Sinema sektöründe -ister iyi ister kötü anlamda- taşları yerinden oynatan Marvel Cinematic Universe, Infinity Saga sonrası düşüşte. 2019 Nisanı’nda Avengers: Endgame ile orijinal altılı diye anılan ekibin hikâyesini sonlandıran MCU, yine aynı yıl çıkan Spider-Man: Far From Home’la Infinity Saga’yı sonlandırmış, iki senelik bir araya girmişti. Bana soracak olursanız bu oldukça doğru bir karardı. Hâlihazırda yüksek olan hype‘a ve gişe hasılatına bakarak işin suyunu çıkarmak isteyebilirlerdi ancak dizi gibi film seyreden çekirdek Marvel seyircisi artık yorgun düşmüştü. Hayran kitlesi Marvel seyircisini de aşan orijinal altılının yerine yenilerini getirmek için bir soluklanmak gerekiyordu. Nitekim öyle oldu.

Sonradan Multiverse Saga olarak adlandırılacağını öğreneceğimiz MCU’nun ikinci devri, pandeminin de etkisiyle ancak 2021’de vizyona girebilen Black Widow’la başlayabildi. Hatta vizyon kelimesi yanlış olur çünkü Covid-19 laneti sebebiyle eş zamanlı olarak Disney+’ta yayınlandı, hem de oldukça kötü görsel efektlerle. Marvel’ın ilk firesi buydu. Scarlett Johansson’ın başından beri solo filmi hak eden karakteri, bu filme geç de olsa kavuşmuş ancak kalitesi hak ettiğinden fersah fersah geride kalmıştı. Tabii bu göz ardı edilebilir bir durumdu, sonuçta dizi sıklığında film yapıldığında arada çürük yumurtaların olması kaçınılmazdı.

Ancak bu sefer yumurtaların sayısında artış vardı. MCU, Multiverse Saga’nın ilk üç filminde (Black Widow, Shang-Chi, Eternals), 2015’teki Ant-Man’den beri düşmediği 500 milyon dolar gişe hasılatı seviyesine bile ulaşamamıştı. Şaşalı rakamlara ulaşmak için ancak iki dünyanın bir araya gelmesi gerekiyordu, o da Spider-Man: No Way Home’da oldu.

Tekrardan büyük kitlelere ulaşmak önemliydi, sonuçta Marvel sadece yeni bir dönemi başlatmakla değil, Covid sonrası seyirciyi sinemaya getirmekle de uğraşıyordu. Yukarıda belirttiğim “çekirdek Marvel seyircisi” içinden biri olarak ben bile Shang-Chi’yi pas geçip Eternals’la sinemaya dönmüştüm – kendim bir eternal olmadığım için maske takarak tabii. Ancak Tobey Maguire’la Andrew Garfield’ın teşrif ettiği No Way Home, Marvel fanı olmayan seyircileri de toplamayı başarmış, arasında maske takmanın anlamsız kalacağı kalabalıklar salonları doldurmuştu.

İsminde multiverse (çoklu evren) geçen bir döneme girdiğimiz için seyircinin gittikçe karmaşıklaşacak çoklu evren konseptiyle tanışması gerekiyordu. Ve bence Marvel yine doğru bir karar verdi, bu konsepti en çok seyirci çekebileceği filmde gösterdi. Fakat bu doğru karar, bir yanlışı getirdi beraberinde: Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmi daha sonra gösterime girmiş oldu ve hiç de beklediğimiz gibi bir “madness” (çılgınlık) yoktu ekranda.

Multiverse konseptinin ikinci sıçrayışı patlak verirken, Disney+ dizileri de -kötü anlamda- patlıyordu. Platform ülkemize çok sonradan girdiği için zaten sadece Marvel seyircisinin takip ettiği diziler, bekleneni vermekte zorluk çekiyordu. Binlerce teori üzerine kurulan WandaVision çoğu teoriyi boşa çıkarıyor, diziyi izleyip Doctor Strange 2’ye gidenlere pek bir şey sunmuyordu. Unutmayalım, “eski MCU’da” Agents of SHIELD’ın o haftaki final sahnesinin Age of Ultron’un açılış sahnesine kusursuz bir bağlanışını bile izlemiştik.

No Way Home sonrası yayınlanan Doctor Strange, Thor ve Black Panther devam filmleri seleflerinin çıtasına erişemiyordu. Ama No Way Home’la ilgili şunu söylemek isterim, pazarlama sürecinde eski Spider-Man’lere dair bir şey göstermeyen filme beklentimi oldukça düşürerek “Abi birini getirseler öteki gelmez” diye düşünerek gitmiş, üç Spider-Man’i bir arada gördüğümde MCU’nun uzun süredir bana yaşatmadığı bir hissi yaşamıştım: “Gördüklerime inanamıyorum, ben bunları görebilecek kadar yaşayabildiğim için şanslıyım ve dahası için de çok heyecanlıyım.

