Damızlık Kızlar ve Acılarını Taklit Eden Sahibeleri

dims

Offred, gerçek ismiyle June, bir anne; bu da doğurgan bir kadın olduğu anlamına geliyor. Baştaki otoriteler tarafından ele geçirilip elit insanların evlerine yollanan damızlık kadınlardan biri olan June’un o evdeki en önemli görevi, bir çocuk dünyaya getirebilmek. Bu görevi evin sahibi ve sahibesi yapamıyor, çünkü ne kadar deneseler de yöntemler sonuç vermemiş. Çareyi bu spesifik doğurgan kadınları her eve bir tane düşecek şekilde dağıtıp, onları ayinsel yöntemlerle hamile bırakmakta bulmuşlar.

Yalnız o kadar ilginç ki, başka kadınları kendi hayatlarında tamamlayamadıkları şeyler için kullanmalarına rağmen, sanki her şeyi kendileri yaşıyorlarmış gibi gösterebilmiş bütün bu ev sahibeleri. Kocaları, gözlerinin önünde bu damızlık kadınlardan birini hamile bırakırken, yaptıkları şey hizmetçinin kollarından tutup başlarına oturmak. Ya da daha ilginçtir ki, hamile kalan damızlık kızın doğum yapacağı sırada başının üstünde konumlanıp sanki bütün doğum sancısını kendileri çekiyorlarmış gibi ıkınarak çığlık atmaları… Her şey gösteriş bir bakıma. Acıyı başkası çekerken, kendileri kolay yoldan bir şeye erişiyorlar.

Bir taraftan üst düzey kadınların açısından önemli gibi gözüküyor; ama diğer taraftan ise kullanılan hizmetçilerin hayatının ne kadar da önemsiz olduğunu gözler önüne seriyor bu durum. Acınası, tek kelimeyle.

Kısıtlama Araçları #1: Şapkalar

2017%2F4%2F19%2Fae8f33e1-09cf-411e-887f-b47b825dc27e

Dizide ilk üç bölüm kapsamında açıklığa kavuşmayan tek şey buydu sanırsam: Hizmetçilerin taktıkları bu spesifik beyaz şapkalar. Kitaba bakma fırsatımın olması bana bu açıdan bir kolaylık sağlasa da, sıfırdan izleyenler için biraz soru işareti yaratmış olabilir. Neden o şekilde tasarlanmışlar? Cevabı basit: Kısıtlamak için. Offred’in kitaptaki anlatımıyla bu şapkaların amacını anlıyoruz aslında; başka bir şeye ilgileri kaymasın diye özel olarak tasarlanan bu kepler tam anlamıyla kadınları belirli çizgiler arasına hapsetme gayesinde. Bir ata, sırf başka gördüğü şeyler nedeniyle dikkati dağılmasın diye taktığımız gözlükler ile aynı mantıkta işlev gören bu başlıklar da, kadınların yalnızca başlarını öne eğip başka hiçbir şeye karışmamasını hedeflemek amacıyla tasarlanmışlar. Bu hizmetçilerin bir bakıma kendilerinden yüksek rütbeli kimseye doğrudan bakması bile uygun değilken, etraflarında kendilerini cezbedecek her türlü varlığın etkisini kısıtlamaya bu yöntemle karar vermişler. Oldukça basit ama sinir bozucu bir şey. Onca sınırlamanın en fiziksel olanından belki de; önemsiz görünümlü ama fazlasıyla vurucu.

Tecavüzcüyü İnfaz Eden Tecavüzcüler

Samira-Wiley-Moira-683x1024

Bu dünyada eğer bir kadınsanız -elit ev sahibeleri haricinde- yapabileceğiniz tek şey kurallara uyuyor gibi gözükmek. Öyle düşünmeseniz bile, onların istediğini yapmak istemeseniz bile bunları kendinize saklamak zorundasınız. Düşüncenizin değeri yok, ne istediğinizin değeri yok, nasıl biri olduğunuzun değeri yok: Yaşıyor olmanızın tek sebebi işe yarıyor olmanız. Sağlıklı bir çocuk dünyaya getiremediğiniz takdirde bile sümüklü mendil gibi atılıyorsunuz çöpe. İtaat etmediğiniz takdirde cezalandırılıyorsunuz. Dostunuz da olsa, ters bir durumu ihbar etmediğiniz zaman hamile olmanız dahi göz önünde bulundurulmadan elektroşoka maruz kalıyorsunuz. Bir adam, rızanız olmadan size tecavüz ettiğinde, bunun cezasını siz de çekiyorsunuz. Hadi bu kısmı biraz daha açalım.

