Marvel Cinematic Universe’ün yeni fazında multiverse’e dalacağız gibi gözüküyor. Loki dizisinde hem paralel evrenlerin oluştuğunu gördük hem de yeni fazın ana kötü adamı Kang the Conqueror karakteriyle tanıştık ki kendisinin hikâyesi, multiverse’le doğrudan bağlantılı. Spider-Man: No Way Home ve isminden anlaşılacağı gibi Doctor Strange in the Multiverse of Madness’ta da multiverse konusu işlenecek.
Ama geek halkı en çok, Spider-Man karakterinin bu konseptte işlenmesine heyecanlanmış durumda. No Way Home fragmanı 24 saatte 355.5 milyon izlenip Avengers: Endgame fragmanının rekorunu kırarak bunu bir kez daha gösterdi. Ve bunun sebebi de Andrew Garfield’ın versiyonundan çok Tobey Maguire’ın Spider-Man’inin bu filmle dönecek olması. Pek çok hayran, Ağ Kafa’nın bu yorumunu sık sık Tom Holland’lı Spider-Man’le kıyaslayıp çok daha iyi olduğunu ifade ediyor. Peki, insanların Sam Raimi imzalı üçlemeye ve onun Spider-Man’ine olan bu aşkının sebebi ne?
Bana sorarsanız bunun sebebi büyük oranda nostalji. Bu filmler, süper kahraman janrası sinemanın en popüler janrası hâline gelmeden, her yıl 3 – 5 tane Marvel/DC çizgi romanından uyarlama filmler izlemeye başlamamızdan önce çıktı. Bazı Süpermen, Batman ve X-Men filmleri var olsa da bir süper kahraman filmi, o zamanlar için hâlâ yeni ve heyecan verici bir şeydi. Bu da Spider-Man üçlemesini, onu çocukken izleyen ve aralarına benim de dâhil olduğum geekler için gerçekten etkileyici kılıyordu. Peter Parker gibi özgüvensiz, akranları tarafından dışlanan, maddi olarak orta-alt sınıftan ve sosyal becerileri eksik ve bu yüzden izleyici kitlesinin çoğunluğunu oluşturan çocuk-ergen erkekler için empati yapılması çok kolay bir karakterin, Spider-Man kadar sempatik ve güçlü bir kahramana dönüşmesi, sinemada çok yaygın olmayan bir hikayeydi. Yani, bu Spider-Man üçlemesinin çıktığı zamanın çocuklarındaki yer,i bu zamanda çıkan bir süper kahraman film serisinin zamane çocuklarındaki yerinden çok farklı.
Filmler bu şartlarda çıkmış olmasa kimsenin Tobey Maguire’ın kalas gibi donuk ve ifadesiz oyunculuğuna, liseye giden bir karakteri oynarken 30 yaşında görünmesine, Green Goblin’in iğrenç yeşil kostümüne ve cheesy kahkahasına bayılacağını zannetmiyorum. O filmlerin kötü olduğunu düşündüğümden değil, şimdi bile izlerken keyif aldığım filmler. Özellikle Spider-Man 2’nin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum hatta. Ama ne Maguire’ın sürekli ebleh ebleh bakan Peter’ı ne de filmleri, Tom Holland’ın Peter’ından ve Homecoming’den iyi değil. Bir kere serinin Sandman dışındaki dört villain’ından üçünün kendi sebeplerinden çok, başka iradelerin kontrolü altına girdikleri için ya da akıl sağlıklarını kaybettikleri için kötülük yapmaları, hikâyenin kalitesini tek başına düşürüyor bana kalırsa.
Venom’u zaten Peter’ı etkilediği gibi simbiyot etkiliyordu. Doctor Octopus, mekanik kollarının yapay zekâsına yenilmişti. Green Goblin ise kendine uyguladığı güvenli olmayan performans arttırıcı ilaç sebebiyle düpedüz şizofrendi. Bu karakterlerin hiçbiri Homecoming’in ilk on dakikasında motivasyonu gayet iyi açıklanan ve kısmen haklı da bulduğumuz Vulture kadar iyi bir kötü değil. Üç filmin üçünün de sonunda kötü adamların esas kızı kaçırması, Mary Jane ile Peter arasında geçen, romantik olmaya çalışan, kötü yazılmış saçma diyaloglar… Tüm bu kötü yönler, bu kadar idealize edilen bir film serisi için hayli fazla bence. Çoğu kimseye göre üçlemenin en kötü filmi olan üçüncü filmde Peter’ın karanlık tarafa kaydığını anlamamız için sokak ortasında yaptığı saçma danstan bahsetmiyorum bile.
Bu seriyi övmek adına Holland’lı seriye getirilen bazı eleştirileri de oldukça yersiz buluyorum. Yeni jenerasyon Spider-Man filmleri, özellikle Spider-Man’i, Iron Man’in yancılığından kopup kendi ayakları üzerinde duramamış bir “Iron Boy Jr.” olarak resmetmekle suçlanıyor. Halbuki Homecoming filmi, sırf Peter’ın Tony Stark’ın ona verdiği kostümden fazlası olduğunu göstermesine ayrılmıştı.
Velhasılıkelam nostalji hem hüzün hem de mutluluk ve yaşam sevinci veren tatlı bir his, mantığımızın ve sağduyumuzun önüne geçmemesini sağladığımız sürece.
Yazan: Burak Aydın