Netflix’in The Witcher uyarlaması vesilesiyle, dizi çıkana kadar zaman geçirmek için Cintra’dan hareket edip Gors Velen’e; oradan da Brokilon’a doğru yol alan hayali bir Hype Treni’ne binmiştik, hatırlıyor musunuz? Rotamızı çizerken olabildiğince bağlı kaldığım mevcut Kıta haritasını düşününce, bayağı uzun bir süredir ara vermeden yolda olması gereken trenimizin dördüncü durağı, Blaviken! Bu sefer kompartımanda bizlere katılan karakterimiz ise Stregobor olacak.

Uyarı: Okuyacak olduğunuz yazıda serinin kitapları ve yer yer oyunları hakkında ufacık spoiler’lar yer alacak ancak bunlar, diziyi izleme zevkinizin önüne geçmeyecek şekilde özenle ayarlanacaktır. Ayrıca yazı dizimiz boyunca bahsi geçtikçe Cirilla’ya yönelteceğim iltifatlardan da – tıpkı yeşil gözleri gibi – yalnızca Cirilla’nın kendisi sorumludur.

Blaviken

Redania_-_The_Witcher_2- Blaviken- map

Redenya’nın kuzeyinde, Kovir’in güneydoğusunda; Yamurlak ve Creyden şehirlerine komşu olan, küçük bir kıyı kasabası Blaviken. Geçimini büyük oranda balıkçılıktan sağlayan bu küçük kasaba hakkında neredeyse önemli hiçbir şey yok; öyle ki bütün Kıta halkına korkular saçan canavarlar bile bu kasabaya uğramıyor.

İşte bu küçük, Redenya’dan Kaedwen’e giderken burada birkaç gece konaklayan yolcular dışında hiç kimsenin adını bile duymadığı kasabanın talihi; Ak Kurt lakaplı bir Witcher’ın, kasabanın yakınlarındaki bataklıkta yaşamakta olan ve kasabadan hiç kimsenin haberi dâhi olmadığı bir kikimoru öldürmesiyle değişiyor.

Witcher’ın amacı Blaviken’de kalmak bile değil, sadece kışı geçirmek ve karnını doyurabilmek amacıyla birkaç kuruş kazanacağı bir iş arıyor. Bir canavar bulabilmek için ana yollardan saparak devam ettiği yolculuğunda, talihin denk getirdiği bir kikimoru öldürüyor ve cesedini de ödül alabilmek için en yakın kasabaya götürüyor. Daha önce de yolunun düştüğü bu küçük kasabanın muhtarı Caldemeyn’i tanıyan Witcher, canavarın cesedini sabahın erken saatlerinde muhtarın evinin önüne kadar taşıyor.

Fakat Witcher, ihtiyaç duyduğu birkaç kuruş ödülü burada bulamıyor çünkü daha önce de dediğim gibi, bu kasaba hakkında önemli olan neredeyse hiçbir şey yok. Canavarlar bile buraya uğramıyorlar, kasabada yakınlarında bir canavarın yaşadığından şüphelenen bir tek kimse dahi yok. Hâliyle, canavarın öldürülmesi üzerine bir Witcher kontratı da söz konusu değil.

Witcher’a ödeme yapamayan muhtar Caldemeyn, hiç değilse birkaç gece Blaviken’de konaklamasını teklif ediyor ve bu esnada da kikimorun cesedini kasabaya yeni gelen büyücü Irion’a götürmek için yardımını istiyor. Büyücü Irion’un da talihin bir başka oyunuyla Witcher’ın tanıdığı çıkması, bu önemsiz sahil kasabasının tarihini değiştiren olayların başlatıcısı oluyor.

Blaviken’in tarihini değiştiren olayların öznesi konumundaki Witcher, burada yaşananlar sebebiyle kendisine verilmiş olan Blaviken Kasabı lakabından tahmin edebileceğiniz gibi Rivyalı Geralt. Öldürülen ve cesedi için ödül talep edilen kikimor, fragmanın sonunda gördüğümüz örümcek benzeri eklembacaklı yaratık. Geralt’ın Blaviken’de tamamen şans eseri rast geldiği büyücü Irion ise bu yazıyla kompartımanımıza katılacak olan Stregobor’un ta kendisi oluyor.

