X-Files’da bu hafta! Gizli operasyonların döndüğü bir askeri hava üssü yakınlarında araştırmasında inat eden Mulder, beklediğinden de fazlasını bulacaktır…
X-Files Rehberi Hakkında:
Naber okur? Şimdi sen “Dizinin üzerinden geçmiş 15 sene, siz şimdi bölüm rehberi filan, hayırdır kardeş?” diyorsun. Deme. Geçen hafta bu rehberi yazmaya başladım, bu hafta X-Files’ın geri döneceği haberi geldi. Sence bu nasıl oldu? Hmm? Bir şey diyemedin tabi. Şimdi okumana başla haydi, I WANT TO BELIEVE, hadi…Şuna gerçekten inanıyorum ki, Türkiye’de yeni nesillerde bu kadar çürük armut yetişiyorsa, biz çocukken X-Files izlemediğimiz, bizden önceki nesil Star Trek izlemediği içindir. Yeni başladığımız Star Trek Rehberi gibi, bu rehber de eksik kapatma amaçlıdır.
(bütün yazılar X-Files kategorisinde)
X-Files – Sezon 1 Bölüm 2 – Deep Throat
Yayın Tarihi: 17 Eylül 1993
Senaryo: Chris Carter
Yönetmen: Daniel Sackheim
X-Files’ın açılışlarına bayılıyorum. Daha ilk saniyede aceleyle koşturan özel operasyon askerleri görüyoruz, bir evin etrafını sarıyorlar. Ev sahibi kadın “Ay durun orası benim evim” diye koşturunca askerler kocasının askeri protokolü ihlal ettiğini ve hava kuvvetlerine ait bir aracı çaldığını söylüyorlar. Kapıyı kırıp eve dalıyorlar, az sonra pilotu tuvalette buluyorlar. Yerde, köşeye çömmüş, titriyor ve vücudunda tuhaf kırmızı lekeler var.
Artık efsane olmuş X-Files jeneriğinden sonra Mulder ve Scully’ı Washington’da öğle yemeğinde görüyoruz. Mulder, Scully’e az üstte gördüğümüz pilotu gösteriyor, Albey Robert Budahas imiş ismi, dört aydır ortalıkta yokmuş. Hastaneye kaldırıldıktan sonra ortadan kaybolmuş. Askerler hiç açıklama yapmamış. Karısı da FBI’a başvurup kocasının kaçırıldığına dair suç duyurusunda bulunmuş. Idaho’daki bu Ellens Hava Üssü yakınlarında 1963’ten beri kaybolan altıncı pilotmuş. Scully “Mulder sen hayırdır, ruh yok, uzaylı yok, nereden sardın bu davaya?” diyor, Mulder ise hissetmiş bir şeylerin ters olduğunu.
Mulder tuvaletteyken memur görünümlü bir adam peydah oluyor arkasında. “Delikanlı, bu işlere bulaşma, sesini çıkartma, diklenmeyeceksin, dik duracaksın. Fişini çekiverirler, ne oldum dersin. Olaylara bulaşma, ofisine git gel!” gibisinden bilimum büyük enişte tavsiyeleri veriyorsa da Mulder artis tabi, asla büyük lafı dinlemiyor.
Sonrasında Scully mikrofilmlerden Ellens Hava Üssü’nü araştırdığında Ellens bölgesinin sık sık UFO görünen bir yer olduğunu okuyor. “Yine bizi soktun UFO işlerine” demek için Mulder’ı arıyor, Mulder ise telefondaki çıtırtılardan şüpheleniyor, camdan dışarı baktığında sokağın karşısında bir minibüs görüyor, kıllanıyor.
