İkinci sezonu ile, ilk sezonundaki reytingleri ikiye katlayan The Boys dizisi kaldığı yerden devam ediyor. Biz de durmuyor, bölüm bölüm incelemelerimize devam ediyoruz tabii ki. Dizinin ikinci sezonunun bitmesine son bir bölüm kaldı ve artık tüm ipler inceldiği yerden kopmaya başladı. Hele bölümün son on dakikası… Fark ettiğiniz üzere ben daha fazla dayanamıyor ve hemen The Boys’un Butcher, Baker, Candlestick Maker isimli ikinci sezon yedinci bölümünü spoilerlı bir şekilde incelemeye başlıyorum.

Aslında The Boys’un bu bölümü, dizinin ilk sezon çok iyi bir şekilde yaptığı, alt metinlerle hikâye anlatımının örneklerinden biriyle başladı. Televizyonda çokça gördüğümüz ve özellikle son yıllarda artık kulaklarımızda iyice kendine yer edinen “sistematik ırkçılığın” ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu, kameralar karşısında “Irkçı değilim AMA” cümlesindeki “ama” kelimesinden sonra gelen konuşmaların, televizyonları başında izleyen insanlara karşı nasıl etki ettiğini inanılmaz derecede iyi yansıttı. Fillerin savaşırken, ezilenlerin yalnızca çimenler olduğunu bize birkaç dakikada çok iyi anlatan bu açılış sekansı, sadece The Boys’un yapabileceği bir şekilde ekrana yansıtılınca bölüm, benden puan alarak başladı.

Bu noktadan sonra dizi iki adet salaklıkla başlıyor. Yanlış anlamayın bu salaklıkları dizi değil, dizinin içindeki iki karakter yapıyor. Bunlardan bir Annie’nin annesinin, Annie ile buluşacaklarını Vought’a bildirmesi; diğeri ise Hughie’nin, Annie’yi kurtarmak için kurul karşısına çıkartacakları tek tanık olan Lamplighter’ı da alarak Vought binasına girmesi. Hadi Annie’nin annesini geçtim, o zaten evladı üzerinde deney yapılmasına izin veren bir anne. Ondan pek bir şey beklemiyorum. Ama sevgili Hughie’ciğim, artık kendi kafana göre iş yapmayı bıraksan mı? Bu konuda çok yeteneksiz olduğunu zaten bu zamana kadar sen de gördün, anladın. Dursan diyoruz artık, yardım al lütfen.

Neyse efendim, bu iki saçmalığın ardından Starlight, “Supe-geçirmez” bir kasaya hapsedildi, Hughie ise onu kurtarmak için Vought binasına gizlice girdi. Lamplighter’ın, kendisinden farklı planları olduğunu geç fark eden Hughie, şansızlığını bir kez daha pekiştirerek adamın kolunu kopardı ve Annie’yi kurtarmaya çalıştı fakat onun yerine Annie’nin işe yaramaz annesini kurtardı. Bu sırada dünyanın en kötü süper gücüne sahip kahramanı Starlight ise “Supe-geçirmez” kasayı kırarak kurtuldu. Ya abi gerçekten o kasa hangi süper kahraman için yapıldı ya? Eagle the Archer için falan mı? Tek patlamada açılan “Supe-geçirmez” kasa mı olur ya?

Annie ve Hughie’nin, Vought’a girdiklerinden itibaren yaver giden şansları, Black Noir ile karşılaştıklarında birazcık terse döndü gibi göründüyse de daha sonra Maeve’in, Vought’a karşı cephe alıp Black Noir’i öldürmesiyle bir kez daha onların yüzüne güldü. Maeve her ne kadar Annie’nin elinden tutup, davetini kabul etmese de bu hareketiyle Vought’a karşı savaş açtı diyebiliriz. Özellikle bu bölüm bütün delillerin “yüzlerinde patladığını” da göz önüne alırsak Maeve’in elinde bulunan kamera kaydı gelecek bölüm birçok şeyi değiştirebilir. Bu sırada olan Black Noir’a oldu. Yani bombalara, kurşunlara göğüs geren adam alerjiden gitti. Gülsem mi üzülsem mi bilemiyorum ama sanırım güleceğim.

Bu bölüm yine, son üç bölümdeki geleneğini bozmayarak bir orijin daha yükledi üstümüze. Billy Butcher’ın babasıyla yüzleştiği sahnede, Billy’nin böyle sert ve acımasız birisi olmasının sebebinin aslında babasından gördüğü şiddet olduğunu öğrendik. Fakat bu orijin diğerleri gibi uzun soluklu değildi ve hemen karşılığını verdi. Dr. Jonah Vogelbaum’un karşısına geçip, Homelander’ın bugün olduğu kişi olmasından onu sorumlu tutan Billy, aslında Homelander ile o kadar da farklı olmadığını, ikisinin adeta aynı madalyonun iki yüzü gibi olduğunu kanıtladı ve Vogelbaum’u tehdit ederek duruşmaya çıkmaya ikna etti. Ama ne duruşma…

Herkesin merakla beklediği, iki tarafın avukatlarının da deliler gibi hazırlandığı duruşma gelip çattığında hepimiz, en büyük şokun Vogelbaum’un tanıklığı olduğunu düşündük. Ama The Boys adeta bize ne kadar yanıldığımızı kanıtlarcasına kendine has bir Red Wedding sahnesini gösterdi bize. Herkesin kafasının bir balon gibi patlayıp oraya buraya sıçradığı bu sahnede Vogelbaum ile birlikte yeni A-Train’in de öldüğünü gördük. Her ne kadar herkesin rastgele öldüğü bir sahne gibi gözükse de, sahnenin tam ortasında Homelander ve Stormfront’un aşk dolu gözlerle ayakta durmaları, bu olayı tabii ki onların planladığını gösteriyor. Burada aslında saldırıyı, bir önceki bölümde gücünü kullanırken görüp anladığımız Cindy’nin yaptığını anlayabiliyoruz. Fakat akıl hastanesinden kendi başına kaçan Cindy’nin niye böyle bir şey yaptığını, Stormfront ile neden yeniden işbirliği yaptığını bilmiyoruz. O yüzden bütün bu sorular gelecek bölüme kalacak.

