Hazır hepimiz House of the Dragon dizisine antenlerimizi döndürmüşken, dizi de gideceği doğrultuyu belirten ikinci bir bölüm yayınlanmışken ve bu diziye kaynaklık eden bir adet kitap da mevcutken geekler için “Bu uyarlama kitaba ne kadar sadık?” sorusunun gündeme gelme vaktidir!
House of the Dragon’a kaynaklık eden Ateş ve Kan, Game of Thrones ismine aşina olanların bekleyeceği şekilde Buz ve Ateşin Şarkısı serisindeki gibi serim, düğüm ve çözümden müteşekkil bir olay örgüsüne sahip olmaktan ziyade, Targaryen hanesinin kökleri, geçmiş ve geleceğini anlatmak üzere tasarlanmış bir kitap. Ona bir roman demeye çok uzağız, bir anlamda kurgusal şecere diyebiliriz belki, daha isabetli olur. Dolayısıyla Ateş ve Kan’da anlatılanlar ile bunların başka bir ortama, izlememiz için üretilmiş bir diziye dönüştürülmesi söz konusu olduğunda ortaya, herhangi bir roman uyarlamasından bile daha çok değişiklik çıkması kaçınılmaz. Fakat beklenenlerin yani, bir tarihçe gibi düşünülmüş bu kitapta olmayan diyaloglar, betimlemeler, karakter gelişimleri gibi birçok unsurun yanında, anlatılan hikâyenin oturduğu temellerde de bazı değişiklikler söz konusu. Dizinin henüz ilk bölümü yayınlanmışken biz de bunlardan şimdiye kadar açık edilmiş olan en önemli beş tanesine bir bakış atalım dedik.
Görselden sonrasını lütfen dikkatli okuyunuz, yazımız dizinin ikinci bölümünde olan olayları kapsayacak kadar da olsa spoiler içermektedir!
Jaehaerys’in Veliahtı
House of the Dragon’un ilk bölümü, dış sesli bir önsöz ile açılıyor ve burada Kral I. Jaehaerys’in ölümünden sonra tahtın kime kalacağının tartışıldığı anlatılıyordu. Dizide, bu seçim esnasında başka adayların da söz konusu olduğu belirtilse de asıl kararsızlık, Prenses Rhaenys ve Viserys arasındaymış gibi yansıtıldı. Bunu destekler şekilde ikinci bölümde Prenses Rhaenys, taze veliahdımız Rhaenyra’ya, tahttaki sabit hakkını, bir kadın olduğu için alamadığından dert yandı; kendisini de benzer bir sonun beklediğinden bahsetti. Buraya kadar olan kısım teknik olarak kitaptan farklı değil ancak dizide henüz net bir karşılığı olmayan bir detay var.
Ateş ve Kan kitabı dâhilinde veliaht tartışmaları ve konseyce yapılan seçim, Kral I. Jaehaerys henüz güçten düşmeden önce gerçekleşmişti ve burada özne çoğunlukla Prenses Rhaenys değil, onun karnındaki, erkek olacağı umulan bebeğiyle alakalıydı. Rhaenys ilk olarak bir kız çocuk doğurdu ve bu belki sorunu çözebilirdi fakat sonrasında, yine kral hâlâ hayattayken bir de erkek çocuk doğurdu. Dolayısıyla her ne kadar biz, işi bir adım ileriye taşıyarak, Rhaenys üzerinden gerçekleştiği için bu durumu, bir kadının çocuklarına iktidarı teslim etmemek olarak yorumlayabilecek olsak da neticesinde bu seçim, Rhaenys ile Viserys arasında değil; Rhaenys’in oğlu ile Viserys arasında yapıldı. Mevcut kralın eşi, İyi Kalpli Kraliçe olarak bilinen Alysanne de dâhil olmak üzere pek çok kişi, tahtın doğal varisinin Rhaenys olduğunu dile getirse de bu seçim, her zaman erkek varisler arasındaydı.
Bu yüzden işin içine teknik sebeplerin girmesi bakımından değiştirilmiş demektense yeterince açıklanmadığı için es geçildiğini belirteceğim bu veliaht meselesi, ilk maddemizi oluşturuyor.
