Doctor Who’nun yeni fragmanını izliyor, biraz kaş çatıp biraz gülümsüyorsunuz çünkü eh, dizi artık bize aynı anda bu ikisini bahşediyor. Video bitiyor, siz karanlık yansımanızla karşılaşamadan karşınıza abone olmanızı öğütleyen Jodie Whittaker çıkıyor. Zamanında Peter Capaldi’yi de neredeyse silah zoruyla o sandalyeye oturttuklarını, nasıl espriler döndüğünü hatırlayıp azıcık gülüyorsunuz. Bu, dizi eskiye dönsün demek için bir neden değil elbette ama yanda çıkan video önerisine gelince işler değişiyor. Çünkü yanda Midnight bölümünden bir klip var.
İşte bu noktada nostalji katmerleniyor, ancak diziye olan dargınlığımız hâlâ buradan kaynaklanmıyor. Ben dargınım, çünkü fragmanında “ŞİMDİYE KADARKİ EN BÜYÜK MACERA” diye bir çığlık var ve iki saniye ardından Midnight’ın size önerilmesi inanılmaz ironik ki problemini kendi kendine açıklıyor: Doctor Who’nun belki de en küçük, en önemsiz, en bütçesiz ve diğer pek çok “-sız, -siz,” hikâyesi, açık açık alay ediyor devasa olanın vaadiyle.
Çünkü devasa olmaya gerek var mı? Çünkü Doctor Who belki de en nefis dakikalarını, kıyıda köşede kalmış bir fanzinin deneysel öyküsünü okuyormuş hissiyatı verirken yaşattı hep.
Malumun ilamını yapıyor olabilirim, ama bir Avatar Korra hastalığı seziyorum: Kadın karakteri kanıtlamak pahasına –ki kanıtlanacak bir şey de yoktur ortada, gül gibi karakterdir zaten– ısrarla ve inatla “Daha kötü düşman, daha büyük hikâye, daha büyük silah, daha manyak bi’ öykü, uff abi daha da büyütün, daha çok, daha büyük, daha, daha!” diye parlayan yapımcılara çok kızıyorum. Bunun varlığını öyle ya da böyle “gerekli” kılan seyirci kitlesine daha da çok kızıyorum. Sonra bir de gidip, en alakasız uçtan tutup, “ben kadın karakter izlemek istemiyorum” demediği için bambaşka taraflara suç atan kişilere daha da çok kızıyorum.
“Doctor Who en politik evresini yaşıyor, ben uzaylı muzaylı dizimi geri istiyorum”, diyenlere cevap olarak söyleyebileceğim tek şey, o evrenin çoktan yaşanıp bittiği. En politik Doktor 12. Doktor’du, en politik hikâye ve monologlar da ona yazılmıştı, bana kalırsa bu artık bir ön kabul olmalı—en “SJW” Doktor 12’ydi ama anlaşılmayan problem şu, Doktor her zaman sosyal adalet savaşçısıydı zaten. (Lakayt, tanrı kompleksli bir Time Lord Victorious olmadığı zamanlarda tabii.) Ben aksine yeni sezonun bir problemi varsa eğer bu problemin, fazla etliye sütlüye bulaşmamaktan kaynaklandığını söyleyecek bir insanım. Ben hâlâ Kerblam! gibi bir bölüm 12. Doktor’la nasıl yazılırdı onu düşünüyorum. Ve bu sezon için de bir cadı avına çıktıysak Whittaker’ı değil, Chibnall’ı bulacağız sanıyorum ki. Ancak bir yandan da hiç öyle olmamasını umuyorum.
En büyük hikâye beni ürkütüyor olsa da. Beni daha çok ürküten, muhtemelen 13. Doktor’a veda edecek olmamız. Modern seri için iyice gelenekselleşmiş olarak 3. sezonunun sonunda muhtemelen ayrılacak kendisi ve bu beni inanılmaz üzüyor. Peter Capaldi ayrıldığında da keşke bir sezon da Chibnall’ın yazdığı bir Doktor olarak görsek demiştim kendi kendime, şu an ise dizinin yazarının değişmeyeceğini bilsem bile 13’ten kopmayı hiç istemiyorum. Aslına bakılırsa 2 sezon izlememize rağmen asla kendini gerçekleştiremedi diye hayıflanıyorum.