Gelecek bölümden konuşmaya başlamışken elimizde iki ihtimal var. Ya dizi bu sezonun pik noktası olarak bu bölümde bitirip, sekizinci bölümü gelecek sezona hazırlık için kullanacak ya da tam gaz devam edecek. Biz tabii ki çok geç açılan dizimizin son sürat devam etmesini istiyoruz. Ayrıca son üç bölümdür ayrı ayrı orijinslerini gördüğümüz The Boys üyelerinden Mother’s Milk, Frenchie ve Billy Butcher’dan birisi, bana göre gelecek bölümde aramızdan ayrılacak. Özellikle bu bölüm de Mother’s Milk’e yöneltilen “zamanın varken bırak” mesajları bana kalırsa hep foreshadowing. Gelecek bölüm Mother’s Milk’in, zamanı varken bırakamayışının hikâyesini izleyebiliriz.

Valla ben bu bölümü son dört bölüme göre biraz daha beğendim. Sezonu biraz hareketlendirdi sonunda. Birkaç şikâyetim var ama yapacak bir şey yok artık. Siz nasıl buldunuz? Dizinin son on dakikasını siz nasıl izlediniz?

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

8 Comments

  1. Godlesslib Reply

    İlk bölümlerde FBI kadının da kelle uçmuştu. Cindy nin yaptığına emin miyiz ?

    • M. Halit Koçak Reply

      Ben zaten Cindy’i gördükten sonra o kadının kafasının uçmasını anlamlandırdım. Hani Vought’un içindeki pis işleri çözmeye çalışan birini, Vought’un üzerinde deney yaptığı bir gizli silahın öldürmesi çok mantıklı geldi. Ama yüzde yüz emin değilim tabii.

  2. Rebecca o kadar gitti Ryan için William’ı bıraktı, sonra da Ryan onu bıraktı. Ne ekersen onu biçersin. Öyle tek başına kaldı buna hem sevindim hem üzüldüm. Sizin fikirleriniz neler acaba?

  3. TheDivinity Reply

    Noirin öldüğüne nasıl emin olabildin ki sadece fenalaşıp etkisiz hale gelmiş olamaz mı? Ayrıca kafa patlatmalarını Cindynin yapmış olması fazlasıyla saçma geldi. Eğer öyleyse Susan Raynorı da mı Cindy patlattı? Akıl hastanesi sahnelerinde tamamen parçalanan insanlar vardı özellikle bir kafa patlaması olmuyordu diye hatırlıyorum. Muhtemelen Homelanderla Stormfront da olaydan tamamen habersiz ve son bölümde olayların arkasındaki asıl kişiyi öğreneceğiz. Umarım ilk akla gelecek basit bir hikaye çıkmaz yoksa fazlasıyla hayal kırıklığı olur bu sezon.

    • M. Halit Koçak Reply

      Ben Cindy’i akıl hastanesinde gücünü gördüğüm anda “Susan Raynor’u da bu patlatmış” dedim. Çünkü o sırada Vought’un gizli kapaklı işlerini araştıran bir kadını, üzerinde deney yapılan Cindy’nin bir silah gibi kullanılması çok mantıklı geldi. Genelde böyle güçler, kör göze parmak tek bir kişide oluyor. Ama belki de Stormfront’un ya da hiç bilmediğimiz bir karakterin yaptığı bir şey olabilir. Stan Edgar duruşmada yoktu mesela. Belki o tabletinden izlerken yapmıştır ya da yaptırmıştır.

  4. Yeni sezonda jensen ackles in oynuyacağı karakter kötü mü yoksa olaylardan haberi olmayan biri mi

  5. Ben kafa patlatma işini Cindy’den ziyade fresca sever kilise yöneticilerinin yaptığını düşünüyorum. Yeni a-trainin de öldürülüp eskisini ekibe dahil etmenin önünü açmış olabilirler.

  6. Black Noir’in öldügüne dair hicbir kanit yok.
    Nereden biliyorsun öldügünü?
    Her alerjik reaksiyon gösteren hemen ölüyormu ki bir süperkahraman ölsün.
    Diger bir konu Starlight gücünü isiktan aliyor.
    O kapatildigi hücrede enerji alabilecegi bir isik yoktu, ta ki acil durum isiklari yanana kadar.
    Kendisi isiktan aldigi güc ile aninda kapiyi yerinden sökebilecek kadar güclendi.
    Sadece bu bile starlight’in ne kadar güclü oldugunun bir kanitidir.
    Kendisi isiktan aldigi güc ile sup gecirmez bir hücrenin kapisini yerle bir edebiliyorsa ne kadar güclü oldugunu tartismaya acamazsin.
    Bence Starlight cok güclü bir sup, ancak gücünü silah olarak nasil kullanabilecegini henüz tam cözmüs degil.

TheDivinity için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.