Belki de dizide en vurucu sekanslardan biriydi bu anlattığım olayın yaşandığı kısım. Bir adam, Offred’in en yakın arkadaşı Moira’ya tecavüz ediyor. Kızların hepsi acil bir mesele için kocaman yeşil bir bahçede toplanıyorlar ve onların en önemli eğitmeni olan Lydia Teyze her şeyi açıklamaya başlıyor.

“Bu adam içinizden bir arkadaşınıza tecavüz etti ve bizim tecavüzcülere olan tutumumuzu bilirsiniz.”

hulu-handmaids-tale-featurette-pic

Bakın şu cümle kurgunun atmosferiyle öyle ironik bir şekilde zıt ki, size daha ne kadar kısa özetleyebilirim olayı bilemiyorum doğrusu. Bütün o kadınlara istekleri dışında zorla bir şey yaptıranlar: Onlar. Ev sahibeleri hamile kalamıyor diye bedenlerini zorla kullanan: Onlar. Bir adam bir kadına tecavüz etti diye doğrucu Davut’luk taslayan: Onlar. Aslında bir bakıma, o sahnede ölümüne uğurlanan adam, o otoritenin küçük bir simgesi. Otorite kendi kendine bir tecavüzcü. Her kadının hayatını taciz etmekte üstüne tanımıyor. Hepsini kullanıp atma konusunda bir numaralar. Ama gel gelelim ki, sırf öyle gözükmek için tecavüzcü bir adamı infaz eden yine onlar. Üstelik bu infazı da öyle bir kurnazlıkla yapıyorlar ki, sistemin kölesi olan herkes doğruyu yaptıklarını düşünmekten alıkoyamıyor kendini.

Tecavüze uğradığı için öldürülen Moira bir yana, tecavüzcüsünün ölümü Moira’nın diğer damızlık arkadaşlarının elinden oluyor. Yöntem basit: Bir tecavüzcü, kırmızı pelerinli hizmetçilerin her türlü saldırısına maruz kalmak zorunda. Lydia Teyze’nin bir düdüğü ile istediklerini yapmakta özgür olan kadınlar, diledikleri kadar kan dökmekte serbestler; ta ki bir sonraki düdüğe kadar. O sahnede görebileceğiniz baskı, dizi boyunca görebileceğiniz en ağırlarından biri. En yakın arkadaşına tecavüz etmesiyle ölümüne sebep olan adamı kendi elleriyle parçalamak isteyen bir Offred (June) hayal edin. Ne kadar kinle dolmuş, ne kadar öfkeye bulanmış bir halde… İçinde birikmiş otorite karşıtı duygular, bir adamın infazında vahşi bir şekilde patlayıveriyor. Kan, vahşet ve nefret hep bir aradayken, o sahneyi izlemek izleyicilere büyük bir rahatsızlık veriyor. Çünkü gerçekler ve dayatılan yalanlarla iç içe geçmiş bir sürü olgu artık kabullenemeyeceğiniz ve belki de sahip olduğunuz tek haykırma yöntemi olan bu infazda birleşiyor. Korkutucu, vurucu ama sapına kadar gerçek…

Son Söz – İnsan İnsana Bunu Yapar Mı?

