünyasından beş figür say bana” desem, derme çatma bir listeye başlar ve tamamlarsınız. Korku sinemasının ikon kötüleri, yaratıkları, canavarları böyle damgasal bir hüviyete sahipler ne de olsa. Freddy Krueger, Jason Voorhees, Mike Myers… Hepsi ayrı korkutuculardır. Ancak size “Filmini izlemeden korktuğun bir karakter söyle” desem, eminim, hepiniz ya It’ten Pennywise diyeceksiniz, ya da Child’s Play’den Chucky.
Chucky’nin böylesi özel bir görünüşü, enteresan bir karakteri olduğundan dolayı 1988‘de başlayan film macerası yedi filmle birlikte 2017‘ye kadar geldi. Uzun ve her ikonik korku filmi karakteri gibi hayal kırıklıklarıyla dolu bir yolculuk oldu Chucky’ninki. Ancak şimdi, hiç de hayal kırıklığı içermeyeceğe benzeyen bir projeyle yeni bir meydan okumayı kabul ediyor. Sinema âleminin en korkunç oyuncak bebeği Chucky televizyon ekranlarına geliyor.
Serinin ilk filmden bu yana yazarlığını üstlenen, son birkaç filmde de kameranın arkasına geçip yönetmenlik de yapan Don Mancini, geçtiğimiz günlerde Bloody Disgusting’e verdiği bir röportajda Chucky’yi kara ekrana taşımak üzere çalıştığını açıkladı. Mancini’ye bu uğraşında David Kirschner yardımcı olacak, ki Kirschner de uzun süredir serinin kıdemli prodüktörlerinden biri. Yani iyi ya da kötü, Chucky’yi Chucky yapan adamların elinden gelen bir proje olacak karşımızda.
Her ne kadar bu son Chucky filmlerinin vasatlığı akla gelince insanda bir ürperme yaratsa da, aslında çok da fena bir durum değil. Mancini TV dünyasıyla hem Hannibal, hem de Channel Zero projelerinde yazarlık yaparak tanışmıştı. İki dizi de gerginlik dozu yüksek, korku sosu bol projeler olduğu için Mancini bölüm bölüm korkutmanın püf noktalarını kapmıştır şu dakikaya kadar. E biliyoruz ki TV dizilerinde şu sıralar hikayeyi kısık ateşte pişirmek makbul kabul edilmekte; korku hikayeleri için de kısık ateş şart… Gerçekten güzel bir iş çıkabilir. Aklımızı almaz, kalbimizi sarsmaz; ama battaniye altına saklandırtır belki. Siz ne dersiniz?