Kraliçe Aemma’nın Sezaryeni ve Ölümü
House of the Dragon’un ilk bölümünde şahitlik ettiğimiz sezaryen sahnesini ve Kral Viserys’in çocuğu ile karısı arasında, ikisini yahut birini kaybetmek üzerine yaptığı o tercihi hatırlarsınız. Bu tercih, her ne kadar insanların eğlenmesi için tasarlanan ve Yedi Krallığın kalbinde düzenlenen görkemli bir turnuva esnasında, arka planda kralın, aralarından biri henüz doğmamış çocuğu ve hayati riske sahip eşini içeren bir sürü sorunu yerine gösterişe önem verdiğini aktarması açısından yahut grafik ve sert sahnelerle bu iki olay arasındaki tezadı, Game of Thrones’tan beklenen o stilde yüzümüze çarpması bakımından dizinin anlatımı için iyi bir tercih olsa da bunların hiçbiri kitapta yer almıyor.
Ateş ve Kan’da sadece Kraliçe Aemma’nın doğum sırasında öldüğü, çocuğun da çok az bir süre geçtikten sonra annesine katıldığına ilişkin bir bilgi bulunuyor.
Alicent ve Eski Kral
Bir sonraki başlığımız da Alicent Hightower ile ilişkili olacak bu sebeple neden ikisini bir araya toparlayarak ve doğrudan listeyi dört maddeye indirerek, “Alicent Hightower” ismiyle bir başlık açmadığımı merak edebilirsiniz. Fakat bence ilk iki bölüm itibariyle -elbette bu değişiklikler birbirini etkilese de- ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken tercihler söz konusu.
Alicent, dizide bizlere Kral’ın Eli olan babası Otto Hightower’ın yönlendirmesiyle Kral I. Viserys karısını kaybettikten sonra onunla ilgilenen bir genç kadın olarak tanıtılıyor. Fakat Ateş ve Kan’da Alicent, önceki kralla yani Kral I. Jaehaerys ile olan ilişkisiyle çıkıyor sahneye. Kralın altmış dokuz yaşına bastığı saltanatının son döneminde, babasının yeni Kral’ın Eli olarak seçilmesiyle saraya gelen ve henüz on beş yaşında olan Alicent, sürekli bu yaşlı ve yatalak kralın yanında görülüyor. Krala yemeğini getiriyor, kitap okuyor; ona yıkanmasında ve giyinmesinde yardımcı oluyor hatta öyle ki İhtiyar Kral, son günlerinde ona sık sık kızlarının isimleriyle hitap ediyor. Kral Jaehaerys’in bu acımasız dünyada bir değişiklik olarak yatağında ve olabildiğince huzurla gerçekleşen ölümü de yine, Leydi Alicent ona kitap okurken gerçekleşiyor.
Alicent Hightower karakterine kitaplardaki bu arka planı vermemelerinin sebebi, bir sonraki maddeyle ilgili olabilir. Fakat bence bu değişiklik, Kral’ın Eli Otto Hightower’ın kraliyete karşı durumu ve tutumundan başlayarak onun Kral Viserys ile olan ilişkisinin çarpıklığı ve ileride Alicent’in neyi, neden yaptığıyla ilgili bizlerin empatisine sunulması gereken pek çok şeyi bertaraf ediyor. Biraz tatsız açıkçası.
Alicent ve Rhaenyra İlişkisi
Bir önceki maddeden yola çıkarak tahmin etmiş olacağınız üzere dizide bizlere çocukluk arkadaşları olarak tanıtılan ve hatta henüz dizide böyle bir şey görmesek de dizinin yayınlanmasından önce aralarında belirli bir romantik çekim olacağı söylenen Leydi Alicent ile Prenses Rhaenyra arasında böylesi bir ilişki, kitap için söz konusu değil. Bir kere kitapta, aralarında çocukluk arkadaşı olmalarını engelleyecek kadar büyük bir yaş farkı var; babası Kral Viserys kendisini veliaht ilan ettiğinde Rhaenyra ancak sekiz yaşlarında ki dizide bu da değiştirilmiş ve babasının tahta çıkmasından önce, önceki kralla günlerini geçiren Alicent ise ergenliğinin son dönemlerini yaşıyor.
