Son yıllarda çok az Netflix işi beni Love, Death and Robots kadar heyecanlandırıyor, yalan yok. Yeni sezonun geleceğini öğrendiğim ilk andan beri heyecanlandığım dizi, Netflix yapımları arasında çıkar çıkmaz izlediğim tek iş olma özelliğini elinde bulunduruyor. Bu yüzden üçüncü sezonun yayınlandığı günden itibaren oturup Tim Miller ve David Fincher’ın bizim için hazırladığı bölümleri izlemeye başladım fakat bu sefer diğer sezonlardan farklı olarak tüm sezonu tek oturuşta bitirmedim. Biraz daha keyfini çıkarmak istedim. Yine de her güzel şeyin olduğu gibi Love, Death & Robots’un üçüncü sezonunun da sonuna geldim ve artık incelemeye hazırım.

Love, Death & Robots’un ikinci sezonunu izlerken aklımda tek bir şey vardı: “Yarım kalmış.” Bölümleri izlemekten keyif alıyordum hatta birkaç bölümü fazlasıyla sevmiştim fakat bir türlü yarım kalmışlık hissini üzerimden atamıyordum. Üçüncü sezonun da böyle olmasından korkuyordum fakat neyse ki hiç öyle olmadı. Tamam, belki ilk sezon kadar iyi bir sezon değil fakat ikinci sezondan daha iyi bir sezon izlediğim kesin.

Öte yandan üçüncü sezon için de itirazlarım yok değil. Her ne kadar azar azar izlemeye çalışsam da Love, Death & Robots’un bir sezonu çok kısa sürüyor yahu! Ben ilk sezondaki gibi şöyle dolu dolu on sekiz bölüm izlemek istiyorum. İkinci ve üçüncü sezondaki bölümleri toplayınca ilk sezondaki bölüm sayısına ancak ulaşabildiği gerçeğine, ikinci sezondaki yarım kalmışlık hissi de eklenince iki ve üçüncü sezonun aslında tek bir sezon olduğu ama daha sonra ikiye bölündüğü dedikodularına benim nezdimde anlam kazandırıyor. Bence gayet yerinde bir açıklama. Neyse, sonuç olarak ben Love, Death & Robots sezonlarının daha fazla bölüme sahip olmasını istiyorum. Bunun için de ne gerekiyorsa yaparım!

Şimdi gelin Love, Death & Robots’un üçüncü sezondaki bölümlerini tek tek inceleyelim.

1) Three Robots: Exit Strategies

Her ne kadar Three Robots’u ilk sezonda izleyip fazlasıyla sevmiş olsam da hikâyelerinin devam etmesi yönünde alınan karar beni üzmüştü. Sonuçta birbirinden farklı şeyler izlemek için Love, Death & Robots izliyordum öyle değil mi? Yine de bölümden keyif aldığımı itiraf etmeliyim. Toplumsal sınıfların, potansiyel bir kıyamet senaryosuna nasıl tepki verdiğini oldukça zevkli bir şekilde anlatan Three Robots: Exit Strategies, “Thanks for the all fish” göndermesiyle de kalbimi çalmayı başardı. Gayet başarılı bir giriş bölümüydü anlayacağınız.

2) Bad Travelling

Hani bazen izlediğiniz bir dizinin ya da filmin ardından “Ne kadar iyi bir işti ya!” dersiniz ya Bad Travelling uzun zamandır monitörüme doğru bağırıp “Ulan ne kadar mükemmel bir işti ya!” dediğim bir bölümdü. Karakterler, ortam tasarımı, hikâye, plot twist her şey o kadar yerli yerindeydi ki… Yayınlanan fragmanların ardından “Keşke böyle bir bölümün varlığını dizide öğrenseydim, daha çok severdim” demiştim fakat artık bölümü izlediğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki bundan daha fazla sevemezdim. Hani hâlâ bir Zima Blue değil fakat Zima Blue’ya en çok yaklaşan Love, Death & Robots bölümü hangisi deseler kesinlikle Bad Travelling’i aday gösterirdim.

