Korku yapımları arasında, kendi familyasının kulvarında çok daha etkili olduğunu düşündüğüm bir tür var: Korku edebiyatı. Normal şartlar altında ciddi bir korku filmi izlemekten hep geri dursam da, üzerimde yine birtakım problemler yarattığını söyleyebilirim. Hatta öyle ki, korkutucu temalara sahip kitapları okuduğumda, daha az etkilendiğimi düşünmüşümdür her zaman. Çünkü görsel olarak duyumsadığım bir yapımın, kısa sürede bilinçaltına hücum ettiği konusunda neredeyse eminim. Hızlı ve etkili bir baskı. 

Fakat gel gelelim ki, korku temalı edebi çalışmaların üzerimde etkisi pek olmadığını düşündüğüm halde uzun sürede daha büyük psikolojik baskıya sebep olduğunun farkındayım. Bilinçaltına işleyen her bir ögenin, sinsi sinsi, yavaş yavaş, içinize işleye işleye sizi yeyip bitirdiği gibi bir gerçek var ki, sanırım bu hızlı ve etkili olmasına oranla daha kötü bir durum. Bir hafta boyunca çekeceğiniz psikolojik etki gittikçe azalırken, yavaş yavaş aklınıza işleyen bir öykü ya da şiirin mental problemleri daha ağır olacaktır, yanlış mıyım? Şu bilinçaltı denilen olaya ve işleyişine büyük bir ilgi duyduğum için bu husus sanırım çoğunlukla benim gibi düşünenlere mantıklı gelecektir. Ne dersiniz?

Bu haftaki Geek Dosya konumuz da aslında bunun üzerine: Korku edebiyatının incileri ve sinemaya yansıması. Peki uçsuz bucaksız bir derya olan edebiyatın korku familyasında, kendini ispatlayabilmiş ve başyapıtlar listesinde ismini üst sıralara yazdırabilmiş eserler hangileri? Bizler sizin için iki yüz yıl öncesine gittik ve onlarca yazar/şair arasından tarihte daha çok isminden söz ettirenleri seçip bir liste oluşturduk. Elbette gönül isterdi ki, her bir sanatçımızın eserinin sinema tarihindeki etkisinden uzunca bahsedelim, fakat imkanlarımız -:)- el verdiği ölçüde sizlere yeterli bir özetini geçmeyi arzuluyoruz.

Canavarın Değil Doktorun İsmiyle – Mary Shelley: Yeni Bir Dönemin Ateşleyicisi

frankenstein-ve-doktor

Gotik edebi geleneğinin korku edebiyatına doğru filizlendiği dönem olan 19. yüz yılın ve hatta hala şu dönemin bile incisi olan o kült eser ile başlayalım işe: Frankenstein. Tabii yüz yıllardır en çok bilinen korku ögesi adı altında kullanılmasına rağmen devamlı olarak yanlış anlaşılmaya ve işlenmeye maruz kalan bir eser kendisi. Ne açıdan diye sorarsanız hemen söyleyelim: Çoğunluğun bildiğinin aksine Frankenstein, canavarın adı değil; onu yaratan adamın ismidir. Kitabı okuyanlarınız ya da eserin uyarlamalarına öyle ya da böyle erişebilmişleriniz mutlaka bilecektir aslında bu işin doğrusunu. Genellikle halk arasında yanlış yayılan bir bilgi olan, canavara Frankenstein denilmesi durumu, kulaktan kulağa oynarcasına gittikçe yanlışa doğru ilerlemiş bence. Bir kişinin yanlış anlayıp, diğerlerinin de ondan duyduğunu çok didiklemeden kabul etmesiyle oluşan bu hatayı, bilmeyenleriniz de öğrenmiştir diye umuyoruz artık.

Mary Shelley’nin 18 yaşında yazmaya başlayıp 20 yaşında yayımlattığı eser, Victor Frankenstein ismindeki genç bir bilim adamının hikayesini ele alıyor. Bay Frankenstein, biçimi garip ama kendi bilinci olan ve geleneklerin dışına taşmış türde bir canavarı, bilim aşkına deneysel çalışmalar uğruna yaratmaya girişir. Çabaları olumlu sonuç veren Victor Frankenstein, bu sayede edebiyat tarihinin en bilindik yaratığına hayat veren kişi olarak Shelley’nin eseriyle tanındık bir karakter haline gelir.

Shelley’nin bu eseri yazarken en büyük esin kaynağı olan John Milton’ın Kayıp Cennet’i, kitap boyunca sayısız referansa sahip. Victor Frankenstein’ın adı, Kayıp Cennet’te tanrıdan bahsedilirken kullanılan “the Victor” unvanından gelmekte mesela. Genç bilim adamının bir canavar yaratması durumu, tanrının rolünü oynayarak hayat verme gücüne işaret. Buna ek olarak Frankenstein’ın canavarı da yine aynı Kayıp Cennet kitabındaki, ilk insan olan Adem’e gönderme olarak kullanılmakta. Doktor’un tanrı, canavarın ilk insan ve canavara hayat veren elektriğin ise bir bakıma “tanrının insana üflediği hayat” olarak göndermeler şeklinde yer alması da, okuyucuları bu bakımdan tatmin eden ayrıntılardan biri.