Stregobor

Lars-Mikkelsen-on-EG

Dizide Lars Mikkelsen tarafından canlandırılacak olan Kovirli büyücü Stregobor,  bir yanılsama ustası olmasıyla biliniyor. Nitekim Blaviken’de Geralt ile karşılaşmaları da kendisinin yarattığı ihtişamlı bir yanılsamanın içerisinde gerçekleşiyor.

Hayatının çok büyük bir kısmını Kovir’de, Kral Idi’nin saray büyücüsü olarak geçiriyor. Geralt ile tanışıklıkları da bu dönemlerden geliyor; Geralt, Kral Idi’den denizlerde yaşayan su yılanına benzer büyük bir canavarı öldürmek üzerine bir kontrat alıyor. Ancak Geralt görevini tamamlasa da, Stregebor ve kendisi gibi kralın büyücülerinden biri olan Zavist, ağız birliğiyle kralı ödeme yapmamaya ikna ediyorlar. Geralt’ın bir şarlatan olduğuna ikna olan kral, parasını ödememekle kalmıyor ve üzerine Geralt’ı bir de sürgün ediyor. Buraya kadar olan kısımdan Geralt’ın Stregobor ile ilgili çok da iyi hisler beslemediğini anlamışsınızdır zaten.

Stregobor, yukarıdaki açıklamalardan da çıkartabileceğiniz şekliyle düzenbaz bir kaypak olmasının yanı sıra, belirli dönemlerde doğan kız çocuklarının şeytanlar veya şeytani varlıklar tarafından kontrol edilmesine sebep olan Kara Güneş lanetinin varlığına kuvvetli bir biçimde savunmasıyla tanınıyor.

Kara Güneş, aslında güneş tutulmasını anlatan bir ifade; tutulma esnasında doğan çocukların bir lanetin etkisinde olduğuna dair de herhangi bir kesin kanıt yok. Yani bu olay tamamen bir efsane olabilir. Fakat Stregobor gibi düzenbaz ve kaypak insanlar, kendi çıkarları için bu efsaneleri, tamamen gerçek olarak yutturmakta herhangi bir beis görmezler.

170815_vod_eclipse_promo_16x9_992

Stregobor, tutulma esnasında doğan kız çocuklarıyla ilgili çalışmalara katılıyor, bu lanete maruz kaldığı düşünülüp öldürülen çocukların bedenlerini incelemek için hemen her toplumda hoş karşılanmayacak şekilde cesetler üzerinde deneyler yapıyor. Ölünün kutsallığını bozan bu davranışlarını ise amacının hem lanete dair kanıtlar bularak bilim dünyasına katkı sunmak hem de halkı lanete uğramış, mutant kızlardan kurtarmak olduğunu söyleyerek aklıyor.

Kara Güneş lanetinden etkilenenlerin kasaba ve köyleri kana bulayabileceklerini iddia ederek Büyücü Konseyini bu kızların öldürülmesi gerektiğine ikna ediyor. Bir süre sonra tutulma esnasında doğmuş olan bu kızları tek tek seçip lanetten etkilenip etkilenmediklerini araştırdıktan sonra öldürmek bayağı bir zaman harcamayı gerektirdiği için de onları kulelere hapsetmeye başlıyor.

Zaman geçiyor, bir noktada Konsey, Stregobor’u Creyden’e, Kraliçe Aridea’nın sarayına gönderiyor. Kraliçenin güneş tutulması esnasında doğmuş olan ve saldırgan tavırlarıyla dikkat çeken Renfri isimli üvey bir kızı var. Renfri’den şüphelenen kraliçe, ölümünün, bir lanetin etkisinde olan üvey kızının elinden olacağını düşünüyor ve Konsey’den yardım istiyor. Stregobor burada Renfri’yi sıkı bir takibe alıyor, kendince onun üzerinde deneyler yapıyor ve sonuç olarak kızın kesinlikle lanetin etkisindeki bir mutant olduğuna karar veriyor.

Stregobor deneylerini sürdürebilmek için kızın izole edilmesini istese de kraliçe, Renfri’nin öldürülmesinde ısrar ediyor. Bunun üzerine kızı, haberi olmasın diye parayla onu öldürmesi için tutulmuş bir haydut ile birlikte ormana gönderiyorlar. Fakat haydut, Renfri’yi öldürmek yerine üzerindeki mücevherleri çalıp tecavüz ediyor. Buradan sonra Renfri, hayatına bir kaçak olarak devam ediyor.