Bu uzun iç döküşten sonra fragmana geri dönebiliriz: dozu ayarında, ser verip sır vermeyen ama tansiyonu da yükselten sıradan bir fragman. “Trailer”dan çok bir “teaser”. Olası bir rejenerasyonun esamesi okunmuyor ve umuyorum ki sezon boyunca böyle kalacak her şey. Tabii imkânsıza yakın bir şey bu, bu sayfalara yeni Doktor’un haberini girmemizin eli kulağındadır. Karakterlere bakacak olursak, Graham ve Ryan’ın yokluklarını hissetmedim şahsen, biraz sert olacak ama varlıklarından farksız. Yasmin iyice profesyonel yoldaş modunu açmış vaziyette ki hem heyecan hem de bir miktar dehşet verici bir dönüşümdür bu karakterler için, biliyorsunuz.
John Bishop yeni bir yol arkadaşı olarak gelmiş, hoş gelmiş ancak bu Dan karakterinin başına hoş şeyler gelir mi bilemiyorum: kendisinin az buz sahnelerinden çıkardığım kadarıyla sanki bir noktada Doktor’la karşılaşmış ve sezon boyunca eve dönmeden art arda maceralara koşmuş gibi duruyor ancak bu sadece bir tahmin. Sadece 8 bölüm izleyecek olmamızı buna yorabiliriz, ancak belli olmaz. Bir de replik duymasak da özellikle Game of Thrones ve Broadchurch’ten tanıdığımız Jacob Anderson karşımıza ilk defa bu fragman ile çıktı. Vinder adlı karakter hakkında pek bir bilgimiz yok ama kıyafetleri çok uzaylı işi duruyor. Eğer bir yoldaş ise kendisi pek sevinirim çünkü artık uzaylı ve/veya başka zamandan gelen bir yoldaşın vakti geldi de geçiyor, “günümüz Britanya’sı” baymadı mı sizi de?
Doktor’a gelelim. Ben bu kadına sarılmak istiyorum artık ya, başına gelmeye kalmadı ve 2 sezondur çok ciddi bir kimlik bunalımının, varoluşsal krizin ortasındaymış gibi duruyor. Yoldaşların hiçbirine önceki Doktor’lar kadar açılmadığı gibi kendini işe (gezegen kurtarma veyahut yerine göre patlatma) gömüyor, sürekli duygusal diyaloglardan kaçınıyor. Master’ın yarattığı travma ile başa çıkamıyor gibi duruyor şimdilik, Yaz’ın “bir şeyler saklıyorsun” demesi ve onun manidar bir surat ifadesiyle tamamen sessiz kalması fazlasıyla karaktere özgü. Bununda dışında, sapanı kullandığı sahne filan çok tatlı.
Şimdi gelelim büyük hikâye kısmına bir daha. Fazlasıyla ön yargı kustuğumun farkındayım, hâlâ hem önyargılı hem de gücenik haldeyim ancak bir yandan meraklıyım. Chibnall daha önce Covid-19’a bağlı olarak bir yol ayrımından durduklarını, iki yol izleyebileceklerini söylemişti. İlki “küçük küçük hikâyelerle tek odada canavarsız bir sezon” imiş dediğine göre. Ki, en basit tabiriyle ortalama bir Midnight demek bu. Biraz içim gitmiyor değil. Diğeri, her şeyi (kaynak, tutku, elde avuçta ne varsa) tek bir hikâyeye akıtıp şimdiye kadar yaptıkları en büyük şeyi yapmak oluyor ve benimsedikleri yaklaşım da bu ikincisi.
Doctor Who, normal koşullarda episodik ilerlerdi, sezonun ana örgüsü ya da teması var olsa bile ayrık ayrık ilerlerdi ki hem kendisini bir çocuk dizisi yapan, hem de takip etmesini kolaylaştıran buydu. Şimdi 8 bölümde birbirine sıkı sıkı bağlı tek bir hikâye izliyoruz: bana sorarsanız büyük risk. Bir açıdan da denesinler, kaybedecek hiçbir şey yok ve her ne kadar hikâyeyi beğenmemek tüm bölümleri yaksa da çok keyifli çıkma ihtimali de var. Uzun bir film tadında Doctor Who’nun neler yapabileceğini göreceğiz, heyecan var mı heyecan?
Yeni sezonun bu senenin sonunda çıkacağını söylüyor fragman bize, şaşırtıcı ama bir o kadar da sevindirici bir haber bu. Ben her ne kadar sızlansam da günün sonunda kapıyı açık bırakıp yine bir ümit bekleyeceğim diziyi, siz ne diyorsunuz? Bu yazar iflah olmaz diyenlerden misiniz, yoksa bu yeni yaklaşıma ağzınız sulanmaya başladı bile mi?