Tam olarak yirmi beş yıl öncesine, muhtemelen şu andan bir yirmi beş yıl sonra bile adı anılmaya devam edecek müthiş bir oyun serisinin doğduğu ana gidiyoruz. Bugün Half Life konusunu masaya yatıracak ve konuşulmayacak ayrıntısını, bakış açısını bırakmayacağız.
GTA 6’nın çıkışı duyurulmuşken herkes oyunu sabırsızlıkla bekliyor ama ben bambaşka bir konu için heyecanlanıyorum. Kendisinden önce gelen oyunlar gibi GTA 6 da illa ki içinde korkunç canavarların, hayaletlerin ve komplo teorilerinin söylentileri olacaktır, olsun da.
Five Nights at Freddy’s dünyası, oldukları yerden alınıp kaçırılan ve bir daha bulunamayan zavallı çocuklarla, onları kaçırıp günahlarını en dehşet verici biçimlerde saklayan suçlularla ve de bu olayların ayrıntılarını gezegenin sorunlarını çözmeye çabalarmış gibi ortaya çıkarmaya çalışan bizim gibi insanlarla doludur.
İnternette öyle hikayeler dolaşır ki onları duyduğunuzda oyun dünyasının insan yaşamının karanlığında ne kadar derine inebildiğini ancak anlarsınız. İşte oyun dünyasından gerçek yaşamımıza uzanan beş korku efsanesi!
“Creepy” ve “copypasta” kullanımlarının birleşiminden çıkan creepypasta kavramı 2008’den beridir internette dolanıp hayatımızı korku ile biraz daha dolduran kısa internet hikayeleridir.
The Fall of the House of Usher ile birlikte Mike Flanagan Netflix’e özgü beşinci korku dizisini de tamamlamış oldu. Gelin beşine de şöyle bir bakalım.
The Exorcist tarihte çıkmış en iyi korku filmlerinden birisi, pek çok insana göre de en iyisi ama ondan sonra bir türlü mirasını doğru yerden…
Starfield’ın neleri doğru, neleri yanlış yaptığını az çok gözlemleyebildim. Bu güzel oyunun hem kafaları karıştıran eksikliklerini, hem cesurca atılıp getirdiği yeniliklerini açıkça serelim önümüze.
Oblivion’dan Skyrim’e ve Fallout 3’ten Fallout 4’e geçişte ne kadar değişim olduysa, yepyeni bir oyun olan Starfield, beklediğimiz yeniliklerle bizlerle buluştu ama yaşanması istenen bu değişimler için ilginç bir şekilde farklı pazarlıklar yapıldı, önemli tavizler verildi.