3) The Very Pulse of the Machine

The Very Pulse of the Machine, benim nezdimde ferahlatıcı bir bölümdü. Daha önce milyonlarca kez işlenen, “Yabancı bir gezegende hayatta kalmaya çalışan astronot” fikrini uyuşturucular ile birleştiren bölüm bize görsel bir şölen sundu. Tüm bölüm boyunca yaşanan olayların halüsinasyon olup olmadığı konusunda aklımızda soru işaretleri oluşturması bir yana, bölümün sonundaki “benimseme” sahnesi de gayet hoşuma gitti. Ben sevdim ya bu bölümü.

4) Night of the Mini Dead

Açıkçası Night of the Mini Dead bölümünü başlangıçta çok sevmedim. Zombilerin hoşuma gitmeyen bir konsept olması bir yana dursun, hikâyenin başlama şekli falan çok bayık geldi. Fakat daha sonra bölümün animasyon tasarımı tercihi hoşuma gitmeye başladı. Son olarak da insanoğlunun kendini, hak ettiğinden fazla değerli görmesine verdiği tokat niteliğindeki yanıt beni tatmin etti. Night of the Mini Dead’i beğenmemin en büyük etmenlerinden biri de kısa olması sanırım. Uzun olsaydı bu kadar olumlu konuşmazdım gibime geliyor.

5) Kill Team Kill

Hah, geldik sezonun doldurma bölümüne. Yapı olarak fazlasıyla Broforce oyununa benzettiğim Kill Team Kill, “Murica” ve “bromance” esprileriyle doluydu. Sanırım Teksas’da yaşayan biri olmadığım için bu bölüm bana geçmedi ve çok beğenemedim.

6) Swarm

İnsanlığın aç gözlülüğü yüzünden doğanın yıkımına ve nihayetinde de kendi kıyametine neden olduğu hikâyeler canımı yakıyor. Yani günün sonunda insanlık yaptığı her şeyin bedelini ödüyor fakat kendiyle beraber masum canlıların da zarar görmesine neden oluyor. Sürü bölümünü ilk izlemeye başladığımda yine buna benzer bir şey izleyeceğimden çok korkmuştum. Fakat Swarm beni bu konuda oldukça şaşırttı ve bir o kadar da memnun etti. Sonunda Dr. Galina değil de Afriel acı çekseydi çok daha tatmin olurdum fakat yine de fazlasıyla mutlu oldum bölümün sonunda.

7) Mason’s Rats

Mason’un Fareleri ilk bakışta bana birinci sezondaki The Dump bölümünü hatırlattı ve bu yüzden büyük bir ön yargıyla yaklaştım. Fare sorununu çözmek için teknolojiyi kullanan bir adam hiç ilgimi çekmedi. Fakat bölümün sonunda ana karakterimiz ve farelerin kurduğu bağı görmek çok tatlıydı. Ayrıca ölen farelerin kahramanlıklarını da hiçbir zaman unutmayacağım.

8) In Vaulted Halls Entombed

Sezon başında “Sence en az hangi bölümü seveceksin?” deseler çok net bir şekilde In Vaulted Halls Entombed bölümünü listenin başına yazardım. Her sezon en az bir kere yaptıkları “gerçeğe yakın animasyon tasarımı” ve zayıf hikâyeye sahip bölümlerden biri olacağını düşünüyordum bu bölümün. Fakat hiç de öyle olmadı! Aslında bir yere kadar fazlasıyla sıkıldım bölümden ama bölümün sonundaki Cthulhuvari yaratık beni fazlasıyla etkiledi. Son iki dakikası tüm bölümü kurtardı anlayacağınız.

9) Jibaro

Jibaro bölümünü nasıl anlatacağımı gerçekten bilemiyorum. Kötü Seyir ile birlikte bu sezonun açık ara en iyi işlerinden bir tanesi olması bir yana ses tasarımıyla da izlediğimiz diğer tüm animasyon işleri arasından sıyrılıyordu. İnsanlığın aç gözlülüğünün bir kez daha altının çizildiği bölümde, bir kez daha klişeleri arkasında bırakarak Jibaro’nun yaptıklarının cezasını çektiğini izlememiz ayrıca güzeldi. Gerçekten böyle yanınıza modern dans figürlerinden anlayan birilerini alarak bir kere daha izlenecek mükemmel bir yapımdı.

Siz bu sezonu nasıl buldunuz? En çok hangi bölümü sevdiniz? Yorumlarınızı bekliyoruz mutlaka!

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.