Geçen sene Daredevil‘ın ilk sezonunu bol bol, bölüm bölüm, kademe kademe överken; dilimizin ucunda hep aynı kelime vardı: Batman. Biz bunu o zaman, haliyle iki karakterin benzeşiyor olmalarına yormuştuk. Bu da şaşılacak bir şey değildi. Jeph Loeb, Frank Miller gibi isimler, iki karakterin de bugün geldiği hâle gelmesinde etkin rol oynamıştı. Üstelik karakterler de zaten az çok benziyorlardı birbirlerine. Aşırı bir fiziksel üstünlüğe sahip olmadan, takıntılı bir kararlılıkla kendi başlarına bir Haçlı Seferi başlatan, korkuyu kullanan iki maskeli karakter.
Yalnız geçtiğimiz günlerde Daredevil’ın ikinci sezon ilk fragmanı çıktıktan sonra, bizim bu durumla ilgili kurabileceğimiz ince cümlelerin büyük bir çoğunluğu resmen tükenmiş vaziyette. Fragmanın strüktürel olarak bir problemi yok. Suicide Squad ve Age of Ultron fragmanlarında da gördüğümüz, Hollywood’un sıkça başvurduğu “ince sesli şarkıcıyla gaz verme” yöntemi, harfiyen uygulanmış. Genel olarak görebildiğimiz kadarıyla, Jon Bernthal de Punisher için muazzam bir tercih. Elektra’yı oynayacak Elodie Yung için hâlâ şüphelerimiz var, ama onu da bekleyip göreceğiz.
Bizim asıl problemimiz ise fragmandaki iki cümleyle. Bir noktada, Karen muhtemelen Matt’e “bu adamları biz yarattık” diyor, ekseriyetle Punisher’ı kast ederek. Cümle tanıdık mı? Olması gerek, zira Nolan’ın başyapıtı The Dark Knight‘ın ana cümlesi aşağı yukarı buydu. Batman çizgi romanlarında da bu defalarca işlendi. Fakat biz bunu yine de sineye çekebilirdik… En nihayetinde Punisher, sanki bu cümle hiçbir yerde kurulmamışçasına bir şişinme ve özgüvenle, “Benim gibi olmaktan bir kötü gün uzaklıktasın” demeseydi.
Ya yuh. Oha. Öküz müsünüz abi? Yani gerçekten ben hayatımda bu kadar bariz ve göğsünü gere gere yapılan bir çakma görmedim. Bu cümle öyle alelade, “Senle ben çok farklı değiliz” gibi bir cümle değil ki? Bu mühür bir cümle abiler ablalar, siz ne yaptınız ya? Yani ilk sezon zaten Batman Begins ve dolayısıyla onun üzerinden Year One‘dan apartmaydı. Onu sineye çektik. Bu da baya baya The Dark Knight ve onun en büyük ilham kaynaklarından Killing Joke‘un alıp kaçınması olmuş. E ne muhteşem, üçüncü sezonda da Bullseye‘ı böyle ürkütücü bir figür olarak getirirsiniz, Daredevil o esnada “bıraksam mı bu işleri?” düşünürken, son bir görev için çıkar, sonra Bullseye bunun belini kırar falan… Sonra işte final sahnesi, Elektra’yla Fransa’da bir kafede çay içerken, Foggy görür, duygulanır. Ooh, süpermiş abi, çok orijinal, kesin yapın bunu!