Orjinal dizide bu hafta! Kontrolsüz telekinetik güçlere ve berbat saç kesimine sahip 17 yaşındaki Charlie gemide terör estiriyor, kızlara sarkıntılık ediyor, kavgaya karışıyor!
Orjinal Seri Rehberi Hakkında:
Naber okur? Şimdi sen “Dizinin üzerinden geçmiş 50 sene, siz şimdi bölüm rehberi filan, hayırdır kardeş?” diyorsun. Deme. Star Trek The Original Series, kısaca TOS, 66’da yayına başlayıp, 3 sezon yayında kalıp, 80 bölümüyle dünyayı değiştirmiş bir dizidir. Türkiye’de de ciddi bir Star Trek bilmezliği var. İstedik ki Star Trek’in bütün dünyasını izledikçe yazalım, yazdıkça canınızı çektirelim. Bu rehberi yazarken biz de bölümlerle ilerleyeceğiz, yani yazdığımız kadarında ne varsa o. Star Trek evrenindeki başka olaylardan, zamanlardan, yerlerden bahsetmeyeceğiz. İstiyoruz ki, bu evren her bölümüyle büyüdükçe, sen de evrenle beraber büyü. Haydi, sonsuzluğun bilinmeyen ufuklarına!
Orjinal Dizi – Sezon 1 Bölüm 2 – “Charlie X”
Yayın Tarihi: 15 Eylül 1966
Senaryo: Gene Roddenberry
Yönetmen: Lawrence Dobkin
Tarih: Uzay Yılı 1533.6 – Dünya Yılı 2266
Bölüm, Kaptan Kirk’ün ışınlanma odasına girmesiyle başlıyor. Kargo gemisi Antares, Enterprise’a yaklaşmış, yolcu transferi yapacaklar. Işınlanma başında bu bölümde de Scotty yok, heyecanla bekliyoruz kendisini. Antares’in kaptanı ve yardımcı kaptanı gemiye geliyorlar, yanlarında da sarışın, saç kesimi tuhaf, mavi gözlü bir çocuk var. Çocuk bir şey demiyor, Kirk şaşkın, diğer geminin kaptanlarına bakıyor, o arada çocuk kendi kendini ısırmaya çalışıyormuş gibi tuhaf bir hareket yapınca ikisi birden çocuğu övmye başlıyorlar. Henüz dizinin ilk dakikası bitmedi, şimdiden işler karıştı!
Charlie sorunca Enterprise’ın nüfusunu da öğreniyoruz, gemi 400 kişilik bir gemiymiş. Charlie sürekli öteki gemiden gelen kaptanın lafını kesince Kirk “Ayıptır oğlum, terbiye vermediler mi sana hiç?” diyor. Halbuki Charlie’ye terbiye veren olmamış. 17 yaşındaki Charlie bir mucize çocuk, 14 yıldan beri tek başına bir gezegende hayatta kalmayı becermiş. Antares ekibi Charlie’yi Kirk’e iteleyip, bir lokma bir şey bile içmeden hızla gemilerine geri kaçıyorlar. Kirk, Charlie’yi emir eri Janice’e emanet ediyor, bu arada Charlie şokta. Sorularından anlıyoruz ki 17 yaşındaki bu delikanlı daha önce hayatında hiç kadın görmemiş. Janice’i görünce aklı gidiyor, eli ayağı dolanıyor. “Kız değil kadın!” diye düzeltmeyin hemen, çocuk daha ilk kez insan görüyor, olur öyle.
Jenerik sonrasında Doktor, Charlie üzerinde testler yapıyor. Charlie gayet sağlıklı, Doktor da soruyor, 14 yıl nasıl hayatta kaldın, yemek nereden buldun, konuşmayı nasıl öğrendin diye. Charlie’nin cevapları hazır ama tatmin edici değil. Sonrasında Charlie’yi koridorlarda gezip insanları izlerken görüyoruz. Tekrar sarışın Janice’e rastlıyor, dizi tarihinin en net vurgulanmış “Immhs içim gitti” anlarından birinden sonra, Janice’i yakalayıp kıza bir hediye veriyor. Hediye nereden çıktı aniden derken, bir de Janice’in en sevdiği parfüm türü çıkınca, şüphelerimiz artıyor. Janice’in yanından ayrılırken “Hay koçuma” deyip poposuna şaplağı indirince aha ayar geliyor diyoruz, ancak Janice gençliğine verip “Yaptığın hatayı Kirk’e sor o anlatsın” diyor.
