Başlamadan bir kaç uyarı yapayım. Bu yazı Game of Thrones’un 6. sezonuyla ilgili bir eleştiri içerecektir. Yani eğer bu durumdan rahatsızlık duyacaksanız, “GoT’a kalkan eller kırılsın” diye düşünenlerdenseniz okumamanızı şiddetle tavsiye ederim. Bir diğer uyarı da bu sezonla -ve önceki sezonlarla da- ilgili hunharsızca spoiler vereceğim derdimi anlatabilmek için. Eğer “Bütün bölümler bitsin, hepsini öyle izleyeceğim” diyenlerdenseniz, spoiler hassasiyeti yüksek olanlardansanız, tavsiyem yazıyı diziyi izledikten sonra okumanızdır. Son olarak bu yazı dokuzuncu bölümün ardından yazılıyor. Yani final bölümünü izlemedim. Orada işler çok başka olursa da bu yazdıklarımı geri alma hakkımı saklı tutarım.

Şimdi öncelikle şunu not olarak düşeyim, bu sezon uzun zaman sonra gerçekten zevk alarak izlediğim ilk sezon oldu. Geçen sezonu zaten –şurada– pek çok noktada yere vurmuştum ve izlerken de pek çok kez “Daha fazla izleyemeyeceğim” demişliğim de vardı. Bu sezon ise inanılmaz keyif aldım. Yazarların artık kitaptan bağımsız olmalarından kaynaklı duyduğumuz endişeler gerçek olmadı ve bir doğal afetle karşılaşmadık. Hatta şöyle de diyorum net bir şekilde en temposuz, olay odaklı geçiş bölümlerinden başlayarak pek çok kişinin en iyi GoT bölümlerden biri olduğunu savunmaya başladığı efsane dokuzuncu bölüme kadar her şey tam istediğim gibiydi.

GoT-E9-Snow-vs-Army-1200x675

Ki Game of Thrones’un bu sezonuyla ilgili sorunum da tam bu noktada başlıyor: “Her şey tam istediğim gibiydi”. Game of Thrones kitaplarda ve dizide hiç bir zaman bize istediğimizi verdiği için sevdiğimiz bir dizi olmadı. Aslında olay bunun tam tersi gibiydi. İlk sezonun sonunda esas oğlan, doğru adam Ned Stark’ı öldürerek şanını kazanmış bir diziden bahsediyoruz. Bugüne kadar kaç kere iyilerin kaybettiğini gördük? Kaç kere dizi size bir karakteri ölümüne sevdirip sonra onun hunharsızca öldürülüşünü izletti? Bu diziyi efsaneler arasına sokan, Red Wedding’ler falan değil miydi? Hatta baştan saysak, iyilerin galip çıktığı durumlar, kötülerin kazandığı durumların çeyreği kadar bile değildir. Hatta o iyiliğin arkasından da kesin kötü bir şey çıkmıştır kesin. Joffrey’nin ölümünün Littlefinger’a güç kazandırması ve King’s Landing’in Cercei alçağının eline düşmesi falan gibi.

İşte bu sezon artık iyiler haddinden fazla kazanmaya başladılar, hatta ortada tam anlamıyla kötü diyebileceğimiz pek bir şey de kalmadı diyebiliriz. Bu Kings Landing’deki aşırı fanatik dinciler ve Euron Greyjoy dışında -bir de Littlefinger tabi- düşman olarak sayabileceğimiz herhangi bir kişi, topluluk falan var mı? Dizi bize istediğimizi vermeye o kadar odaklandı ki, taht oyununu hileyle ya da şiddetle oynayacak karakterlerin çoğunu öldürdüler. Şu anda taht oyunları esas kız Dany -ki yanında da kankamız Tyrion var-, esas oğlan Jon Snow -yanında bacımız Sansa var-, bir de son bölümü izlemediğim için ne durumda olacaklarını bilemediğim arınmış Cersei -yanında yine arınmış Jamie var- arasında geçecek gibi görünüyor. Yani hepsi anlaşıp yerel yönetim anlayışına geçseler, federal bir Westeros haline gelse şaşırır mısınız?

sansa-stark

Bir de yine iyilerin kazanması için seçtikleri yönlemler de dizinin sürpriz elementi konseptini yerle bir etti. Yani bu sezon son dakikada kurtarılma klişesini haddinden fazla kullandılar diye düşünüyorum. Eskiden iyi karakterler kötü bir durumda kaldığında başlarına kötü bir şey geliyordu. Bu sezon ise tüm karakterler bu tip durumlarda hep bir mucize sonucu kurtulmayı başardılar. Sansa da, Jon da -hatta Jon iki kere sayılabilir, dokuzuncu bölüm dışında cesedinin de son dakikada Wildling’ler tarafından kurtuluşunu da sayarsak- Arya da, Dany de, diğer karakterler de bu klişeden nasibini aldı. Bu hem dizinin gerçekçiliğinden bir şeyler götürüyor, hem de diziyi fazla tahmin edilebilir kılıyor. Yani aranızda “Battle of Winterfell”de Jon’un öleceğini düşünen oldu mu?

