Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama bu aralar üzerimiz o kadar fazla içerik atılıyor ki neredeyse yorulduğumu hissediyorum. Bu sıralar izlediğim birbirinden harika filmler bir yana Zaman Çarkı, Hawkeye, Cowboy Bebop ve takip etmek istediğim birçok dizinin arka arkaya gelmesi beni resmen yıprattı. Sanki herkes bütün içeriklerini bu ay çıkarmak için beklemiş gibi. Yine de ne yalan söyleyeyim aynı hafta içerisinde, güncel olarak takip ettiğim iki-üç dizi olmasından çok keyif alıyorum. Hele de bu diziler Hawkeye gibi dizilerse! Zaten konuyu biliyorsunuz ya, daha fazla uzatmanın alemi yok. Hemen Hawkeye’ın, üçüncü bölümü Echoes’u spoilerlı olarak incelemeye başlayalım.

Öncelikle Echo!

Hawkeye dizisinin üçüncü bölümü, bize yepyeni bir karakteri tanıtarak başladı. Asıl adı Maya Lopez olan ve ilk defa 1999 yılında Daredevil çizgi romanında gördüğümüz Echo, başlangıçta hayatına kötü olarak başlamış ama daha sonra bir kahraman olmayı başarabilmiş karakterlerimizden bir tanesi. Doğuştan işitme engelli olan karakterimiz hem sanata hem de dans etmeye bayılıyor.

Maya’nın hayatında yaşadığı değişimlerden en büyüğü babasının ölümüyle başlar. Gizli gizli Kingpin için çalışan babasının öldürülmesiyle Maya, hayatında en çok değer verdiği insanlardan birini kaybeder. Kingpin Maya’ya, babasını öldüren kişinin Daredevil olduğunu söyler ve Maya da buna inanarak Daredevil’ın peşine düşer. Fakat daha sonra ortaya çıkar ki Maya’nın babasını öldüren asıl kişi Kingpin’den başkası değildir. Bu gerçeği öğrenen Maya, Daredevil ile olan kan davasını bitirdikten sonra doğru yola yönelir ve Echo ismiyle süper kahramanlığa başlar.

Tabii bizim dizimizin geçtiği Marvel evreninde Daredevil yok. Onun yerine tıpkı Daredevil gibi süper güçleri olmadan vigilantelik yapan Ronin var. Sevgili senaristlerimiz de çok güzel bir şekilde Daredevil’ın rolünü, Ronin ile değiştirmişler ve Echo’yu, oldukça güzel bir biçimde MCU’ya getirmeyi başarmışlar. Kendisini öyle büyük işlerde göreceğimizi sanmıyorum ama bence oldukça güzel hikâyelere kapı açma potansiyeli var. Hatta bu kapılardan birini açmış bile olabilir!

Kapımız açılıyor ve içeri Wilson Fisk mi giriyor?

Şimdi biliyorum Hawkeye dizisinde Hawkeye konuşmamız gerekiyor ama gerçekten hem Daredevil dizisinin hem de bu dizideki Wilson Fisk, nam-ı diğer Kingpin portresi ile Vincent D’Onofrio‘nun mükemmel oyunculuğunun tadı damağımızda kaldı. Bu yüzden bu bölümdeki ufacık da olsa Kingpin göndermesi, bölümü resmen gölgede bıraktı. Bütün bir hafta boyunca, Kingpin’in MCU’ya dahil olma ihtimalini düşünüyorum.

Az önce Echo’nun orijin hikâyesini anlatırken Kingpin ile ne kadar içli dışlı olduğunu fark ettiğinizi sanıyorum. Dizimizin bu bölümde görünen tombul elli, düzgün takım elbiseli ve tıpkı Vincent D’Onofrio’nun gülüşüne benzeyen gülüşe sahip karakterin Kingpin’den başkası olmayacağını düşünüyoruz. Fakat işte söz konusu Marvel olunca; ördek gibi görünen, ördek gibi yüzen, ördek gibi ses çıkaran ama tüm bunlara rağmen ördek olmayan varlıklarla karşılaşmamız sürpriz olmaz. WandaVision’ın bize yaptığı kötü şaka hâlâ aklımızda.

Biraz da Hawkeye konuşalım!