Bu arada söylemek lazım, Charlie’yi oynayan Robert Walker, masum bakışlarına rağmen rahatsız ediciliği çok iyi veriyor, daha dizinin 10. dakikası olmadan karakterden ciddi rahatsız oluyorsunuz.
Bu arada köprüde Charlie’nin hayatta kalması mevzu. Thasus isimli bir ırkın gezegeniymiş Charlie’nin kurtaıldığı gezegen, anlaşılan bu ırk çok zaman önce kaybolmuş. Kirk, McCoy’dan delikanlıya biraz “ergenlik, kızlar, pipi” gibi konularda ders vermesini rica ediyor, McCoy “Olur mu Kaptan, seni baba gibi belledi, sen anlat” çekse de mevzu McCoy’da kalıyor. Bir sonraki sahnede gemi kantinindeyiz, elbette kart oynanıyor, Spock tuhaf, arp gibi bir alet çalarken, Uhura şarkı söylemeye başlıyor. Şarkının çoğunluğu Spock’un kaşının gözünün farklı olmasına değiniyor, bu arada Uhura’nın ciddi şekilde Spock’a yazdığı artık baya belli.
O arada Charlie giriyor kantine, Uhura, Charlie ile ilgili de şarkı söyleyince Charlie huzursuz oluyor, kaşını gözünü belerterek bir bakışı ile Uhura’yı susturuyor. Charlie büyülü gibi tuhaf kart numaraları yaparak tayfayı etkilemek peşinde, halbuki Charlie, plaj gitaristliği tripleri ile olmaz bu işler, önce adam olacaksın.
Charlie bir ara Kirk’ü yakalıyor, Kirk o arada Şükran Günü’nü kutlamak için gemideki yapay etin en azından hindi etine benzemesi emrini veriyor aşçılara. “Kaptan” diyor, “Janice’in popişine vurdum çok kızdı, ne hata yaptım?” diyor. Kaptan Kirk bu noktada muhteşem bir laf ediyor, “Charlie, bir kadına vurmanın doğru hiç bir şekli yoktur.” Helal sana be Kirk, helal sana Roddenberry… Arkadaşlar, 1966 yılında, “Yav çok uzatırsa da kadına bir tane vuracan tokadı” yıllarında olduğumuzu, çok konuşan kadına tokat vuran jön başrollerin yıllarında olduğumuzu hatırlatırım.
O arada Charlie’yi bırakan Antares arıyor gemiyi, Charlie de orada. Diğer geminin kaptanı “Size bir uyarım var…” derken ses kesiliyor, Antares ortadan kayboluyor! Araştırdıklarında geminin parçalandığını anlıyorlar. Tam o anda mutfak arıyor, “Yapay etlerin yerinde gerçek hindi eti var kaptan!” diyor. Anlaşılıyor ki aramıza düşündüğü şeyleri gerçekleştirebilen ergenler katılmış!
Bir sonraki sahnede Kirk ve Spock uzay satrancı oynuyorlar, bir yandan da Antares ve Charlie’yi konuşuyorlar. Charlie robot gibi giriyor içeriye, o arada Kirk, Spock’u mat ediyor! Charlie de Spock ile oyun oynamaya oturuyor, ama Spock arka arkaya hata yaptığını gösterince kontrolünü bir an kaybediyor. Spock odadan çıkınca da kendi çenesini yutma saldırısı yaparak taşları eritiyor!
Bir sonraki sahnede Janice, Charlie’yi genç bir kız ile tanıştırıyor ama Charlie’nin gözü Janice’de, öteki kıza yüz vermiyor. Bu arada Charlie çılgınca tutulmuş, sözlerinden ve gözlerinden belli. “Evren benim olsa hepsini sana verirdim” kafalarında, uzay arabeskinde çağ atlamış. Janice iyice geriliyor, Kaptan’a danışıyor, “Bu çocuğu reddedersem çok üzülecek ne yapayım?” gibisinden. Kirk “Biz erkek erkeğe konuşuruz” diyor. Charlie’nin kafa iyice karışıyor. “Ne yapsam yanlış, ne yapsam kimse beni sevmiyor” tadında isyanlarda. Kirk, 17 yaşında hormonlu bir delikanlıyı en iyi idare edecek şey spor olduğundan “Hele Çarli, iki tur güreş tutalım” diyor.
