Doctor’un rejenerasyon başlangıcıyla açtık bölümü. On iki hiç de istiyor gibi gözükmüyordu bu gidişi. Hırpalanmış görüntüsünden, bağırışından, yalnız oluşundan bu seferki vedanın ne On gibi bilinçli ne de On Bir gibi huzurlu olacağı izlenimi oluşuyordu. Ortam karlıydı ki buradan On İki’ye vedamızın yılbaşı bölümünde olacağı sonucuna vardık. Böyle ani ve vurucu bir giriş yaptık World Enough and Time bölümüne çünkü bu sahneden hemen sonra üç bölüm sürecek bir veda maratonunda koşmaya başlayacaktık ve maraton koşularında en önemli olan iki şeyden biri güzel bir başlangıç yapmaktır. Evet, her ne kadar iç bursa da, güzel bir başlangıç vermiş olduk maratona bu sahneyle ama bir maratonda önem arz eden ikinci ve hatta en önemli şey yani tempo yakalanabildi mi bu sahneden sonra izlediğimiz bölümde? Bakalım:

maxresdefault (1)

Doctor’un Missy’i bir deneme görevine göndermesi fragmandan beri beni heyecanlandıran bir şeydi. Aslında mevzu bahis anti-kahraman Missy/Master değil de bir başkası olsa bunu bir karakter yorumlama hatası olarak damgalar, Doctor’un asla böyle duygusal bir karar vermeyeceğini savunurdum. Fakat laf Missy/Master’a gelince ister istemez kurduğum ufak bir empati dev bir sempatiye dönüştü ve bu deneme görevinin almaya değer bir risk olduğunu düşündüm. Missy’nin destekçi halleri dördüncü duvarın içinde, Doctor’u tiye alan tavırlarıysa dördüncü duvarında dışında hakikaten de bu riski almaya değer ve keyifli kılıyordu. Michelle Gomez’in dev performansı eşliğinde Missy’nin; Bill ve Nardole’u dalgaya alması, Doctor’un zekasıyla flörtleşmesi, kriz anını değerlendiriş şekilleriyle verdiği heyecanla belli bir tempo tutturmuş gibi gözüküyordu bölüm.

Bu heyecan içinde bildiğimiz bazı şeyleri de doğruladık ayrıca: Missy olayları hızla çözümlerken Doctor’un onu frenlediğini gördük örneğin. Yoldaşların ve gelinim sen anla mantığıyla seyircilerin olayları yakalamasına zaman tanımak için küçük esler verdirdi Doctor, Missy’e. Bu, Moffat’ın Sherlock’tan Doctor Who’ya taşımaya çalıştığı şeylerden biriydi ta On Bir’in ilk günlerinden bu yana; Protagonist karakter dizideki herkesten ve seyircilerden çok çok daha zekidir ama onların zekalarını küçümsememek için herkes olayı çözene kadar bunu belli etmez fakat sonra bu yaptığını sağır sultana kadar duyururarak keşke en başta yapsaydı diyeceğimiz kadar zekamızı küçümser. Bu Doctor Who’da gerekli miydi diye tartışmayacağım zira beş sezondur diziye yavaşça işleyen bir özellikti bu, şimdi gözümüze sokulmuş oldu o kadar.

Bir de Doctor’un gerçek ismi mevzusu var açıklanması gereken. Ben sanmıyorum ki bu yemi yuttunuz ama madem açıklayıcı gidiyoruz söyleyelim: Doctor’un gerçek adı Doctor Who falan değil elbette. Fakat Missy’nin, Doctor Who isminin iddialı geldiği için sonradan kısaltılıp sadece Doctor olduğu, iddiası yalan da sayılmaz. Kurgu içinde olmasa da dizinin yapım aşamasında Doctor’un adı gerçekten de Doctor Who’ymuş bir dönem fakat prodüksiyon ekibi bunu bir çocuk programı için biraz iddialı bulmuş ve dizinin ismini gizemli bir soru gibi göstermişler, 55 yıldır da göstermeye devam ediyorlar. Yani Missy’nin söyledikleri bir çeşit meta espri ya da easter eggdi. Merak etmeyin, Moffat gibi bir adam Doctor’un ismini açıklayacak olsaydı bu meseleyi koca bir sezona yayar sakız gibi uzatırdı.

p0570gb3
Gelelim olayların kızıştığı noktaya: Mondasian Cybermen bir yana dursun, bir karadelik dolayısıyla bir gemi içinde zamanın farklı şekillerde akması fikri tek başına bile heyecan verici bir fikir. Hatta keşke bu kendine özel bir hikaye olsaydı diye düşündüm ama fikir Cybermen’in doğuşuna öyle güzel bağlandı ki fikrin büyük meseleye meze olması beni rahatsız etmedi. Ancak Doctor Who’nun çizdiği 54 yıllık büyük resimde bazu tutarsızlıklara da neden oldu bu bağlayış.

Şöyle ki; Klasik seriden bilinen üzere, evrenin bir yerinde tek yumurta ikizi diyebileceğimiz kadar Dünya’ya benzeyen Mondas adlı bir gezegen var. Bu gezegendeki canlıların evrim süreci bile Dünya’dakilere çok benziyor, sonucunda gezegendeki üstün ırk Mondasian dediğimiz insandan hiçbir farkı olmayan bir ırk oluyor. Ancak farklı olarak bu ırk endüstriyel anlamda insanlara göre çok daha hızlı bir gelişme sürecine giriyor ve gezegenleri bu endüstriyelleşmeden dolayı hızla kirleniyor. Nihayetinde Mondasianlar ırklarını korumak için vücutlarında sibernetik değişiklikler yaparak zamanla Cybermen ırkına dönüşüyorlar. Daha sonra bu ırkın aya yerleşip iyice robotikleşmesi, Cyber-War, inaktifleşme dönemi ve modern seride gördüğümüz her şey gibi uzun bir lore oluşuyor.

