Disney’nin 90’larda yaşadığı bir altın dönem vardır; Amerikan medyası bu döneme Disney Rönesansı demiştir ve dönem de tarihe böyle geçmiştir. İlk patlamasını 30’lu yıllarda, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Pinokyo, Fantasia gibi filmlerle yapan demirbaş animasyon şirketi 70’li ve 80’li yıllarda önce üst üste gelen başarısızlıklarla sarsılır. Sonra ise 90’lara doğru dümenin başına Michael Eisner gelir ve üst üste efsane filmler çıkmaya başlar şirketin meşhur fabrikasından. Güzel ve Çirkin, Aladdin, Aslan Kral, Pocahontas, Notre Dame’ın Kamburu, Herkül, Mulan…
İsimler tanıdık geldi mi? Gelmiş olabilir çünkü bir süredir Disney bir Canlı Film Rönesansı yaşıyor. Eski animasyonlarının canlı kanlı versiyonlarını baştan çekip, yeni bir kitleye sunuyor, gelen parayı da koklamadan kaldırıyorlar. Bu furya bir anlamda Maleficent ile başladı, Kenneth Branagh imzalı Külkedisi ile tırmandı, Jon Favreau’nun Orman Kitabı ile zirve yaptı, Güzel ve Çirkin ile birlikte de Disney eşrafı resmen Rönesans döneminden eser toplamaya başladı. Bugün de o kalkışmanın yeni bir meyvesiyle karşı karşıyayız. Aladdin ilk logo fragmanıyla karşımızda.
Bunun adına ben logo fragmanı diyorum, çünkü logodan başka ciddiye alabileceğim tek bir şey var koca fragmanda, o da Mısır asıllı Kanadalı aktör Mena Massoud‘un suratı. Allah bağışlasın Mena abimizin de güzel bir suratı var, fakat bunun dışındaki bir şeye yorum yapmak henüz mümkün değil. Fakat filmin çok ince bir çizgide yürüdüğünü de görmek için beş saatlik yapım belgeselini beklemeye gerek yok, burası da kesin.
Şu yüzden: Film ne yaparsa yapsın, daima oryentalistlik ithamıyla karşılaşma ihtimalini cebinde taşıyacak. Açalım. Batı’nın Doğu halklarını, özellikle de Orta Doğu kültürünü daima bir kutuya sıkıştırıp, öyle anlatmasına oryentalizm deniyor. Terimi hayatımıza kazandıran üstadımızın adı Edward Said, ve Said ağabeyimiz diyor ki: Bu Batı’lı halklar her zaman Doğu kültürlerini statik ve geride kalmış olarak anlatıyorlar, romantize ediyorlar, romantize edildikçe bu anlatım tekrar ediliyor, tekrar edildikçe kolektif bilincimize gerçek gibi çöküyor, hoş olmuyor.
Aladdin ve oryentalizm, filmi yapanların niyetleri ne olursa olsun dip dibe duruyorlar. Tek boyuta indirip, “ilahi şu Araplar” kıvamında iki üç görsel basıp gidecekse de bu tartışma yaşanacak, stereotiplere elini dirsekten daldırırsa da yaşanacak. Merakım, filmin bunları göğsünde nasıl yumuşatacağı. Aladdin Mayıs 2019‘da vizyona girince hep beraber göreceğiz. Sizin yorumlar neler?