Kendine yapılanların intikamını almak isteyen Renfri,  hâliyle Stregobor’un peşine düşüyor. Stregobor önde, Renfri arkada olmak üzere yıllar boyu süren bu takibin sonunda Stregobor, çareyi, neredeyse kimsenin önemsemediği ve hakkında neredeyse önemli hiçbir şey bulunmayan küçük sahil kasabası Blaviken’de, kendi yarattığı bir yanılsamanın içerisinde saklanmakta buluyor.

Stregobor ve Geralt’ın ikinci kez karşılaşmalarına da böylece varmış oluyoruz. Buradan sonra gelişecek olan olayları spoiler vermemek gayesiyle anlatmıyorum.

Kara Güneş’in Laneti

sienna-witcher-3

Bu lanet de tıpkı İthlinne’in Kehaneti gibi bir kehanete dayanıyor. Büyücü Eltibald’ın kehanetine göre tam güneş tutulması yani Kara Güneş, Lilit’in yaşayanların dünyasına geri dönüşü ve insanlığın sonu anlamına geliyor. Dolayısıyla kehanete inananlar açısından güneş tutulması esnasında doğan kızların direkt veya dolaylı olarak Lilit’i simgelemesi söz konusu oluyor. Lilit ya da Doğu dillerindeki ismiyle Niya, şeytani bir tanrıçanın ismi. Bu kehanet için aynı zamanda, bizim dünyamızdaki Hıristiyan öğretilerine, yani Lilith inancına bir gönderme diyebiliriz.

Lanetin oyunlarda da işlendiğini görüyoruz. İlk oyunun The Price of Neutrality eklentisinde (eklenti doğru bir isimlendirme mi emin değilim) yer alan Eskel’in beklenmeyen çocuğu Deidre, tam güneş tutulması esnasında doğmuştu. Bir nevi Geralt’ın yerini Eskel’in, Ciri’nin yerini asla haddi olmayarak Deidre’nin aldığı bu uyarlamada; Deidre’yi öldürüp üzerinde lanetle ilgili deneyler yapmak isteyen büyücü Sabrina Glevissig de Stregobor’un yerine ikame edilmiş gibi duruyor. İlk oyunu oynamadım, yalnızca izledim bu yüzden aranızda oynayanlar varsa daha detaylı olarak paylaşmalarını umuyorum.

Üçüncü oyunun Blood and Wine eklentisindeki Syanna karakterinin de Kara Güneş laneti etkisinde olduğu söyleniyordu. Aslına bakarsanız Syanna’nın hikâyesi, Pamuk Prenses göndermesinden, sonuçlanışına kadar neredeyse birebir olarak Renfri’ye benziyor.

Her ne kadar spoiler vermek istemesem de biraz tarafsızlığın bedelinden, biraz da Beauclair’de geçen olayların örgüsünden beslenip bu ikisini birleştirirsek, Blaviken’de yaşanan olayları çözmüş ve Geralt’a neden Blaviken Kasabı dendiğini de anlamış oluyoruz sanırım.

Blaviken ve Stregobor ile tanıştığımız bu hikâyenin ismi, Ehvenişer. Bir bakıma Geralt’ın nasıl biri olduğunu, nasıl düşündüğünü; güçlü yönlerini ve zayıflıklarını yani işte karakterin felsefesini anlamamız için yazılmış bir hikâye bu. Lars Mikkelsen, böyle, bir yapının temel taşı düzeyindeki bir sorumluluğu yüklemek için gayet yerinde bir oyuncu diye düşünüyorum. Çünkü öyle veya böyle bu hikâyedeki karakterler Geralt’ın nasıl bir insan olacağını da belirliyorlar.

Renfri gerçekten lanetli miydi? Stregobor, Kara Güneş laneti ile ilgili doğruları mı söylüyordu? Üvey anne Kraliçe, Renfri’den korkmakta haklı mıydı? Ben Stregobor ile ilgili ifadelerimde Geralt’ın aksine çok oyalanmadan tarafımı seçmiş izlenimini vermiş olabilirim, siz bana bakmayın ve dizi yayınlandığında Blaviken’de geçen olayları tarafsız bir gözle değerlendirin. Sonra bu soruların cevabını birlikte konuşalım, olmaz mı?

—————————–

Kaynaklar

Andrej Sapkowski, Son Dilek, çev. Regaip Minareci, Pegasus Yayınları, 2016.

Black Sun

Stregobor

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.