Şu üç günlük bayram tatili herkes için farklı bir fırsat demek oluyor sanırsam. Kimine uzun süredir göremediği ailesini ziyaret, kimisine de üç gün işe gitmeyeceğine sevinip kafa dinleme fırsatı… Ne olursa olsun, şu güzelim üç günü güzel ve faydalı geçirmek için minik bir liste hazırlayalım sizlere dedik. Birkaç saate, bilemediniz bir güne kolayca bitebilecek; ama inceliğine rağmen son derece büyük anlamlar taşıyan türden kitap önerilerimize bir göz atmak ister miydiniz? Üstelik hepsi çokça bilinen, hepsi çokça okunan türden eserler. Eğer hala okumadıysanız da, işte size şahane bir bayram fırsatı! Seç, beğen, tek solukta oku!
1) Çavdar Tarlasında Çocuklar – J. D. Salinger
Holden Caulfield isimli, henüz ergenlik dönemindeki bir gencin basit bir hikayesini anlatıyor aslında bu kitap. Bir saniye, basit mi dedim? Sanırım bu “basit” kavramı, herkes için farklı anlamlarda şekillenecek kitabın kendi bünyesinde. Her okuduğunuzda farklı bir anlam çıkaracağınız romanlar vardır ya hani; hah, Çavdar Tarlasında Çocuklar da tam öyle bir roman işte. Kitabın anlattığını içselleştirmeden, hiçbir anlam yüklemeden okuduğunuzda; kitap muhtemelen sizin için yalnızca bütün hikayesi bir psikoloğun odasında sonlanan, her şeye karşı çıkmaya meraklı bir ergenin hayatından başka bir şey ifade etmeyecektir. Salinger’ın tek romanı olarak ünlenen bu incecik kitabı okuduğunuzda (belki de ikinci kere okuduğunuzda) neler hissettiğinizi ve ne anlamlar çıkardığınızı çok merak ediyoruz doğrusu. Topu topu 200 sayfa bir şey canım, birkaç saate harcarsınız siz onu zaten!
2) Dönüşüm – Franz Kafka
Kafka’nın belki de bu kadar çok tanınmasına yardım eden eserlerden biri Dönüşüm. Okunmasa bile adından bilinen bu kitap, aslında her okuyana çok değişik kafalar yaşatacak türden bir şey. İlk okuduğum zaman, bir sabah kendini yatağında böcek olarak bulan Gregor Samsa‘nın geçirdiği değişikliğin, aslında o kadar basit bir fiziksel değişim olmadığını anlamak bana biraz zaman kaybettirmişti. Ama ne yalan söyleyeyim, her bir sonraki sayfada “Acaba bir sabah ben de böyle uyansam ne yapardım?” gibisinden düşünmeden duramamıştım da aynı zamanda. Tuhaf bir kitaptı benim için, hala da öyle. 100 sayfa kadar uzunlukta olan Dönüşüm için, değişimin aslında o düşündüğünüz değişim olmadığını görebilmek için, belki de en uygun vakitlerden biri şu üç günlük tatil. Ne dersiniz?
3) Martı Jonathan Livingston – Richard Bach
Alegorik eser dendiğinde genelde aklıma gelen ilk kitaplardan biridir Jonathan Livingston’ın hikayesi. Kendi potansiyelinizi, sınırlarınızı tanımanız ve bunların ötesinde ne tür şeyleri görebileceğinizi en güzel anlatan kitap belki de. Bir insan olarak, oturup Jonathan Livingston’ın hayatını düşünmek ve onun çabalamalarını kendi hayatımızda uygulamak için daha ne kadar beklememiz lazım? Hiç durmayın, çünkü 150 sayfa civarı olan bu kitabı okuduğunuzda “Neden daha önceden okumamışım?!” diyeceksiniz. Akıcı diliyle okuduğunuz sürenin farkında olmamanızı sağlaması da cabası!
4) Hayvan Çiftliği – George Orwell
Size bir alegorik kitap daha önerelim mi? Muhtemelen George Orwell ismini 1984 isimli ünlü distopya kitabından biliyorsunuzdur. Hayvan Çiftliği de aslında, bu en bilindik distopik esere giriş yapmadan önce okunması gereken eserlerden biridir bence. İçine gireceğiniz dünyayı anlamanız, o dünyanın nasıl kurulduğuna çok farklı açılardan tanık olabilmeniz için oluşturulmuş bir öykü sanki. Birbirinden sinsi domuzların, çiftlik hayvanları üzerinde baskı kurarak nasıl semirdiklerini ve elbette bu baskıcı rejimin doğuşunda heba olan diğer her hayvanın acısını öğrenebilmeniz için ideal eser Hayvan Çiftliği. Yaklaşık 160 sayfada derdini çok güzel anlatabilmiş Orwell. E bu sırada Pink Floyd’a ilham olduğu gibi aynı zamanda bir de uzun yıllar öncesinde dünyada etkin olmuş dünya liderlerini tanıtabilmenin en iyi özetlerinden biri haline gelmiş. Son olarak, aman ha bu dünya sisteminde Hayvan Çiftliği’ndeki at olmayın sevgili okurlar. Küçük bir ricamızdır.
5) Yolun Sonundaki Okyanus – Neil Gaiman
Böyle bir listeye elbette ki fantastik edebiyatın prenslerinden olan Neil Gaiman’ı sıkıştırmasam olmazdı. Özellikle neden bu eserini bu listeye dahil ettiğimi ise okuyanlar ve elbette okuduktan sonra sizler anlayacaktır. Yalın bir anlatımı olmasına rağmen devamlı bir gizem varmışçasına sizi, sürekli diğer sayfaya geçmeye sürükleyecek bir kitap. Kahramanın küçük bir çocukken yaşadıklarıyla başlayan ve daha sonra büyümüş bir birey olarak yine aynı yere geldiğinde hissettiklerini anlatan Yolun Sonundaki Okyanus, sizi duygular selinde sürükleyecek; iddia ediyoruz. 190 civarı bir sayfa sayısı var üstelik, su gibi akıp gidiyor öykü de. Gidin ve o okyanusu keşfedin. Okuyun ve o minik su birikintisinin size milyonlar ifade etmesine izin verin. Yalnız okurken o naif hissiyatları bizzat yüreğinizde yaşamayı da ihmal etmeyin, olur mu?