Klasik seride anlatılan bu orijin World Enough and Time bölümünde ciddi bir değişikliğe uğrayarak gezegenden uzay gemisine taşınıyor. Yani Moffat bir kez daha 54 yıllık Doctor Who destanının sevilen detaylarına kendi hikayesini nüfuz ettiriyor. Biraz iyimser bakacak olursak bu Mondasian koloni gemisinin Mondas’taki siberleşme sürecinden kaçıp başka bir gezegene yol almaya çalıştığını ama karadeliğin sebebiyet verdiği durumdan ötürü gezegendekiyle benzer bir süreci taklit ettikleri uydurmasını yapabiliriz. Bence oldu bu uydurma, sizce?

2eiby0p80e51000
Hikayesindeki gerçeklik ihtimalinin insanı ürperttiği Cybermen’i bir sonraki bölümde de uzun uzadıya göreceğiz zaten. O yüzden şimdilik kendilerini bir kenara bırakıp bu ana kadar düzgün bir tempo tutturmuş maraton koşusunun dalak sıkışma safhasından bahsedelim: Baştan peşin peşin itiraf edeyim ben Master twistini yedim, yuttum, üstüne de afiyetle az şekerli bir Türk kahvesi içtim. Yani Master’ı daha önce de çok benzer bir kılık değiştirme sonrası gördüğümüz halde bu yemi nasıl yuttum bilmiyorum, muhtemelen karakterin ilginçliğini izlerken perde arkasını düşünmek pek aklıma gelmedi. Kimileriniz bu yemi yutmamış ya da yuttuğu halde rahatsız olmuş ama ben Master’ın tekrar bir kılık değiştirmeyle karşımıza çıkmasından, yıllarca sabredip Doctor’un yumuşak karnı olan yoldaşının güvenini kazanmasından, hikaye dışında da karakterin ilginçliğinden ve eğer karakteri gerçekten John Simm oynadıysa onun performansından çok etkilendim. Çay muhabbetinin döndüğü noktada o garip adamın – kılık değiştirmiş bir Master değil de- Master’ın bir önceki rejenerasyonu olduğunu düşünmeye başlasam da ‘garip adam’ Missy’e yanaşıp Master olduğunun sinyallerini verdiğinde ekrana yapıştım kaldım.

Fark ettiyseniz benim için dizinin temposu bu noktaya kadar hala yerinde ve sürükleyici. Ancak maratonun ilk aşaması biterken, bölüm sonunda, koşunun sağlama alınması gereken o en mühim yerde; yani Master’ın kendini Missy’e ve Doctor’a belli edişinde birden dalaklar şişti, ayaklar dolandı, nefesler sıkıştı. Mübalağa yapmıyorum, bir geri dönüş ancak bu kadar sıkıcı resmedilebilirdi. Missy ve Master arasındaki Missy’e taraf değiştirten muhabbeti duymamamıza anlam verebiliyorum, bir sonraki bölümde oradan Missy hangi tarafta geriliminin ekmeği yenecek. Ama Master’ın eski 007 kötü adamıymış gibi Doctor’un karşısına dramatik boyun ve kaş hareketleriyle geçip “Cybermen’i de ben yarattım şekerlerim.” konuşması yapması bayatlar bayatı, sıkıcılar sıkıcısı bir geri dönüşe ve az buçuk kurtarmaya çalıştığımız loreun da içine edilmesine sebep oldu.

Şu an neredeyse Gallifrey’in geçen sezondaki berbat dönüşünde hissettiğim şeyleri hissediyorum. Neredeyse, dememin tek sebebi de bi sonraki bölümde durumun kurtarılması ihtimali. Aksi halde Moffat gitmeden önce için ettiği şeyler listesine gönül rahatlığıyla Master’ı da ekleyebilir.

Doctor-Who-10.11-World-Enough-And-Time-Missy-Master-Cyberman-Bill
Master hararetinden Bill’in Cyberman’e dönüştürülmesini konuşmadık. Yav, Bill bildiğin Cyberman’e dönüştü ha! Evet, bir sonraki bölüm kurtarılacağını düşündüğümden durum tespitinden öte bir yorum yapasım gelmiyor açıkçası. Olur da bu gerçekten de bir yoldaşın sonu olursa lütfen hatırlatın bu cesareti tebrik eden ayrı bir paragaf yazacağım sonraki incelemede.

Son olarak sonraki bölüm fragmanından bahsetmek istediğim bir şey var: Fragmanın sonunda Doctor’un rejenere olmaya başladığını görüyoruz ama On İki ile geçmesi gereken koca bir yılbaşı özel bölümü daha var. Benim buradan yaptığım çıkarım inadıyla ünlenen On İki’nin koca bir bölüm boyunca rejenerasyona direnmeye çalışacağı oldu. Ayrıca bu fikrime destek olabilecek ya da bambaşka ama harika bir olaya da neden olabilecek bir dedikodu var yılbaşı özel bölümü ile ilgili. Yalnız ondan şimdi bahseip incelemeyi iyice çorba etmek istemiyorum. Ben size bir ipucu bırakayım, siz de sonraki yazıya kadar bir düşünün: Yılbaşı özel bölümünde On İki ve sonraki jenerasyon On Üç haricinde bir Doctor daha göreceğimiz ihtimali konuşuluyor.

Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.