Bundan birkaç ay önce bizimle birlikte Wheel of Time dizisini izleyenler, Rings of Power’da bizi neyin beklediğini az çok tahmin edebiliyordu. Lansman bölümleri diyebileceğimiz ilk iki-üç bölümüyle bizleri heyecanlandıran ya da en azından gelecek bölümler için meraklandıran Amazon, sezonun geri kalan bölümlerinde bizi bu duyguları yaşadığımız için pişman ediyor. Rings of Power’ın da dördüncü bölümü ne yazık ki istisna olmadı. Neyse isterseniz gelin daha fazla bu konuyu uzatmayalım ve Rings of Power’ın “The Great Wave” isimli dördüncü bölümünü spoilerlı konuşmaya başlayalım.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Rings of Power dizisinden ilk görseller gelmeye başladığı andan itibaren Galadriel, tartışmasız herkesin favori karakteri hâline gelmişti. Başlangıçta Cate Blanchett’ın gölgesinde kalacağından korktuğumuz Morfydd Clark kısa sürede bize kendi Galadriel versiyonunu sevdirmeyi başarmıştı. Fakat geldiğimiz şu noktada artık Galadriel, hepimizin izlerken göz devirdiği, sahnelerini atlamak istediği bir karaktere dönüştü. Yanlış anlaşılma olmasın, bu kesinlikle Morfydd Clark’ın suçu değil. Kendisi hâlâ harika bir oyuncu. Fakat ona yazılan Galadriel, katlanılacak türden bir Galadriel değil.

Bir önceki bölümde Númenor’un naib kraliçesine atar gider yaparak hepimizi hayretler içerisinde bırakan Galadriel bu bölümde de bomboş tehditler savurmaya devam etti. Miriel’i kendi taht odasında Sauron’a karşı birlikte savaşmaya ikna etmeye çalışan Galadriel o kadar başarısız oldu ki sonunda kendini Halbrand’ın yanındaki hücrede buldu. Yani ne diyeyim gerçekten bilemiyorum. Koskoca Galadriel’i demir parmaklıklarla çevrili bir hücrede tutsak etmelerini görmezden geliyorum fakat Galadriel’in bu kadar başarısız bir bürokrat olmasını bir türlü hazmedemiyorum.

The Great Wave bölümü adını, Númenor’un kıyametinden alıyor. Naib Kraliçe Miriel’in rüyasında gördüğümüz büyük bir dalga, okyanusun ortasından gelerek Númenor’u yıkıma uğratıyor. Kaçınılmaz sonu gösteren bu görünün, basit bir rüya olmadığını ve bizzat Palantir tarafından Miriel’e gösterilen bir kehanet olduğunu anladık. Galadriel’in Númenor’a gelmesiyle başlayan bu kehanet, başlangıçta Miriel tarafından yanlış bir şekilde Numenor’un yıkılışına Galadriel’in sebep olduğu şeklinde yorumlansa da daha sonra Ak Ağaç’ın yaprak dökmesiyle tam tersi olduğu anlaşıldı. Böylece Galadriel’in istediği oldu ve yıllarsonra Númenor, Sauron tehlikesine son vermek için bir kez daha kendini savaşın içerisinde buldu.

Silmarillion kitabını okuyan ya da Orta Dünya tarihine hâkim olan dostlarımız, Númenor’un yıkımının Sauron’un bu adaya gelmesinden sonra başladığını bilir. Adaya bir tutsak olarak ayak basan Sauron, kısa sürede zekâsı ve sinsi planları sayesinde Númenor kralının bile nasihat almak için kendisine danıştığı biri hâline gelir. Verilen bu nasihatler yüzünden yanlış kararlar veren Númenorlular sonunda kendilerini Valar ile savaşırken bulur ve bu da onların yok oluşlarına neden olur.