frankenstein-1910

Genel haliyle sinema dünyasına yansıyan Shelley’nin eseri, ne yazık ki çoğunlukla uyarlama haline getirilirken yine yanlış anlamalara gebe bir şekilde karşımıza geliyor. Fakat bunun aksine olayı ve temayı doğru kavrayarak ona göre bir adaptasyon haline gelen yapımlar da mevcut. Animasyonlar tarafında Frankenweenie ve Hotel Transylvania gibileriyle karşılaşıyoruz. Öte yandan 16 dakikalık kısa film olan 1910 yapımı Frankenstein isimli film, ismini taşıdığı Shelley’nin kitabından uyarlanan ilk sinema filmi olarak kabul edilmektedir. Bu açıdan belki de esere bir tık daha fazla sadık kalarak yapılmış bu kısa filmin, korku sineması tarihinde büyük bir mihenk taşı değeri taşıdığı da ayrıyetten su götürmez bir gerçek elbette.

Hugh Jackman’ın baş rolü olarak bir sıfır öne geçen Van Helsing ya da eleştirmenler tarafından pek de başarılı bulunmayan I, Frankenstein filmi, edebi esere sadık kalmaya çalışılarak başka ögelerle harmanlanmış sinema uyarlamaları sınıfında yer alıyor. James McAvoy ve Daniel Radcliffe gibi sempatik isimlerle çekilen 2015 yapımı Victor Frankenstein filmi ise, neticede başarılı sayılmasa da kadrosundaki isimlerle çıkmadan önce dikkat çeken uyarlamalar arasındaydı. Hatta canavarından çok Doktor Frankenstein ve yardımcısı Igor’a odaklanan film, biraz daha insan karakterlerin hayatları üzerinden ilerliyor elbette. Son olarak tam anlamıyla bir uyarlama sayılmasa da The Rocky Horror Picture Show ise, Frankenstein eserinden cımbızlanan materyallerle oluşturulmuş kült filmlerden biri olarak bu listede yer alma şansına erişiyor elbette.

 

Morgue Sokağı Kara Kedilerinin Amantilladoları – Edgar Allan Poe: Kuzgun Adam

s-e770a2a130b91660eb1dac483a4ffbf9a62909b6

Belki de korku alanında en tanınan isim haline gelen kişidir Poe. Gerek inanılmaz dili ve gerekse de tekrar tekrar okuyacağınız cümleleriyle edebiyat tarihinde onlarca kısa hikayesi, şiiri ve kitabıyla bilinen Poe, ne yazık ki şu dönemlerde internet edebiyat fenomeni haline geldi. Sadece aforizmaları halinde ortamlarda paylaşılan yazarımızın eserleri, fikrimce hak ettiği değeri göremiyor. Okuyucularının, Kara Kedi‘si ile içten içe hep o duvarın ardından hayatını zehir edebilecek bir kedi gelmesinden korkması ya da Morgue Sokağı Cinayetleri ile bütün bir kitabı muallakta okuyup anca sonunda çözülen düğümle rahatlaması gibi birçok etkiden kurtulması çok da kısa sürmüyor doğrusu. Üstüne üstlük yalnızca ikinci kez ve yalnız bir ortamda okuduğumda vurucu etkiyi yaşatan Amantillado Fıçısı kısa hikayesi ile, Poe’nun üzerimde süren etkisi hala devam etmekte diyebilirim. Yine de hiçbir eserinin, ilk okuduğum Kara Kedi kadar travmatik bilinçaltı etkisinde bulunacağını düşünmesem de her birine karşı garip bir nefret-aşk duyguları besliyorum.

Bahsettiğim sinsice bilinçaltınıza hücum eden o baskıyı en net görebileceğiniz eserlerin yazarı olan Edgar Allan Poe, tek bir değil birçok eseriyle sinema tarihine kaynaklık etmiş.1928 yapımı The Fall of the House of Usher, 1934 yapımı The Black Cat ve 1935 yapımı The Raven gibi, sanatçının birbirinden farklı eserleri üzerinden yola çıkılarak uyarlanmış filmler, genel olarak sinema tarihinde kült eserler sınıfına girmese de yeteri ilgiyi görmüş. Siyah beyaz konseptte olmalarının korku türündeki karanlık havayı vermede çok daha yararlı olmasıyla beraber, Poe’nun eserlerindeki psikolojik baskıyı yansıtmada da bir hayli başarılılar. Günümüze yaklaştıkça Poe’nun eserlerine olan uyarlamaların bir hayli azaldığını ve hatta döneminin kardeş filmlerine oranla da başarısız adaptasyonlar halinde sunulduğunu da es geçmemek lazım. Bu alanda ne yazık ki Frankenstein kadar başarılı beyaz ekran uyarlamalarına sahip olamasa da, Edgar Allan Poe’nun bu sinema familyasına en önemli katkısı yazdıkları. O yüzden de bu haftaki dosya konusuyla alakası bakımından, sanatında çığır açmış ama ne yazık ki doğru anlaşılıp görsel yapımlara doğru yansıtılamamış bir inci olarak nitelendirmek istiyorum Poe’yu, izin var mıdır?

1 2
Author

Geveze, aşırı heyecanlı, domates surat. Ailenizin mülayim, cep tipi ponçiği. Profesyonel inek. Özel gücü ise role play yazmak. @poncikbruiser

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.