Upload’a başlama niyetim de devam etmedeki motivasyonum da İlk Bölüm Canavarı’ndan geldi. İlk Bölüm Canavarı’nda Upload’u incelememizin ardından dizi için o kadar güzel yorumlar geldi ki dayanamadım ve ikinci bölümü açtım. Daha sonra üçüncü bölüm, sonra da dördüncü bölüm. Derken bir hafta içinde bazen öğle yemeği bazen de mesai sonrası kafa dağıtmak için açtığım Upload hemencecik bitiverdi.

Upload’un kısa özetini ve dizinin ilk bölümü ile ilgili çevirdiğimiz muhabbeti aşağıya bırakıyorum. Eğer Upload’un ilk bölümünü henüz izlemediyseniz merak etmeyin, videoda diziyi sizin için mahvedecek seviyede spoiler yok. 

Videoyu izlemediyseniz dizi hakkındaki ilk izlenimimi şöyle özetleyebilirim: Boşlukta izlenecek bir komedi dizisi. Güzel espriler de var, bana mantıksız gelen şeyler de. Nitekim ilk başta biraz önyargıyla yaklaştığım Upload ve kurduğu dünya ileriki bölümlerde kafama biraz daha yattı.  Ben de diziyi eğrisiyle doğrusuyla incelemeye karar verdim. Bundan sonrasında spoiler vereceğim, haberiniz olsun.

Cennet ve Sanal Gerçeklik Karşılaştırması; Uzun Vadede Nereye Kadar?

Upload’u kısaca özetlemeye çalışırsak The Good Place ve Blackmirror’ın San Junipero bölümünün karışımı, ikisinden de bir şeyler barındıran, fakat kendine orta yol bulmayı başarmış bir dizi. İlk bölümde ölümden sonraki yaşam, cennet ve sanal gerçeklik üzerine yoğunlaştığı için ölümden sonraki yaşam temasını çok ama çok güzel bir şekilde irdeleyen The Good Place ile karşılaştırıp biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Üstelik bir de Blackmirror’un ödül kazanan bölümü San Junipero’da sanal gerçeklikte yaşam her detayı ile neredeyse mükemmel bir biçimde işlendiği için Lakeview’daki kodlama hataları benim gözüme daha da batmış ve benim için ikinci fire olmuştu. 

Biliyorum, bu buglar fazla büyütülmemesi gereken ufak şakalar. Fakat insanların kafasını patlatıp sanal gerçekliğe aktardığınız bir senaryoda bu bahsi geçen sanal gerçekliğin kusursuz olması gerekmez mi? Dışarı ile iletişim kurulduğunu da biliyoruz, yani Lakeview’a giden kişiler var olan bug ve glitchleri bizzat dış dünyaya anlatabiliyorlar. Hadi bug ve glitchleri geçtim, buradan sıkılıp hatta depresyona girip kendini torrent havuzuna atmak isteyen insanların olduğunu gördük. Tat yok, doku yok, hiçbir duygu veya ihtiyaç yok. Lakeview’da ters giden o kadar çok şey varken nasıl oluyor da var olmaya, devamlı olarak müşteri kabul etmeye devam ediyor? İşte bunun gibi sorular ilk bölümü izlediğimde beni rahatsız etmişti. 

Nitekim üçüncü bölüm itibariyle cennet ve sanal gerçeklik kıyaslaması ve Upload hizmeti biraz daha anlam kazandı. Nathan’ın cenazesinin olduğu bölüm her upload’un bir de download’u olduğunu, en azından bu sanal gerçekliğin gerçek amacının sanal dünyada ölümsüzlük değil, gerçek dünyada biyolojik ölümsüzlüğe giden ara bir durak olduğunu gördük. İlk başta her ne kadar sanal gerçekliği terk edip tekrar fizik ve biyoloji kurallarına boyun eğmek anlamsız gelse de bu hayal dizinin yarattığı gerçeklik içinde tutarlı bir durum. Dizinin geçtiği gerçeklikte Upload hizmeti ile sağlanan ölüm, temelli olarak şehir dışına taşınmak gibi bir şey. Download hizmeti ise sevdiğinizin temelli eve dönmesi gibi düşünebilirsiniz. Zaten bu gerçeklikte düzenlenen cenazeden tutun, Lakeview’da yaşanan tüm öyküler bize Upload’un ölenler için değil, geride kalanlar için yapılan bir hizmet olduğunu bas bas bağırıyor. 