Sonrasında Idaho’dayız, Mulder ve Scully kayıp pilotun eşini ziyaret ediyorlar. Kocasının derisinde kızarıklıklar başlamış, sonra ufak ufak kafası gitmeye başlamış, yemeğe balık yemi atıp titriyormuş. Sonra zaten ordu alıp götürmüş adamı. Aynı semtte bir komşularının başına da benzer bir şey gelmiş. O evi ziyaret ettiklerinde komşu evin adamının saçlarını yolup yolup balık yemine taktığını görüyorlar. Komşu kadın ajanlara kibar konuşuyor, “Hava kuvvetlerine müteşekkiriz, bize bakıyorlar, vatan sağolsun, dostlar sağolsun” deyip, ajanları getiren komşusuna da sitem ediyor.
Scully ve Mulder davayı tartışıyorlar, Scully aşırı strese bağlı olabileceğini söylüyor, Pentagon’un pek çok yeni, süper uçak modeli üzerinde çalıştığını, bu pilotların belki de onun test pilotları olduğunu düşünüyor. Hava üssüne bağlanmaya çalışıyorlar ama telefonlarına dönüş alamıyorlar, bu sefer subaylardan birini evde ziyaret etmeye karar veriyorlar. Ziyaret ettikleri Albay Kissel tam bir Amerikan askeri “Lanet olası bahçemden kaybolun sizi lanet olası federaller” diyor. (valla bak) O sırada araştırmaları duyan bir gazeteci geliyor, yerel gazetede çalışıyormuş. ajanlara soru soruyor, bu sefer de bizimkiler yorum yapmıyor.
Bir sonraki sahnede The Flying Saucer isimli bir dinerdayız, bu bölge sık sık UFO görülen bir yer olduğu için meraklısı çok. Mekanı işleten iri ablanın duvarında bir sürü UFO fotoğrafı var, Mulder özellike UFO’nun iyice üçgen gözüktüğü bir tanesini beğenip satın alıyor, kadından da UFO görebileceği bir adresin tarifini alıyor.
Arabayla üssün sınırına kadar geliyorlar, Mulder bir fotoğraf makinesi alıp tepeye tırmanıyor. Scully anlamsız UFO avına getirildiği için mutsuz, arabada kalıyor. Uyuklamış, gece olmuş, bir takırtı ile uyanıyor. Yüksek bir sesten sonra arabanın camları patlıyor, Mulder Scully’yi dışarıya çıkartıyor. Gökyüzünde manyak hareketler yapan iki ışık topu var. Bir kaç tuhaf hareketten sonra gökyüzüne hızla yükselip kayboluyorlar. Bu arada Scully ve Mulder bir helikopterin arama yaptığını fark ediyor. Askeri üssün çitlerinden iki genç çocuk fırlayıp kaçmaya başlıyor, Mulder ve Scully çocukları da alıp şehre dönüyorlar.
Çocukların kafası mis gibi (ya da mis gibiymiş gibi rol yapmaya çalışırsan olmaz ya, öyleler), çocuklardan birinin dediğine göre üssün sınırlarının iyice içerisinde Yellowbase diye ikinci bir yer varmış, bu fantastik aletler orada saklanıyormuş. “Aşırı hızlı giderken aniden duruyorlar, hiç ses çıkartmıyorlar, sonra aniden hızlanıyorlar!” diye anlatıyor çocuk. Mulder çocuğa üçgen objeli fotoğrafı gösteriyor, çocukların sürekli gördüğü o askeri üsteki uçaklar da aynı böyleymiş. Scully ile ayrıca konuşuyorlar, çocuklara inandığı için Scully Mulder’ı eleştiriyor. Meğer Mulder’ın elinde Roswell bölgesinde çekilmiş bir fotoğraf varmış, aynı üçgen tipli uçan cisimler gözüküyor. Mulder’ın fikri, ordunun uzaylı teknolojisi kullanan uçaklara sahip olduğu.
