Bir yazıyı daha The Walking Dead’e ya da Braid’e bağlarsam FauxPlay’den kovulacağımdan ötürü bu sefer biraz daha eskiye, 1999 yılına gitmeye karar verdim. Genç okurlarımız bilmez ama eskiden video oyunlarda aşk bir başkaydı. Sevip de kavuşamamak vardı eskiden mesela. Sevdiğiniz kadını yanlışlıkla cehenneme yollayıp peşinden dört sene boyunca Mecnun gibi gezdiğiniz, soranlara da gurur yapıp “Ne aşkı canım? Aşk, yaşayanlar içindir!” dediğiniz günler olurdu . Bir de eskiden oyunlarda sevgi ve aşk bir tek JRPG’lerin tekelinde değildi. Tüm kadınların Aphrodite, tüm erkeklerin Adonis tasvir edilmediği çağlardı o zamanlar. Çirkinler de severdi eskiden. Ölüler de. İsmini yitirmişler de…
Black Isle’ın 1999 yapımı şaheseri Planescape: Torment (PT) muhtemelen pek çok klasik gibi “herkesin ismen bildiği ama çok az insanın oynadığı” oyunlardan. Şimdilerde bahsini pek duymuyoruz ama ikinci oyun Torment: Tides of Numenera ilk ciddi fragmanına sahip olduğu vakit herkes gene PT’nin peşinden koşar olacak. İtiraf edeyim, Planescape: Torment ile sınavımı ben de geç bir vakitte verdim. Üstelik kaderin garip mizahından ötürü oyunu İngilizce değil Almanca oynamak zorunda kaldım. Normalde dublajın atmosferini öldürdüğünü düşünsem de Torment’de bu durum farklı işledi. Dışavurumculuğun anadilinde Torment oynamak, Cabinett of Dr. Caligari’yi renkli ve Infinite Engine eşliğinde tecrübe etmek gibi bir şey, fırsat bulursanız deneyin.
Öncelikle küçük ama önemli bir ayrıntı: Kahramanımız Nameless One yok edilemeyen, her ölümünün ardından silinmiş bir geçmişle hayata yeniden başlayan bir varlık. Bunu aklımızda tutalım, mevcut bütün trajedilerin kaynağı bu ayrıntıdan doğuyor (Bu noktadan sonra kısmi SPOILER’lara hazırlıklı olun).
PT, hikayesinin omurgasına bir değil iki adet aşk hikayesi yerleştiren bir oyun. Bunlardan birincisi kahramanımız Nameless One’ın geçmiş yaşamlarından birinde birlikte olduğu Deionarra ile ilişkisi. Oyunun ilk dakikalarında karşımıza bir hayalet olarak çıkan Deionarra, Torment’e bir Shakespeare trajedisi havasını veren temel unsurlardan biri. Deionarra’nın oyundaki varlığı bir anlamda kahramanımızın antitezi. PT evreninin ölüm konusundaki karmaşık denklemine rağmen Deionarra bildiğimiz anlamda “ölmüş” ve bir hayalete dönüşmüş iken biz sonsuz yaşam ile lanetliyiz. (SPOILER) Bunun yanında Deionarra bize saf ve temiz bir aşkla bağlı iken bizim onunla geçmişteki ilişkimiz sadece genç kadını çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak üzerine kurulu (SPOILER). Belki de bu antitez doğasından ötürü hayaleti görebilen ve onunla konuşabilen tek karakter gene biziz. Deionarra oyunun en bahtsız karakterlerinden, çünkü uğruna canını vermekten çekinmediği o aşk başka bir zamana aitti, artık hatırlamamıza imkan yok.
Planescape: Torment sadece Deionarra ile olan ilişkimize odaklanabilecekken riskli bir işe girerek bize bir romantizm daha sunuyordu. Üstelik bu öncül hikayeye kafa tutarcasına bu sefer kendimizi bir aşk üçgeninde buluyorduk. Annah of Shadows ve Fall-From-Grace, bu ikinci ilişki ağımızdaki karakterleri oluşturuyordu.