En son The Avengers izlerken bunu hissetmiştim. Ayrı ayrı filmlerini izlediğim altı süper kahraman, aynı filmde aynı düşmana karşı birleşmişlerdi. Battle of New York’u izlerken küçükken okuduğum çizgi romanlardaki crossover’lar aklıma gelmiş, o savaş bitmesin diye dua etmiştim. No Way Home izlerken de 1994 Spider-Man çizgi dizisindeki Madame Web’li bölümlere gitmiştim. Şimdi bu umudu Deadpool 3 için saklıyorum çünkü Marvel’ın elinde yine büyük bir fırsat var. Her ne kadar Kang Dynasty serüveni, Jonathan Mayors yüzünden bitiyor gibi gözükse de Deadpool 3 çok fazla seyirci çekecek ve çoklu evren “çılgınlığını” gerçekten görebileceğimiz bir film olacak.

Aslına bakarsanız dizilerin kötü performansı, ana kötünün değiştirilme ihtimali, filmlerin yeterince ilgi çekmemesi ve seyircinin yeni karakterlere ısınamaması derken MCU’nun gidişatı iyi gözükmüyor. Ama Deadpool 3’e umutlu olmamı sağlayan bir şey yaşadım The Marvels izlerken, yine eskilerde kalan bir duygumu tetikleyen bir his; after-credits heyecanı.

Malum hype döneminde olduğu için bir milyar dolar gişe elde eden Captain Marvel filmi, devamı niteliğindeki The Marvels’ta buna asla yaklaşamadı. Eğlenceli bir seyirlik olsa da dijital platformda yayınlansaydı asla üzülmeyeceğim bu iş, şimdiye kadarki filmlerden farklı bir şey yapıyordu. İlk kez Disney+ dizilerinde yaratılıp dev ekrana terfi eden karakterler görüyorduk. Kendi ismini taşıyan dizisinden gelen Ms. Marvel ve ailesinin yanı sıra, Captain Marvel filminde çocukluğunu görsek de esas gelişimini ve güçlerini kazanmasını WandaVision’da yaşayan Monica Rambeau’yu da bu listeye ekleyebiliriz. 

Diziler yayınlanmaya başladığından beri hayal ettiğimiz o “çizgi roman atmosferi” burada mevcuttu. Seyirciler “Monica kim, nasıl güç kazandı” diye düşünürken WandaVision izleyenler buna aşinaydı. Ms. Marvel’ın bilekliğine ve ailesine anlam verebilmek, dizinin seyircileri için oldukça kolaydı. Sadece şarkı söyleyerek iletişim kurabilen bir ırkın olduğu bu çocuksu filmde, beynimin arka planında mutant kelimesini ilk kez Ms. Marvel dizisinin sonunda duyduğumuz bilgisi saklıydı.

Bu bilgi, Monica’nın güçlerini Wanda’nın yarattığı Hex’ten geçerek kazandığı bilgisiyle yakın temastaydı zihnimde. Sonuçta Wanda, henüz MCU’da olmasa da, aslen bir mutant. Monica da mutasyona uğramış olabilir. E Ms. Marvel’da da mutasyon varsa, güçlerini Kree kanıyla kazanan Captain Marvel da bu iki kadınla birlikte bağlantılıysa, mutantlık neden Kree’lere bağlanmasın? En azından MCU’ya dâhil olacağını bildiğimiz mutantlar neden bu filmde yer almasın?

Nitekim öyle de oldu. İlk ve tek after-credits sahnesinde Monica Rambeau’nun başka bir evrene düştüğünü -ne de olsa Multiverse Saga’dayız- ve bu evrende annesinin X-Men’den Binary olduğunu gördük! Monica’nın başında The Beast bekliyor, arkasında X-Men’in meşhur X logolu kapısı yer alıyordu! Bu görüntüler içimi çocuksu bir heyecanla kapladı, salondan Marvel film teorisi videoları izlediğim günlerdeki neşeyle çıktım.

Mutant kelimesi telaffuz edilmese de Hugh Jackman’ın da yer alacağı Deadpool filmine doğru giderken bunlar müthiş gelişmeler değil mi? Mutantlar nasıl dâhil olacak, çoklu evrenden mi gelecekler yoksa iş Kree’lere mi bağlanacak, Secret Wars’a nasıl yol alacağız diye düşünerek uzun süredir yapmadığımız o beyin fırtınasını yapmak çok keyifli değil mi?

Kabul edeyim, bazıları için değil. Ms. Marvel’ın Young Avengers’ı kuracak kişi olduğunu ilk saniyeden anlamak için Kate Bishop’un tanıtıldığı Hawkeye dizisini izlemek gerekmesi, birçok arkadaşıma yorucu geliyor. Marvel dizilerine -Loki hariç- verilen tepkilere bakılırsa genel seyirci için de öyle. Fakat bence işin en keyifli kısımlarından biri ve “çekirdek Marvel seyircisi” diye hitap ettiğim kitleye MCU’yu sevdiren de bu.

Her filmde o Infinity Stone’ları toplayarak geldik Infinity War’a. Marvel bunu şans ve planlamanın mucizevi birlikteliğiyle sağladı, şimdi ikisinde de tökezliyor ve birazcık dağılmış durumda olsa da bence umut var. Kapitalizmin istediği gibi bütün seyircileri çekecek kadar var mı bilmiyorum, olsaydı “Robert Downey Jr. geri dönecek” dedikoduları çıkmazdı sanki ama en azından, en azından biz çekirdek Marvel hayranları için gelecek o kadar da karanlık değil.

Yazan: Berke Kadam

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.