Otellerinde önemli bir haber alıyorlar, kayıp pilot Albay Budahas eve dönmüş. Eve koşuyorlar tabi. Pilotun eşinin gözler yaşlı, eve gelen adamın kocası olmadığını, kocasının tuhaf davrandığını söylüyor. Pilot ise şaşkın, “Bebişim kim bu insanlar, WTF bro” diyor. Mulder pilota bazı sorular soruyor, doğum tarihi, çocukları, maç skorları… Pilotun asabı bozulunca Mulder kritik soruyu patlatıyor. “8g hızından sıfır ivmeye inen arkadaşım var mı, mümkün mü üstat?” diyor. Adam kitlenip kalıyor, sesini çıkartamıyor. Bir tuhaflık olduğu belli.
Mulder ve Scully dışarıda yine tartışıyorlar, Mulder pilotun hafızasını sildiklerini düşünüyor. Scully ise adeta bir ekşi yazarı, sıfır inanç, full eleştiri… “Olur mu lan öyle şey Mulder, cahil cahil konuşmayın olm” diyor. Mulder ısrarcı, Scully inanmıyor… Arabada atışırken bir anda iki araba birden sertçe yollarını kesiyor, biri önlerinde diğeri arkalarında. Arabadan G-Men denilen adamlar iniyor, takım elbise, güneş gözlüğü… Mulder ve Scully’i arabadan indirip üstlerini arıyorlar, fotoğraf makinesinin filmini yakıyorlar, dosyalarına el koyuyorlar, Mulder’ın da böğrüne bir tane ekliyorlar. Baş gözlüklü “Bu kasabayı ters edin adamım yoksa sizi üfeleriz, bu ulusal güvenlik meselesi” diyor. Anlaşılan tırlarla silah sevkiyatı durumları var, paralel yapı burayı da ele geçirmiş, uzaylıların işlettiği dershaneler açıyorlar…
Sonrasında oteldeler, Mulder şu noktaya kadar olanları bir toparlıyor. “Biz gelmeden önce geleceğimizi biliyorlardı, pilotu vaz geçelim diye geri getirdiler, bizi üsten kovaladılar. Biz yola çıkmadan önce restoranda bir adam beni uyarmıştı, telefonum da dinleniyordu.” diyor. Yani bütün bu gizleme çabaları, Mulder’ı doğru yolda olduklarına iyice inandırıyor.
Burada yine güzel bir diyalog var. Mulder “Uzaylı teknolojisi kullanan uçakları olduğunu saklamak için insanların canını ve aklını tehlikeye atmaya hazırlar, bu sırlar ortaya çıksa ne olur?” diyor. Scully “Ulusal bir rezalet” olur diyor, Mulder ise kendi kafasında. “Hayır” diyor, “Uzaylı varlığının kanıtı bütün dünyamızı değiştirecek bir kriz olurdu”. Scully’nin iyice sıkıldığını fark edince “Neyse ben bi duş alayım da gidelim o zaman” çekip, arabaya binip gazlıyor arabayı, araştırmasına Scully’siz devam edecek belli ki. Mulder çocukların yönlendirmesi ile hava üssüne giriyor, yaya olarak bu Yellowbase’e kadar gidip makineleri görmeye karar vermiş.
Bundan sonraki sahneleri taa çocukluğumdan hatırlıyorum, hala her izlediğimde etkilenirim.
Gecenin içerisinde Mulder üzerine gelen ışıklı bir cisim fark ediyor, Mulder’da, biz de açık açık üçgen şekilli UFO’yu görüyoruz. UFO Mulder’ın üzerinde bir süre kalıyor, ışıklarını yakıyor ve hızla kayboluyor.
Biraz sonra Mulder askerler tarafından yakalanıyor, silah tehditi ile içeri alıyorlar, kolundan bir şeyler veriyorlar. Sonra tuhaf, deneylerin yapıldığı beyaz bir yerlerde sürüklendiğini görüyoruz.