Bu bilgileri veriyorum çünkü şu anda Numenor’un, Sauron’a hiçbir ihtiyacı olmadan yanlış kararlar aldığının altını çizmek istiyorum. Özellikle Pharazon’un, meydanda Elfler aleyhinde yaptığı konuşmayı Sauron görse gözleri yaşarırdı. Anlayacağınız bu Númenor’un, yıkılması için Sauron’a falan ihtiyacı yok. Zaten hâlihazırda fazlasıyla yozlaşmış durumdalar.

Son olarak küçük bir ayrıntıdan bahsederek Númenor defterini kapatmak istiyorum. Miriel’in, Galadriel’e Palantir’i gösterdiği sahnede arka planda Son İttifak Savaşı’nda Tek Yüzük’ü Sauron’un parmaklarından söküp alan Isildur’un kılıcı Narsil‘i, Turin Turambar’ın kuzeni Tuor‘un ünlü baltası Dramborleg‘i ve kalkanını gördük bu bölüm. Bölümü tek başlarına kurtarmaya yetmez ama Orta Dünya tarihindeki önemli eşyaları görmek biraz da olsa mutlu etti bizi.

Yol Ver Dağlar Yol Ver Geçem

Geçtiğimiz bölüm göremediğimiz Elrond ve Durin’in maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Khazad-dûm Cüceleriyle Elfler arasındaki bağı iyice güçlendiren Celerimbor ve Elrond, Güç Yüzükleri’nin yapılması için gereken kulelerin inşaatına başlamışlar. Fakat neden bilinmez Celerimbor, Durin ve diğer Cücelerin bir şeyler sakladıklarından şüphelenerek Elrond’u, onları gözetlemeye ve neler sakladıklarını öğrenmeye gönderdi.

Celerimbor’un şüphelerini paylaşan Elrond, en yakın dostu ve onun eşine ahiret soruları yönelttikten sonra nihayet Durin’i takip ederek gerçeği öğrendi. İlk iki bölümde Kral Durin ile Prens Durin arasında “Elflerden saklamalıyız” tarzında üstü kapalı konuşulan ama izleyici olarak bize gösterilmeyen hazine nihayet ortaya çıktı. Ve tabii ki bu hazine tam olarak bizim beklediğimiz gibi Mithril madeninin ta kendisiydi. Zaten başka ne olabilirdi, öyle değil mi?

Elrond ile Durin arasında yapılan konuşmalar sırasında Mithril madeninin çökmesi ve dört Cüce madencinin göçük altında kalması, Mithril madenciliğini büyük bir sekteye uğrattı. Öte yandan yine bu bölüm bir Cüce geleneği daha gördük ve Prenses Disa’nın, göçük altında kalan madencileri çıkarması için dağa şarkı söylediğine şahit olduk. Ben bu şarkı söyleme sahnesinin, daha önceki bölümlerde bahsedilen “çınlatma” metodu olduğunu zannetmiştim ama aslında bir yakarışmış. Yine de Cüceler hakkında öğrendiğim bu yeni bilgi de beni oldukça mutlu etti. Hâlâ daha dizinin en güzel yanının Cüceler olduğu konusundaki ısrarımı sürdürüyorum.

Kabza Peşindeki Hayatlar

Numenor ve Galadriel’in hikâyesinin kötüye gittiğini düşünüyorsanız bekleyin daha Arondir ve Bronwyn hikâyelerinden yakınmaya başlamadık. Geçtiğimiz bölüm bir Ork kampından kaçmaya çalışan ama bunda başarısız olan ve Adar’la yüzleşmek zorunda kalan Arondir, Adar’ın sandığımızdan biraz daha az zeki olması sayesinde zincirlerinden kurtuldu ve yeniden yollara düştü.

Bu nokta şikâyet edeceğim ilk nokta tabii ki Adar’ın bizzat kendisi. Kim olduğunu ya da Orta Dünya tarihinde ne gibi bir önemi olduğunu anlamadığımız Adar, sahneye çıktı ve bize eskiden Elf olduğunun ve Morgoth ile Sauron’un kurmak istediği dünya görüşüne inandığının altını çizen mesajlar verdi. Daha sonra kampından neredeyse kaçmak üzere olan “tehlikeli” diyebileceğimiz bir Elfi kendi elleriyle serbest bıraktı. Arondir, Theo’yu kurtardığı sırada üstünde olan okları ve yayı pekâlâ kendi yetenekleriyle bulmuş hatta yapmış olabilir. Ama yani ona bu silahları Adar verdi deseler de inanırım. O kadar büyük bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız.

