İsmi Obama olmayanların yeni sezonunu heyecanla beklemeye devam ettiği Game of Thrones ile ilgili yazı serimize hız kesmeden devam ediyoruz. Bu aralar bu konuda biraz başınızı şişireceğiz, şimdiden haberiniz olsun. Konuşulacak çok fazla teori, üzerinde durulması gereken pek çok detay var. Ancak bu teorileri incelediğinizde, karakterlerin motivasyonlarını tam olarak anlayabilmek için geçmişlerine biraz hakim olmak gerektiğini görüyorsunuz. Gerek dizide, gerekse de kitapta bol bol; “Taht benim doğuştan hakkım!”, “Eski Tanrılar pipini kopartsın!”, “Ensest bunların kanında var!” benzeri ifadeler görmüş ve haliyle yapılan bu referansları merak etmişsinizdir. Eğer durum buysa, gelin hep birlikte Game of Thrones dünyasının tarihini kurcalayalım ve kim kimi nerede ne zaman neden öpmüş daha iyi anlayalım…

Bu tarihçe ile ilgili olarak bilmeniz gereken ilk şey, Fatih Aegon’un Westeros’u işgalinin sıfır noktası olarak kabul edilmesi olmalı. Kimi yerlerde “Fetih öncesi/sonrası”, kimi yerlerde ise sadece artı ve eksi olarak betimlenen tarihler bu olayı merkez almaktadırlar. Biz de bu yazımızda “FÖ” (Fetihten Önce) ve “FS” (Fetihten Sonra) ifadelerini kullanacağız. İkinci olarak; bildiğiniz üzere Game of Thrones dünyası aşırı detaylı ve kapsamlı bir külliyat içermekte. Bizler “genel anlamda” Westeros merkezli bir gidişata tanıklık etsek de, aslında ortada çok daha geniş bir harita bulunmakta. Bu nedenle tarihçeyi bölgesel olarak böleceğiz. İlk olarak Westeros’la başlayıp, ardından Essos ile devam edip, sonrasında karmakarışık bir şekilde al gülüm ver gülüm yaparak ikisi arasında mekik dokuyacağız. Dahası, G.R.R.M bu dünyayı yaratırken hiçbir detayı atlamamaya gayret gösterdiğinden kültürlere, dinlere, dillere vb. konulara da ayrıca değineceğiz. Ama şimdi her şeyin başlangıcına, Westeros’un dutluk zamanlarına gideceğiz…

 

ŞAFAK ÇAĞI (12.000 FÖ)

1

Westeros’un üzerinde henüz üzerinde oyunlar oynanacak tahtların olmadığı bu yıllarda, Ormanın Çocukları bu toprakları vatan bellemiş durumdaydı. Boyları genel olarak bir insan çocuğundan daha uzun olmayan bu ırka “çocuklar” denmesi de bundandır zaten. Ormanın Çocukları doğa ile iç içe yaşayan, onu hem evi, hem eşi, hem de tanrısı bellemiş bir ırk konumunda. Kumaş bulayım da üzerime kıyafet yapayım, metal döveyim de kendime silah edineyim gibi dertleri asla olmadı.

Bu arkadaşların bazı doğaüstü güçleri var. İşte ne bileyim, hayvanları kontrol edebilmek olsun (warging), doğaya karışarak bugünü ve geleceği görebilmek olsun (yeşilgörüş) bugün etkilerini seride hala gördüğümüz bazı özellikler Ormanın Çocuklarına ait durumda. Ağaçların üzerine yüz çizerek onları Yürek Ağacı’na çeviren de yine onlar. Bugün “Eski Tanrılar” olarak bildiğimiz inanç, Ormanın Çocukları’na ait bir inanç. Tam olarak ne kadar zamandır Westeros’ta kendi başlarına yaşadıkları bilinmemekte ancak yalnızlıklarının ne zaman bittiği çok iyi bilinmektedir.

O zamanlar kıtanın en alt sağ tarafında, Westeros ve Essos’u birbirine bağlayan bir köprü vazifesi gören “Dorne’un Kolu” bulunmaktaydı. İşte ilk insanlar, bu kolun üzerinde yürüyerek Westeros’a geçiş yaptılar ve resmi olarak bu karanın “ilk işgalcisi” konumuna yerleştiler. Aslında gelip akıllı uslu şekilde yaşamaya çalışsalar ortada bir sorun olmayacaktı ancak bunlar kalkıp yürek ağaçlarını yok etmeye başladılar. Bu da Ormanın Çocukları’nın saldırıya geçmesi için yeterli oldu.

Lakin insanlar metalden yapılma silahlar kullanmaktaydı ve bu da savaşta çocukların ağır hasarlar almasına neden oluyordu. Üstelik öldürdükçe köprü üzerinden daha fazla insan gelmeye de devam ediyordu. Bunun üzerine Ormanın Çocukları büyü kullanarak suların yükselmesini sağladı ve Dorne’un Kolu’nu parçalara ayırdı. Şu an Game of Thrones haritasını açar ve bu bölgeye bakarsanız, Basamaktaşı adı verilen adalar zincirini görebilirsiniz. İşte bu adalar, aslında parçalanmış olan Dorne’un Kolu’ndan başkası değildir. Çocuklar savaşı kazandıklarını düşünmektedir ama lakin ki durum pek de öyle değildir…

Büyünün etkisiyle yükselen sular sadece Dorne’un Kolu’nu değil, tüm Westeros’u sular altında bırakır. Baktılar vatan elden gidiyor, hemen tanrılarına yalvarmaya başlar çocuklar ve bu suyun insanları yok etmesini dilerler. Gerçekten de durum böyle olur ve insanlar çok ciddi zararlar alırlar. Yaklaşık olarak 2.000 yıl süren bu mücadelede kazanan bir taraf olmaz ancak her iki taraf da yok olmanın eşiğine gelir. Sonuç olarak, etkileri bugün gördüğümüz hemen her şeyi belirginleştiren bir anlaşma imzalanır F.Ö. 10,000 yılında.

Lokasyon olarak, kıtanın merkezinde bulunan Tanrı’nın Gözü gölünün ortasında yer alan Yüzler Adası tercih edilir. Anlaşmaya göre Ormanın Çocukları kıtadaki bütün ormanlara sahip olacak, insanlar ise bir daha hiçbir yürek ağacını yok etmemeleri şartıyla ne kadar açık arazi, dağ, tepe, ova varsa sahip olacaktır. Anlaşmaya şahitlik etmesi için adada yer alan bütün ağaçların üzerine yüzler çizilir ve adanın ismi de buradan gelmektedir. Bugün bile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Yüzler Adası’ndaki yürek ağaçları sapasağlam durmaktadır…

1 2
Author

Organizatör, yazar, gamer. Hayatta en önemli şeyin bir şeye gülebilmek olduğuna inananlardan. Gülemeyeceksek zaten niye? @sutdokmusjedi

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.