Sabah olmuş, Scully telefon başında, meraklanmış. Şehir dışına arama yapamadığını fark ediyor. Odasının etrafında dolanan yerel gazeteci abiyi görüp anında kıllanıyor. Adamın arabasından telsiz sesleri geldiğini duyunca da koşup arabasına giriyor. Adamın hava kuvvetleri kimliği ve silahı var. Bir mücadeleden sonra adamı silah zoruyla rehin alıp arabaya bindiriyor. Çocuklardan Mulder’ın üsse gittiğini öğrenince adamı arabaya bindirip zorla üsse götürüyor. Bu arada Mulder’ın üzerinde bazı deneyler yapıldığını görüyoruz. Üssün kapısında rehine değiş tokuşu oluyor, askerler Mulder’ı bırakıyorlar ama Mulder dağılmış.
Yolda Scully ile konuşurken nerede olduğunu, ne yaptığını hatırlamadığını fark ediyoruz, en son kasabada olduğunu hatırlıyor. Pilotun karısı ile konuştuklarında kadın teşekkür ediyor, durumundan gayet memnunmuş. Korktuğu her halinden belli, kapıyı kapatıp içeri kaçıyor. Artık bir kanıt ve dava kalmadığından onlar da geri dönüyorlar. Scully üstlerine raporunu iletiyor, ortada bir şey kalmadığı için dava kapanıyor.
Son sahne. Mulder spor sahasında koşusunu yapmaktadır. Bölümün başında kendisini uyaran eniştenin yaklaştığını görür. Enişte “Canınız tehlikede Mulder, artık dikkatli olun. Görmeyeceğiniz şeyler gördünüz” diyor. Mulder ise ne gördüğünü hatırlamıyor. Enişte mevzuya hakim belli ki, “Orduya ait UFOlar mı gördün?” diyor. Mulder tabi hatırlıyor yavaş yavaş. Adam giderken soruyor:
“Buradalar değil mi? Geldiler?”
“Bay Mulder, onlar çook, çok uzun zamandır buradalar…”
…ve bölüm bitiyor. (bu dizi tutar!)
Bölümün Ardından
Daha ikinci bölümündeyiz dizinin, Chris Carter bize şimdiden gayet net, gayet yakından UFO gösterdi bile, ancak Carter‘ın ustalığı da burada. Bizi de, Mulder‘ı da UFO görüp görmediğimizden emin olmayacağımız hale getirdi. Yani orduda uzay teknolojisi mi var? Ya da ordu uzaylı mı? Ya da o uçaklar sadece çok gelişmiş uçak da Mulder abartıyor mu? Aslında hiç de öyle uzaylı bir şey görmedik, evet, üçgen bir uçak… Ama acaba neydi?
Bu bölümde diyaloglar arasında verilen “Vatan sağolsun”, “Önce vatan” tadındaki mesajlar ayrıca dikkat çekiyor. Carter‘ın kalemi bu mesajları haklı çıkartmaya çalışmıyor, aslında “Vatan matan derken aileleri projelerine kurban ediyor bu devlet” mesajı var, hadi üstü kapalı, hadi okumadınız… İlerledikçe daha da açılacak örtü. Uzun uzun açıklamanın yeri burası değil, ama X-Files, bütün dünyada halkların, devletlerine güvenmemeye başladığı bir dönemin, sessiz ama sert mesajlar içeren bir dizisidir, bu da önemli bir nokta.
Bir küçük not düşeceğim, George Carlin‘in 1992 yılından bir stand-up’dan (X-Files’dan bir yıl öncesi, zamanı anlamanız için) şöyle bir alıntı var: ” …Nobody trusts the local water supply, nobody, and that amuses me. I like that, I admit I’m a bit perverted, but it amuses me that no one can really trust the water anymore. And the thing I like about it the most is, it means the system is beginning to collapse, and everything is slowly breaking down… “
Neler Gördük Neler?
UFO! Ordu UFO’su ama… Hafıza silme, Test pilotları, G-Men, Çok şey bilen gizemli bir memur!