23HANDMAIDSJP1-master675

Hulu bünyesinde izlediğim ilk dizi falan olabilir The Handmaid’s Tale. Hatta öyle ki, diziye yegane başlama sebeplerimden biri de Yvonne Strahovski idi. Bazen tek basit bir sebebin harika şeylere sonuç verdiğini görmek beni mutlu etmiyor değil hani. Klasik bir distopya dizisi beklerken daha fazlasını almak beni rahatsız edici ölçüde memnun etti. Bu kadar iyi olmasını beklemiyordum, sahiden de. Psikolojik baskı namına her şeyi üzerime mancınıkla fırlattı bu yapım, helal olsun. Diziyi sıcağı sıcağına izleyip yazmak ve sindirip yazmak arasında çok gidip gelsem de, biraz daha farklı şeylere yöneldikten sonra bu yazıyı ele almaya çalıştım. Sonuç olarak hala etkisinden kurtulamadığım için, her ayrıntısını tartışmaya çalışıp aslında hiçbir şeyini tartışamadığıma karar verdiğim bir ürün çıktı ortaya. Konuşacak şey bol, ele aldığı sistemi gömecek konu çoğunlukta; diziden beklediğimden de fazlasını almam ise tam anlamıyla bir başarı örneği. Her bir konu başlığından ayrı bir yazı bile çıkar, o denli detaylandırılabilecek seviyede kurgusu var.

Bu şekilde edebi eserlerden uyarlanan yapımlar son derece kritik pozisyondalar aslında. Eğer işi kotaramazlarsa tarih boyunca berbatlıklarıyla hatırlanıyorlar. Üstüne üstlük, uyarlandığı eserin de etkisinde hafif bir dalgalanma yaşamasına sebebiyet veriyorlar. Fakat Hulu, Margaret Atwood’un ne anlatmaya çalıştığını son derece iyi anlayıp ekranlara mükemmel seviyede bir işle taşımış, bundan dolayı ayrıyetten bir övgüyü hak ediyor. Daha ilk üç bölümden 8,5-9 gibi bir notla giriş yaptığım dizi, kalan yedi bölümde de vahşeti, baskıyı ve umutsuzluğu bir üst seviyeye taşıyacak diye umuyorum.

Oyunculuklar için ne kadar uzun methiyeler düzsem gerçekten bilemiyorum. Her biri ayrıyetten tebrik edilesi. Alexis Bledel’inden tutun Max Minghella’sına, Elisabeth Moss’undan Yvonne Strahovski’sine hepsi birer pırlanta. Özellikle Strahovski’yi böylesine nalet bir kadın rolünde bile başarılı bulacağımı hiç düşünmemiştim, resmen bir kez daha çarpıldım kendisine. İnanılmaz sahiden de.

26handmaidcircle-master675

Aslında bir sonraki bölümü beklemek ne denli akıl karı bilmiyorum. Son derece rahatsızlık verici gerçeklerle dolu bir dizi. Kitabındaki o boğucu ve baskıcı havayı o kadar iyi yansıtıyor ki, korkmamak elde değil. Üzerine düşünmemek ise namümkün. Her geçen bölümde gösterdikleri flashbackler ile daha rahat kavradığımız bu distopik dünya gerçeklikten o kadar da uzak değil. Acı ama doğru.

E bir de son olarak hiçbir şekilde vuruculuğu gizlemeyen yönetmeni de tebrik edelim. Her anlamdaki acıyı tüm çıplaklığıyla göstermişler kendileri; kan olsun, acı olsun, dayak yeme olsun, idam edilme olsun, ayinsel çiftleşmeler olsun… Her bakımdan kusursuz bir anlatım.

Psikolojik baskı kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksınız arkadaşlar. İzlerken triplerden triplere girsem de bir sonraki bölüm için kıvranmadan da edemiyorum. Demek ki gerçekler yüzümüze vurulduğunda oluşan bağımlılık böyle bir şeymiş…

Siz ne dersiniz peki distopya geekleri? Dizi nasıl olmuş: İyi ya da kötü? Sizce izlemeye değer mi? Bütün yazı boyunca o kadar lanet şeyleri anlatmasına rağmen övdüğüm bu yapım ne denli yorumlar hak ediyor? Üzerine daha konuşalım mı? Neleri tartışalım? Her bölüme özel inceleme ister miydiniz? Yorumlarda aklınıza gelen her şeyi yazın, bekliyoruz bak!

1 2
Author

Geveze, aşırı heyecanlı, domates surat. Ailenizin mülayim, cep tipi ponçiği. Profesyonel inek. Özel gücü ise role play yazmak. @poncikbruiser

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.