Bir diğer sorunum da sevdiğimiz iki karakterin dönüşü. Jon’unkini bekliyorduk tamam ama dönmeseydi daha Game of Thrones bir hareket olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Geçen sezon finalinin dramatizmi tamamen yalan oldu, Jon hiç gitmemiş gibi geldi. Hadi geri getiriyorsun bari o sevdiğimiz temiz çocuk, sütten çıkmış ak kaşık, onurlu Jon Snow olarak değil de, ne biliyim bir Lady Stoneheart tadında, intikam meleği, yürüyen ölü ama white walker’lardan bir tık iyi falan gibi bir şekilde dönse daha keyifli olmaz mıydı?

GOT605_081415_HS__DSC6908_1_.0

Jon yetmezmiş gibi, Arya’yla maceralarında bize kendini sevdirmiş, talihsiz ölümüne gözyaşı döktüğümüz Hound’un dönüşü de çok anlamsız oldu kanımca. Evet hikayede bir yerlere bağlayacaklardır -Arya’nın hikayesine dahil olabilir diye düşünüyorum-, ana süreçte çok önemli bir rolü de olacaktır ama bu tip ölümden dönüşler dizideki ölümleri anlamsızlaştırıyor kanımca. Yani Hound’ın ölümü dizi geçmişinde hüzünlü bir anıyken şimdi bir anlamı kalmadı o mücadelenin. Daha da ileri gideyim, Robb niye dönmedi, Ned’i niye geri getirmiyosunuz o zaman? Ölümler GoT tarihinde, izleyicilerin zihninde kendine güzel yerler edinir. Hikaye, seyirciye oynamak falan için onları heba etmenin anlamı yoktur. İlla icap ediyorsa yeni bir karakter yarat ya da daha önemsiz bir karakteri önemli hale getir öyle kullan. Ölü olan ölü kalsın.

Bu yukarıdakiler kadar rahatsız etmese de bir de karakterlerin çok tek yönlü hale gelmiş olmaları var. Tyrion esprili cüce, John onurlu adam, Sansa saf temiz kızdan fazla bir şey sunamadı kanımca bu sezon. Önceki sezonlarda binbir halini gördüğümüz, Peter Dinklage tarafından kitaptakinden daha iyi resmedildiğini düşündüğüm Tyrion’un bu halini hiç sevmedim. Tüm karakterlerde bu tek boyutluluk dikkat çekiyor. Bunun sebebi de yine bize istediğimiz vermek. Sevdiğimiz karakterlerin sevdiğimiz özelliklerini yüzümüze yüzümüze vurma gayreti, bir de yukarıda belirttiğim iyiler bir şekilde kazansın zihniyetinden kaynaklı tek düze ilerleyen senaryo. Daha iyisini yapabilirlerdi bence.

Peter-Dinklage-in-Game-of-Thrones-Season-6-Episode-2

Tekrar belirtme ihtiyacı duyuyorum, burada bahsettiklerim dizinin bu sezonunu kötü yapmıyor hatta dediğim gibi diziyi izlemesi daha keyifli bir hale getiriyor. Ama bu durumların orijinal esere saygısızlık olduğunu düşünüyorum. George RR Martin’in bu kitabı yazarkenki derdi, gerçekçilik tabanında bir fantazi romanı yazmaktı. Yani RR’ın kendi kelimeleriyle, LotR’de Aragorn’un iyi bir adam olması, iyi bir kral olacağı anlamına gelmiyordu. Bunu göstermeye çalışan, janrda bu tarz bir yenilik yaratmak isteyen bir eserin adaptasyonunun hem Hollywood’un hem de bu türün klişelerinden medet umuyor olmasıdır derdim. Yazarlar George RR Martin’den ve kaynak materyalden görece bağımsız ilk sezonlarında Hollywood standartlarına göre iyi ama Game of Thrones standartlarına göre eksik bir sezona imza attılar kanımca.

Siz ne düşünüyorsunuz geekler? Bu durum sizi de rahatsız ediyor mu, yoksa John babanın Kuzey kralı olma yolundaki yürüyüşünde her klişe mubah mıdır? Yorumlarda paylaşın tartışalım.

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.