Spor sahnesi ilginç. Kırmızı taytları ile yuvarlananlar, takla atanlar. Kirk, dövüş göstermeden önce Charlie’ye takla atmayı gösteriyor ki düşerken filan kendini yumuşatsın. Charlie yine gergin, maymun olup utanmaktan korktuğundan takla atmıyor. Charlie ile Kirk güreş tutmaya başlıyorlar, Charlie Kirk’ü bir türlü alt edemiyor, kendisi de yuvarlanıyor. Spor salonundaki diğer eleman gülünce çene ısırma bakışı atıp adamı Kirk’ün göz önünde yok ediyor!
Kirk başta şok oluyor, sonra Charlie’nin ne yapabildiğini anlayınca hemen güvenlik çağırıyor, napacaksa red shirtler… Charlie güvenliği yerlere savuruyor, gemideki bütün fazer silahlarını yok ediyor. O noktada Kirk liderliğini konuşturuyor, Charlie’yle yüzyüze gelip odasına gitmesini söylüyor. Kafası karışık sonsuz güçlü tuhaf gencimiz Charlie, kaptanın lafını dinlemeye karar veriyor.
Spock ve McCoy durumu değerlendiriyorlar. Charlie’nin mahsur kaldığı Thasus gezegenindeki kayıp ırk, maddeyi yok edip geri getirebilen varlıklarmış. Üçlü, Charlie’yi bir koloniye götüremeyeceklerini fark ediyorlar. Charlie’ye Antares’i soruyorlar, kendisinin yok ettiğini kabul ediyor, “Bana iyi davranmadılar” diyor. Kaptan köprüye gittiğinde dümenciye rota değiştirmesini, Uhura’ya da koloniye bağlanmasını söylüyor. Geminin dümeni tepki vermiyor, Uhura’nın paneli kısa derve yapıyor. O sırada içeriye giren Charlie, Spock’un da konuşmasına engel oluyor. Spock onun yerine “Tiger tiger burning bright” diyerek Red John araştırmasının bir parçası oluveriyor!
Kaptan’dan azarı işiten Charlie koridorda genç kızları yok ederek, kendinden büyük kadınların odasına dalıp çiçek vererek ortalığı karıştırmaya başlıyor. Janice’in üstüne yürüyünce Kaptan ve Spock yetişiyorlar ama Charlie bir bakışı ile adamları duvara fırlatıyor, Janice’den de tokatı yiyor. Tokatı yemenin hışmıyla kızı da yok ediveriyor! Bu noktada Spock ve Kaptan’ı öldürüp öldürmemek arasında tededdüt ediyor, ama gemiyi yönetemeyeceğinden ikisini de bırakıyor. Bir de odaya kitlenmeye çalışınca iyice deliren Charlie terör estiriyor, batının en vahşi bakışları ile aniden dönerek koridordaki insanları yok ediyor.
Charlie geminin kontrollerini de almış, ordan oraya esip gürlerken Spock, McCoy ve Kaptan plan yapıyorlar. Kaptan, gemiyi ve rotayı kontrolünde tutarken Charlie’nin güçlerinin azaldığına inanıyor, Charlie ile birebir yüzleşmeye karar veriyor. Charlie cidden güçsüzleşmiş, Kaptan’ı oradan oraya çalıyor ama yok edemiyor.
Tam o anda yeşil ışık huzmeleri halinde Thasus ırkının üyeleri ortaya çıkıyor, bunlar her şeye muktedir enerji varlıklarıymış. Zamanın ötesinden görüntülerini filan yansıtıyorlar, over 9000 durumları var. Charlie bunları görünce korkuyor, tırsıyor, yalvarıp ağlıyor. Kaptan Kirk yine yüreği büyük adam, “Çocuğu götürmeyin, kendi insanları ile yaşasın, ona doğruyu öğretiriz” dese de enerji emmi hiç oralı olmuyor.