Tamam tamam, Hawkeye karakterine odaklanan bir dizide Hawkeye hariç herkesi konuştuk neredeyse. Marvel, sinematik evren terimini geliştirmesinin ardından sevdiğimiz birçok karaktere önce solo filmler verdi daha sonra ise bu karakterleri Avengers filminde bir araya getirdi. Fakat bu süper kahramanlardan Black Widow ve Hawkeye çok kenarda köşede kaldılar. Tabii her ne kadar Black Widow kenarda köşede kalsa da, karakteri Scarlett Johansson canlandırdığı için yine bir nebze öne çıktı. Fakat ne yazık ki Clint Barton ile bir türlü bağ kuramadık. Bu yüzden Hawkeye dizisi benim oldukça ilgimi çekiyordu. Sonunda karakterimize bir kişilik verebilirdi. Ki bunu başardığını da rahatlıkla söyleyebilirim.

The Snap™ yüzünden ailesini kaybeden Clint Barton hakkında bu zamana kadar öğrendiğimiz tek bilgi bir aile babası olmasıydı. Natasha ile aralarında geçen “Budapeşte” esprisini izninizle es geçiyorum. Hawkeye dizisi de başlangıçta yine Clint Barton’ın aile meseleleri üzerine başladı. Fakat daha sonra hem çizgi romanlardaki işitme engelini hem de Ronin yüzünden yaşadığı pişmanlıkları dizimize ekleyerek bize gün geçtikçe daha empati kurulabilir bir karakter verdiler. Marvel’ı Marvel yapan “derdi olan süper kahraman” formülü bir kez daha tuttu anlayacağınız.

Özellikle bu bölümde Clint Barton’ın işitme kaybının hayatını nasıl etkilediğini oldukça güzel işlediklerini düşünüyorum. Hem Kate ile aralarında esprili diyaloglar kurmasına hem de bir türlü normal yaşantısını görme şansı bulamadığımız Clint’in hayatının zorluklarına şahit olmamıza yarayan bu işitme engeli, gerçekten cesur ama bir o kadar da doğru karar olmuş. Ayrıca yine bu bölümdeki Hawkeye’ın ok koleksiyonu, çizgi romanlara yapılan yine oldukça güzel bir göndermeydi.

Anlat Sen Seversin Teoriyi…

Dizimi toplamda altı bölümden oluştuğu ve an itibariyle üçüncü bölümünü geride bıraktığımız için artık yavaş yavaş dizimizin hangi yöne doğru gittiğini konuşabiliriz. Öncelikle ben Hawkeye dizisinin, şimdiye kadar izlediğimiz diğer Marvel ve Disney ortak yapımları gibi MCU içerisinde büyük değişikliklere yol açacağını düşünmüyorum. Yanlış anlamayın şimdiye kadar Kate ve Echo gibi harika karakterleri bize tanıtan, Black Widow filminde gördüğümüz Yelena ve Wilson Fisk’i de MCU’ya geri getirme ihtimali tabii ki büyük değişiklik sayılabilir. Ama işte Loki dizisi ile kıyaslayınca bunlar büyük değişiklikler değil.

Benim için Hawkeye dizisi, şimdiye kadar yaptığı aile ve Noel temalarını istikrarlı bir biçimde sürdürerek, nispeten daha küçük bir kötü adam ile yapılacak mücadeleyi konu alacak. Bahsettiğimiz bu kötü adam da muhtemelen, Ronin’in kılıcının peşine düşerek amcası Armand III’ü öldüren Jacques Duquesne nam-ı diğer Swordsman olacak. Clint Barton’ı, Hawkeye yapan en büyük ögelerden biri olan bu karakter, hem Kate hem de Clint ile olan ilişkisi yüzünden dizimizin ana kötüsü olmaya aday.

Bu bölüm Kate’den hiç bahsetmedim ama onun hakkında bahsedilecek yegâne şey Hailee Steinfeld’ın role ne kadar yakıştığı. Gerçekten o kadar sempatik duruyor ve Jeremy Renner ile birlikte o kadar güzel bir ikili oldular ki anlatamam. Kendisini MCU’da daha fazla görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Gerçekten bu dizinin çok arada kaynadığını hissediyorum. Özellikle bu bölümdeki araba kovalama sahnesi bile kalitesini kanıtlar nitelikte. Yorumlara gelin, Hawkeye dizisi ile ilgili düşüncelerinizi bize yazın.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.