Öncelikle başlıkta yer sıkıntısından belirtemediğimizi yazının girizgahında belirtelim: Çizgi roman evreninden söz etmiyoruz. Marvel’ın “Marvel Cinematic Universe” adı altında giriştiği ve şu an tam manasıyla para basan, ilk Avengers filmiyle de zirve yapan formülden söz ediyoruz. Marvel sinema evrenlerini birbirine bağlayıp, bununla maddi ve eleştirel anlamda başarılı olunca, DC de Batman vs. Superman ile birlikte aynı şeyi yapmaya başladı bildiğiniz gibi. Üstelik onların işleri aslında Marvel’dan daha kolay, zira bütün DC karakterlerinin film hakları DC’nin sahibi Warner Bros.’ta, Marvel ise bu yola en popüler karakterleri X-Men ve Spider-Man’den yoksun olarak başladı.

Eğer DC, aşağıdaki 6 maddeyi uygularsa, bizce Avengers’ı yakalayabilir, hatta geçebilir de. Şimdiden söyleyelim, casting kararlarını olmuş bitmiş kabul ediyoruz. Yani tutup da “Jesse Eisenberg’i Luthor yapmayacaktın hacı” gibi göze giren şemsiye minvalinde uyarılar yapmayacağız. Bizce şu 6 madde, bundan sonrası için DC’yi ferah bir zafere taşıyacak maddedir. Tamam mıyız? Buyurun.

 

1. İşbilen Birine Green Arrow, Aquaman, Nightwing Gibi Niş Karakterlerin Filmi Çekilmeli

Aquaman

Dünya üzerinde şu kadar sinemacı var, bunlardan biri illa ki DC’nin ana akım nezdinde çok da ön planda olmayan karakterlerine aşinadır diye düşünüyoruz, yanlış mıyız? İlla ki tüm ömrü boyunca Aquaman filmi yazmak istemiş, Green Arrow çekmek istemiş birileri vardır. DC’nin yapması gereken o tutkuyu bulmak ve sinemaya dökmek.

Kafanızdan geçen soruyu duyar gibiyim: “E ne işe yarayacak bu?”. Şu işe yarayacak, eğer gerçekten meselenin üstadı birine filmi yazdırır, ortaya süpersonik bir iş çıkartır, iyi de pazarlarsanız, o zaman film bir anda an itibariyle DC’ye karşı olan rüzgarı değiştirir. Bunu şöyle düşünün, herkes Superman filmlerine dair az çok bir beklentiye sahip, değil mi? O yüzden Man of Steel’a bir kere de olsa gidiyoruz. Ama beğenmediysek, o zaman DC’ye karşı olan tüm tutumumuz değişiyor, “Ya bunun devamına da gitmem” ben diyoruz. İşte tam o etkinin tersi. Beklentisiz gidip, çok şaşırıp, şaşırdığına sevinip yapanları kafada “artı” kategoriye yerleştirmek.

Ya da daha düz terimlerle konuşalım, Marvel’ın 2008’de Iron Man ile yaptığının aynını yapmak.

 

2. Batman’e Solo Film Yapılmamalı

Batfleck

Bu biraz yukarıdaki maddeyle ilintili, ama ondan daha da fazlası var. Evet, yukarıdaki maddede söylediklerimiz burada da geçerli, beklentilerin hali hazırda yüksek olduğu bir film yapmak komple gemiyi alabora etme ihtimalini de beraberinde taşır. Fakat burada, Batman öznelinde daha önemli bir mesele var. Batman filmleri, bundan yüz yıl sonra da çekilseler Nolan üçlemesiyle kıyaslanacaklar.

Nolan’ın The Dark Knight üçlemesi, belki de tam Grant Morrison’ın “Bat-Mite”‘larla dolu garabet dönemine denk geldiğinden, belki de genel olarak süper kahraman filmlerinin iki üç espri de çakıp, sekiz-on iki yaş aralığına hitap etmesi mecbur görüldüğü günlerde çıktığından hemen hemen herkes tarafından öpülüp başlara konuldu. Filmin kendi kalitesi bir yana, hemen hemen her rol için seçilen oyuncular da resmen mühür koydular o rollere. Siz elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bundan sonra yeri göğe katsa, dağları devirse, bayırlardan şüheda fışkırtsa bir oyuncu için “Heath Ledger’dan daha iyi Joker olmuş” der misiniz? Zor. Aşağı yukarı aynı şey, biraz daha zayıf olmasına rağmen Harvey Dent, Ra’s al Ghul ve Bane için de geçerli. Baksanıza, yılların tecrübesi olmasına rağmen Jeremy Irons’ın Alfred’liğine gıcık oldu insanlar, halbuki tip olarak çizgi romanlardan aşina olduğumuz Alfred’e daha yakın Irons Michael Caine’den.

Bu yüzden Batman’e solo film yapılmamalı. Batman yan karakter olarak kullanılabilir, böylece filmlerin genelini değil, karakterin kendisini değerlendirir insanlar. Nolan üçlemesinin en az fanboya sahip halkası da Christian Bale olduğundan orası sorunsuz atlatılır.

 

3. SHIELD Gibi Filmleri Birbirine Bağlayacak Bir İp Olmalı

Wayne Enterprises

Marvel sinematik evreninde aslında Captain America’ya kadar, yani Iron Man 1-2, Thor ve Incredible Hulk’ta evreni birbirine bağlayan ciddi hikaye ögeleri yoktu. Thor’da hafiften bahsi geçen Tesseract, Captain America’da iyice incelendi, Avengers’ın da ana mevzularından biri oldu. Avengers sonrasında? Biraz daha derli toplu, evet, ama genel olarak yine credits sonrasına sıkıştırılmış vaziyette, küçük sahnelerden ibaret.

Yani anlayacağınız, Marvel devamlılığını büyük hikaye olaylarıyla sağlamıyor. Marvel’ın devamlılık hissiyatını seyirciye SHIELD veriyor. Özellikle de iki karakter: Samuel L. Jackson’ın oynadığı Nick Fury ve Clark Gregg’in oynadığı Phil Coulson. Bu karakterler çıkıp, iki üç beylik laf ettiklerinde kendinizi büyük bir evrenin içerisinde hissediyorsunuz. Iron Man’in sonunu hatırlayın. “Sen dünyadaki tek süper kahraman değilsin” diyordu Fury Stark’a. Evet, Fury bunu Stark’a diyordu, ama aslında Marvel o cümleyi bize kurmuştu. “Evet, biz ayrı ayrı filmler yapıyoruz, ama SHIELD ipiyle hepsini bağlayıp, ortasına Avengers çakacağız, rahat olun”. Biz de rahat olduk ve SHIELD, sevabıyla, günahıyla Marvel evrenini bir arada tutan yapışkan oldu.

DC’nin böyle bir organizasyona ihtiyacı var. Akla ilk gelen şeyler Wayne Enterprises, LexCorp gibi şirketler. Ya da S.T.A.R. Labs gibi organizasyonlar da mümkün. Her ne olursa olsun, filmler arasında büyük hikaye ögeleri devamlı taşınamayacağı için, küçük bir ip atmak zorunda DC. Bu ipin ne olacağını da acilen bulmalılar.

1 2
Author

Yalnız olduğunu düşünen, ama bunun uzun sürmeyeceğini bilen bir adam. Bir gün Kaliforniya'nın yeşillikleri uğruna Arizona'daki evini terk edip gitti, geri dön çağrılarına da kulak vermiyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.