Zaten cenaze düzenlemek veya ölüm hakkında yaptığımız tüm ritüeller, geride kalan bizler için değil midir? 2033 yılında ne olacağı belli olmaz ama 2021 yılında düzenlediğiniz bir cenazeye, vefat eden kişi gelip de “pideler soğudu” demez. Cenaze evinde yapılan veya komşuların getirdiği yemekler ve o kalabalık, vefat eden kişinin yakınları içindir. Upload ise ölümden önce bir adım daha ekliyor. Ne ölüm, ne yaşam, arafta kalan bir çok insan kendi cenazelerine onur konuğu gibi katılabiliyor. Böyle bir durumda neden hala cenaze yapıldığını soracak olursanız, eh işte sanırım o da yılın hala 2033 olmasından kaynaklanıyor, 2077’ye belki cenazeler de ortadan kalkar.

İlk bölümde Nathan ağır yaralıyken kız arkadaşı Ingrid “ya bi düzeltmeye çalışsaydık” demek yerine “hadi kafasını patlatalım” diyebilecek kadar rahat bu konuda, çünkü Download hayata geçene kadar Nathan sanal gerçeklikte takılacak, Download olduktan sonra da her şey normale dönecek. Daha güzel örnek, ortaokul yaşındayken hayatını kaybeden Dylan, aslında on sekiz yaşında olmasına rağmen ailesi onu hala öldüğü yaşta bırakmış, çünkü Dylan ailesi için hareketli bir resimden veya hologramlı bir mezar taşından fazlası değil. 

Geleceğin Teknolojisi

Yılın 2033 olmasından özellikle bahsettim, çünkü burası biraz önemli. Dizide izlediğimiz teknolojiler öyle ya da böyle şu anda hayatımızda olan teknolojilerden esinlenilmiş. Yemek yapan robotlar ve üç boyutlu yazıcılar mevcutta da var, o zaman neden üç boyutlu yemek yazıcısı olmasın? İlk bölümde yağ kartuşu biten yemek yapma makinası ve önündeki kamyonu görmeyen akıllı arabayı görünce sırf şaka olsun diye bu teknolojileri harcayacaklar sanıp üzülmüştüm. Fakat ilerleyen bölümlerde dizi beni hayal kırıklığına uğratmadı. En azından akıllı arabanın gerçekten de akıllı olması gerekmesi ve Nathan’ın ölümünün kaza olmamasının anlaşılması bana derin bir oh çektirdi. Neticede akıllı arabalar ufaktan hayatımıza girmeye başladılar, 2033 yılında artık asgari seviyede hata ile işlemesini beklememiz gayet normal. Her yeni bölümde başka bir teknolojiyi ve insanların hayatını nasıl etkilediğini görmek dizide en hoşuma giden unsurlardan biri oldu.

Ufak Kapitalizm Eleştirileri

Dizinin en iyi başardığı şeylerden biri de var olması muhtemel teknolojileri alıp, kendi yarattığı kurallar çerçevesine güzel oturtması. Mesela ilk bölümde Youtuber olan ölü abiyi görünce insanın aklına şöyle sorular geliyor: “Ölüyken para kazanabilir misin?”, “Kazanamazsan burayı nasıl karşılayacaksın?”, “Paran biterse avatarın siliniyor mu?” Bu tip sorular sezon ilerledikçe teker teker yanıtlanıyor, zaten ilk bölümden kafamızı bu kadar karıştıran bir dizi bir zahmet ilerleyen bölümlerde bunu açıklasın. 