Annah ve Fall-From-Grace ikilemi hoş göndermeler barındırıyor. Farklı şeytan soylarından gelmelerine rağmen (Annah bir tiefling, Fall-From-Grace ise bir succubus) karakterlerin fiziki tasvirleri Fall-From-Grace’e bir melek, Annah’a ise (kısmen) şeytan rolü yakıştırmakta. (“Fall-From-Grace” adı da karaktere biçilen rolü güçlendirir nitelikte). Annah ve Fall-From-Grace arasındaki zıtlık sadece üstü örtülü fiziksel farklılıklarla da sınırlı değil. Annah varoşlar kralı Pharod’un üvey kızı bir hırsız iken Fall-From-Grace, entelektüel zevkleri doyurmayı hedefleyen özel bir genelevin patroniçesi. Burada çok şeffaf bir sınıf farkı kendini gösteriyor. İki karakter de kendi bölgelerinde nüfus sahibi, ancak Annah Torment’in lümpen dünyasının Fall-From-Grace ise seçkin zümresinin kadını. Ortada grotesk bir Yeşilçam hikayesi dönmekte yani.
Annah ve Fall-From-Grace’in Nameless One ile kurdukları ilk temaslar da birbirinden farklılık gösteriyor. Annah’ın bize olan duyguları en başından beri bariz iken Fall-From-Grace hikaye boyunca “tavlanması gereken” kadın rolünde. Öte yandan (SPOILER) finalde herkes Transcendent One’a karşı ölümün kaçınılmaz olduğu son dövüşe girişirken, gerekçesi beslediği aşk olan tek karakter Annah oluyor, üstelik Nameless One’ın bu fedakarlığı bir sonraki hayatında hatırlamayacağını bilmesine rağmen (SPOILER). Oyun sadece Annah’ın final kısımlarındaki replikleri için bile oynanmaya değer.
Açıkçası Planescape: Torment‘in romantizme ayırdığı enerji çok az oyunda karşımıza çıkan cinsten bir itinaya sahip. Deionarra üzerinden yürüyen ve Poe hikayelerini andıran yapıya dönemin adventure oyunları sayesinde bir aşinalığımız vardı. 1999 yılında oyunlarda çok aşina olmadığımız durum ise “bir adam – iki kadın” üzerinden yürüyen ikinci hikaye idi. İlerki yıllarda benzer ilişki ağlarına sahip RPG’lerle karşılaştığımız oluyor, ama açıkçası bu kurguların hiçbiri Torment’inki kadar melankolik ve etkileyici değil.
Aslında biraz daha bu damardan işler yapılsa çok mu fena olur? Oyunlarda romantizm bir kozmetik eklenti olmaktan ziyade kendi içinde çatışmalar barındıran, derinlikli bir şekilde sunulsa olmaz mı? Aşk demek ille sevgilinin saçlarını günbatımında okşamak değil en nihayetinde; hafif acıya, burukluğa katlanabiliriz. Belki de Torment’teki kadar depresif bir tonda çalmak çoğu oyuncu tarafından yadırganır diye korkuluyordur. Bilmiyorum.
Oyunlarda aşkı işlemek çok rutin bir işmiş gibi gelse de layıkıyla bu olayı kotaran çok eser bulunmamakta. Planescape: Torment’in birkaç oyunu besleyecek kurguyu tek bir hikayeye yedirmesi ise nasıl özenle yaratılmış bir proje olduğunu bir kez daha göstermekte. On beş senede ikinci bir PT deneyimi yaşayamamış olmamız hiç de şaşırtıcı değil. Umuyorum ki Tides of Numenera, ilk oyundan çıkarılması gereken dersleri çıkararak hayat bulan bir proje olur. Peki ya aynı özen gösterilemezse? Üzülür, belki biraz da kızarım. Gene de dünyanın sonu değil. Neyse ki ilk Planescape: Torment, kendini on beş sene sonra bile ilk günkü heyecanıyla yeniden oynatabilecek kalitede.
1 Comment
yazı çok iyi ama kısa, yetmedi. daha çok planescape evreniyle ilgili yazı görsek keşke