Ateş ve Kan dâhilinde bu iki karakter, ilk olarak Rhaenyra’nın babası Kral Viserys, Alicent ile evlenmeye karar verdiğinde karşı karşıya gelip, hayat hikâyelerinin sonuna kadar da öyle kalıyorlar. Hatta dizide de daha fazla değişiklik yapılmazsa göreceğimiz Siyahlar ile Yeşiller‘in savaşı da buradan doğuyor. Dizide ise buraya, muhtemelen Sir Cole ve Prens Daemon’un da dâhil olacağı başka başka duygusal çatışmalar eklemek istemişler. Umarız aşk üçgenlerine çok fazla kaptırıp, koca bir diziyi Müge Anlı’nın bir programına döndürmeden bu işin altından kalkabilirler.
Ejderha Yumurtası ve Rhaenyra’nın Diplomasisi
House of the Dragon’un ikinci bölümü The Rouge Prince‘teki ana meselemizi oluşturan Prens Daemon’un ejderha yumurtalarından birini, henüz müjdesi gelen, anne karnındaki çocuğunun beşiğine koymak adına, habersizce alıkoyması kitapta da yer alıyor. Ancak kitap ve dizi arasında bu olayın nedenleri ve sonuçları bakımından bir dizi farklılık var.
İlk olarak kitapta Daemon, Rhaenyra’nın kardeşi yahut kralın doğumda ölen son erkek çocuğu için seçilmiş olan özel bir yumurtayı değil, o an itibariyle bir ejderha yumurtasını alıyor. İkinci olarak Daemon’un hayat kadını olduğu için evlenmesine tepki gösterilen Mysaria, kitapta gerçekten de Daemon’un çocuğuna hamile kalıyor ancak Kral Viseyrs’in sinirlenmesi ve bu evliliği yasaklaması üzerine gönderildiği Lys yolunda çocuğu kaybediyor. Son olarak da kardeşler arasında yaşanan bu krizin çözümünde Prenses Rhaenyra herhangi bir şekilde rol almıyor.
Dizide hem Prenses Rhaenyra ile amcası Daemon arasındaki ilişkiye bir katman daha eklemek hem de Rhaenyra’yı ejderhası Syrax üzerinde, kral babasından bile izin almadan gelmesiyle izleyicileri etkilemek amacıyla böyle bir değişiklik yapmış olabilirler. Ancak Daemon’un ilk bölümde üzerine basılarak gösterilen cinsel iktidarsızlığı ve ikinci bölümde eklenen Mysaria’nın kısırlığı/önlemliliği neye hizmet edecek, henüz bilemiyoruz.
Bonus: Buz ve Ateşin Şarkısıyla İlgili Kehanet
Kronolojiden biraz saptık ama olsun, bu da neticede bir ek maddedir. İlk bölümün son dakikalarında Kral Viserys, o âna kadar hayatta kalan tek çocuğu Prenses Rhaenyra’ya, onu varisi ilan edeceğini açıklarken bir kehanetten bahis açtı. Viserys’in söylediğine göre Yedi Krallığı birleştiren ve Demir Taht’ı inşa eden Fatih Aegon, bütün bunları boşuna yapmamıştı; bir rüya görmüştü, bu rüyada da insanlığın sonunu korkunç bir kış getiriyordu. O kış geldiğinde, tahtta bir Targaryen olması elzemdi.
Ateş ve Kan özelinde farklı hanelerin inandığı bazı kehanetlerden bahsediliyor ancak Fatih Aegon’un böyle bir rüya gördüğüne yahut etrafta böyle bir kehanetin dolaştığına dair herhangi bir cümle yer almıyor. Tabii ki sözü hiç geçmediği için tam tersiyle Fatih Aegon’un ya da başka bir karakterin böyle bir rüya görmediğine dair de herhangi bir kanıt bulamayacağızdır ve House of the Dragon dizisinin senaryosuna bizzat evrenin yaratıcısı George R.R. Martin’in eşlik ettiğini düşünürsek, başından beri niyetinin bu olduğunu ve bu sebeple söz konusu diyaloğu diziye eklettirdiğini düşünmekte de serbestiz.
Sizin diziyle kitap arasında yakaladığınız başka değişiklikler var mı? İleriki bölümlerde daha neler değişir, neler aynı kalır? Kitapları okumuş olsanız bile dizinin sizi şaşırtabileceğini düşünüp mutlu oluyor musunuz yoksa “Kitaplardan ne kadar saparlarsa o kadar kötü oluyor!” mu diyorsunuz? Ben şahsen kitabı yeni bitirdim, birileri olsa da üzerine konuşsam diyorum. Eh, yorumlar da tam olarka bunun için var!