Sezon boyunca bazen şaka yollu bazen de çok bariz bir biçimde teknolojinin yaygınlaşmasının sınıflar arası ayrımı daha da açtığını gördük. Mesela ekonomi sınıfının da aşağısında neredeyse ayakta yapılan uçak yolculuğu, bu amaçla yapılan küçük minnoş bir şakaydı. Üç boyutlu yemek yazıcıları çok yaygınlaştığı için gerçek gıdadan yapılan yemeklerin lüks sayılması ise zekiceydi. Ölen kişilerin iş sahibi olamamaları ise 2033 yılında istihdamın çok da parlak olmadığını gösterdi. Ama Lakeview’da iki cigabaytlı yaşayan insanlar gerçekten Nathan ve Ingrid kadar şanslı olmayanların nasıl sefalet içinde yaşadıklarını somut bir biçimde, belki de bir komedi dizisinden beklemediğimiz kadar kör göze parmak gösteriyorlardı. Hatta iki cigabaytlıklarla da kalmayan dizi, sezonun sonlarına doğru yeni çıkacak olan Beyond adlı Lakeview’a rakip olan şirket insanlara bedava hizmet vermeyi önerince insanların kuyruk olması gerçekliğini yüzümüze tokat gibi vurdu. Elinde bebeğiyle resmen ölmek için sıraya girmiş olan ablayı görünce bir an komedi dizisi izlediğimi unutup geleceğe biraz daha karamsarlıkla bakmadım değil. Yani dizide sertiyle, yumuşağı ile her türlü kapitalizm eleştirisi mevcut.

Aşk Nereye Kadar?

Dizide çok büyük yer kaplayan fakat daha hiç konuşmadığımız bir kısım ise insan ilişkileri. 2033 yılında insan ilişkileri iyice zıvanadan çıkmış durumda, farkında mısınız? “Ölüm bizi ayırana kadar” sözünün geçersiz olduğu bir gerçeklikte aşk ve romantizm nereye kadar diye sormak gerek. Keza Nathan Lakeview’da Nora ile tanışmasa bile belki beş sene belki beş ay sonra başkasıyla tanışıp ona aşık olacaktı. Ya da Nathan net bir şekilde sonsuzluğa uğurlansaydı Ingrid onunla olabilmek için kendi kafasını patlatıp Lakeview’a gitmeyecekti. Hepimiz hayatımızın sonuna kadar birlikte kalalım dediğimiz kişilerle en fazla elli sene beraber kalacağımızı biliyoruz. Peki ya yüz? İki yüz? Sonsuza kadar? Ya da Upload gerçekliğinde, paranızın yettiği kadar.

Upload gerçekliğinde romantizm ve “gerçek aşk” ebediyet ile kapışırken işin bir de ana akıma düşmüş cinsellik boyutu var. İnsanların Yelp gibi birbirlerine cinsel performansı için puan verebiliyor olması işin bambaşka bir boyutu. Ingrid ve Nathan’ın seks kasedini millete göstermesi ise bambaşka bir boyutu. Cinselliğin tam anlamıyla ele ayağa düştüğü, ronantizmin ise sonsuzlukla boğuştuğu bu dizinin gerçekliğinde olmayı ne kadar isterdim hiç emin değilim.

Yine de Nora ve Nathan çok tatlı bir çift oldular. Onlar için heyecanlıyım.

Peki Ya Ne Olacak?

Paranın yettiği kadar konuşursun diyen Horizon’a karşı kişisel cennet sözünü veren Beyond’un kurucusu olduğunu öğrendiğimiz Nathan’a ne oldu gerçekten merak ediyorum. Acaba Nathan’ın ölümü hakkında daha neler öğreneceğiz?

Peki ya Ingrid? Kız baya baya Nathan’la beraber olayım diye intihar etti! Hem de Nathan ondan ayrılmışken! Hatta başkasına aşıkken! Ah be Ingrid, ah be kızım!

Nora ve Nathan ikinci sezonda kesin yine bir araya gelirler, orada bir soru işaretim yok. Gelsinler de, birbirilerine yakışıyorlardı.

Son olarak Nora’nın arkadaşı Aleisha’yı ikinci sezonda daha da çok görmek istiyorum.

Sonuç olarak ölümden sonraki yaşamı aynı anda hem vefat eden hem de geride kalanların bakış açısından çok zekice ve esprili bir dille yansıtan Upload, The Good Place ve San Junipero’dan ayrılıp kendine özel bir yeri hak ediyor. Üstelik bunu on sene sonra hayatımızda olmasını beklediğimiz teknolojileri de işin içine katarak bizden çok da uzak olmayan bir gerçeklikte başarıyor. Dizinin ikinci sezonunun da geleceğini öğrendikten sonra aklımdaki soruların cevaplarını daha da heyecanlı bekler oldum.

Peki Upload’u siz nasıl buldunuz?

Author

Dizi bağımlısı bir beyaz yakalı. Kedisine çekmiş, en büyük zevki miskin miskin yatmak. Kendisi ve kedisini sosyal medyada bulabilirsiniz. @asliozkeles

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.