Öte yandan bölümün en garip olaylarından bir tanesi kendisine Adar yani “baba” diyen bir Ork’u, Adar’ın yaşlı gözlerle ölüme uğurlamasıydı diyebilirim. Yahu sevgili yapımcı ve yönetmen büyüklerim, siz bu sahnede bizden duygulanmamızı mı beklediniz? Bir Ork ile empati kurmamızı falan mı istediniz? Bakın anlıyorum son zamanlarda siyah ya da beyaz yerine daha gri karakterlerin yer aldığı fantastik yapımlar daha çok rağbet görüyor fakat bu Orta Dünya evreninde yapabileceğiz bir şey değil. Bu evrendeki kötüler, “kötü” kelimesinin sözlükteki anlamı desek yeridir. Sauron’un, Morgoth’un, Saruman’ın ya da herhangi bir Ork’un anlayabileceğimiz, “Aaa gerçekten öyle mi acaba?” diyebileceğimiz bir motivasyonu olmaz, olamaz. Lütfen böyle bir şeyi denemeye kalkmayın.

Başını belaya sokacağını gözünden anladığımız Theo da bu bölümde rahat durmadı ve ahırda bulduğu kabzayla birlikte yola çıkarak nihayet aradığı tehlikenin ortasında buldu kendini. Her ne kadar Arondir, son dakikada gelip o ünlü havada ok tutma sahnesiyle birlikte Theo’yu kurtarsa da kabzanın Theo’da olduğunu Orkların öğrenmesi, çok daha büyük tehlikelerin kahramanlarımızı beklediğinin habercisi. Öte yandan Theo, sonunda biraz olsun nefeslenmeye çalışırken Waldreg isimli bir köylü gelip ona tuttuğu kabzanın, bizzat Sauron tarafından ataları için dövüldüğünü ve sadece bir kılıç olmadığını söyledi. Fakat bunun haricinde yine oldukça ketum kalmayı başardı.

Rings of Power dizisinin çıktığından bu yana en büyük merak konusu Sauron’un kimliği oldu. Her hafta o mu Sauron, yoksa bu mu Sauron diyerek Galadriel gibi fellik fellik Sauron’u arıyoruz biz de. Bu hafta da Waldreg, Theo ile konuşurken “Göklerden düşen yıldızın” Sauron’un habercisi olduğunu söyledi. Her ne kadar bunu duyduğumuzda ilk olarak aklımıza Meteor Adam’ın, Sauron olduğu gelse de bence tam tersi daha doğru gözüküyor. Waldreg’in, Meteor Adam’ın gelişini Valar’ın gönderdiği bir yardım olarak değerlendirdiğini ve yardım göndermek zorunda kaldıkları tehdidin de bizzat Sauron’un kendisi olduğunun altını çizdiğini düşünüyorum. Anlayacağınız dizi yine hedef şaşırtıyor.

Böylece dizinin ilk sezonunun yarısını tamamladık. Siz bu bölümü nasıl buldunuz? Sizce ikinci yarıda bizi neler bekliyor? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

2 Comments

  1. YouTube videosuna yazılmış gibi şey yapın.
    Oo Yüce Elf konseyi toplanmış hihi hehe haha.Dizi beni bitirdi, Ömcör gibi bazı yerlerde ben de uyudum.Hiç bir karakter umrumda değil.Sadece Hobbitleri izlemek azıcık keyifli onu da bu bölüm görmedik. Mecbur izlemeye devam ama…

  2. Mehmet sonbay Reply

    Bu analizi yapan arkadaş neden kendi beceripte senaryo yazmıyor eleştirmek lazım ama temellide al aşağı etmenin anlamı yok..

Berat Ertuğrul için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.