İşin sonunda, uzaylının verdiğini yine uzaylı alıyor. Charlie “Onlara dokunamıyorum, onları sevemiyorum, ben hissetmek istiyorum” diye son bir drama kartı kullansa da, Charlie’nin yaptığı her şeyi geri alıp, Charlie’yi de yanlarına alıp götürüyorlar.
Bölüm Sonrası Notları
İkinci bölüm ile beraber “Lanolm bu nasıl bilimkurgu, baya fantastik çocuk öyküsü bu?” yorumları gelecek mi? Gelmesin. Bu tarz bir yoruma “Ne sandınız yavrım, temelleri böyle atıldı bu işlerin” diyeceğim. Bu dizi gerçek ötesi hikayeler ile kafa kurcalıyor ve tuhaflıkları kabullenmek yerine açıklamaya çalışan bir yaklaşımı var.
Star Trek: TOS ile aynı yıl, 66 yılının Batman‘i oynuyordu televizyonlarda, “To the Batmobile!” tadında olan hani. Gavurcası ‘comics’ diye anılan çizgiroman endüstrisi nasıl yıllarla olgunlaştıysa, bilim kurgu da olgunlaşacak. Ben bölüm özetlerini yazmaya bu aralar başlamayı düşünmüyorum, ama hem çizgiroman, hem bilimkurgu hikayelerinin kökeni için çok iyi bir örnek “The Twilight Zone” olacaktır, bir ara bakın.
Gene Roddenberry‘nin kaleminin devreye girmesi ile artık 66 yılı için hem kafa kurcalayıcı, hem de gayet önemli sosyal mesajlar içeren senaryolara başlıyoruz. Tutku, sevgi, hırs, sabır… bir kadına nasıl davranmak gerektiği… Öte yandan da bir ‘çocuk imparator’ var elimizde, ne isterse o zaman olacak, kimse ona ters yapmayacak, her girdiği League of Legends oyununu kazacak, kaybederse de “takım kötü olduğundan” kaybedecek filan… Netice Gene Roddenberry de ergenden sıkıldığı için olsa gerek, çocuğu felaket bir hayat ile cezalandırıyor.
Bu Bölüm Nelerle Tanıştık?
Thasus ırkı, Geleceğin Taytları, Uzaysopası, Hindi Ezmesi
3 Comments
Bilim-kurgu janrını sadece bilime ne kadar hizmet ettiği ile değerlendirmemeliyiz veyahut gerçekleşmesi mümkün teoriler üzerine de olmamalı. Bilim-kurgu çok daha geniş birşey. Nasıl diyim Star Wars bilim-kurgu değil diye çıkageliyorlar ama işte bilim-kurgu. Bütün bunları bilim-kurgu yapan da gösterdiklerinden çok düşündürdükleri. Hani felsefe alanında yaklaşımları ile bunu yapıyorlar. Jedi’lık mevzusu nasıl din bilimi üzerinden ilerliyorsa, burada bu çocuğun “god complex” durumu da psikoloji hatta sosyoloji üzerine eğiliyor. Bunlar da gayet bilimler, herşeyi pozitif bilimler üzerinden değerlendirmemeliyiz gibime geliyor.
Geçen yazıya göre mizah unsuru daha dozunda olmuş açıkçası. İzlediğim bir bölümdü. Charlie’ yi hep TNG’ nin Q’ suna benzetirim. Ancak daha karanlık ve cahil. Bu bölümler daha çocuksu gelse bile ilerleyen bölümlerde ırklar ortaya çıktıkça heyecan dozu artacak. Hele Romulanların ilk kez gözüktüğü bölüm nefistir bana göre.
Star Trek çekildiği yıla göre muhteşem bir dizi aslında. Olaylara bakış açısı dönem dizilerinden tamamen farklı. Başta küçük fontla yazdığın “naber okur?” diye başlayan kısma gelecek olursak; adım star trek’den geliyor yahu, zamanında gayet biliniyormuş 🙂 Bu yazıları yazman güzel hakkaten şu an Star Trek’i sadece turist ömer bilgisiyle yargılayan bir sürü kendini bilmez var.