Bizleri George R. R. Martin ve onun eserlerinden uyarlanan yapımlara çeken şeylerden biri, anlattığı Orta Çağ’dan esinlenilmiş hanedan hikâyelerinin ve anlatıların içine eklediği fantastik unsurların yanında, şüphesiz ki bunların hepsine somutluk kazandıran mekânlar ile o mekânların sembolü hâline gelen bir ağaç, bir ırmak yahut bir kale gibi unsurlar. Game of Thrones’un jeneriğinden başlayarak dünyayı kasıp kavuran bu uyarlamaların da hikâyede ne kadar çuvallarlarsa çuvallasınlar, o tasvirleri ve sembolleri aktarmakta başarılı olduklarını, bu sayede de atlamaya kıyamadığımız başlangıçları bize sunduklarını söyleyebiliriz.

Tavuk ve yumurta ilişkisini kendimize örnek alarak mekânların mı hikâyeler yarattığını yoksa hikâyelerin mi mekânlara kıymetini verdiğini tartışabiliriz. Konu başlıklarından bir tanesinde Harry Potter’ın büyüme macerası orada başlayıp bitmeseydi, Hogwarts’ı biz de özlem duyduğumuz bir ev gibi hatırlar mıydık diye sorardık; bir diğerinde ise Notre-Dame’da çıkan yangından sonra insanların neden bir binaya bakarak yüzyıllar öncesinden kalma bir ilahiyi mırıldandıklarını konuşurduk. Yine de saatler sonrasında ulaştığımız sonuç değişmezdi sanırım: Hikâyeleri olan mekânlar, kendilerini hatırlayan bir tek kişi bile kalmasa dahi bir sembol olarak sonsuza kadar yaşatılırlar. Harrenhal da bu sembol mekânların -tabii kurgusal olanlarından- bir tanesi.

Aman dikkat, görselden sonra House of The Dragon’un altıncı bölümü ve kitaptaki ilgili yerlerle alakalı spoiler vardır.

Harrenhal, Aegon’un Fethi’nden önce, Hoare Hanesi hem Nehir Toprakları hem de Demir Adalar’ın en baskın hanesiyken inşa ediliyor.

Kibirli bir yönetici olan ve tiranlığıyla nam salan Kara Harren, Yedi Krallık’ın en büyük kalesini inşa etmek istemiş ve kışın donarak, yazın hararet geçirerek hayatını kaybeden yüzlerce tutsağın emeğiyle kırk yıllık bir sürecin ardından bu emeline de ulaşmıştı. Harrenhal’ın surları gerçekten de görkemliydi fakat neredeyse tüm dış düşmanlara kafa tutabilecek kadar sağlam ve içinde yer aldığı topraklar, yıllarca büyük bir nüfusu doyurabilecek kadar verimli olan bu kale, Fatih Aegon tarafından sarsılacaktı.

Kara Harren, I. Aegon Westoras’a ulaşıp da kendisinden bağlılık yemini etmesini istediğinde onu reddetmişti çünkü batmayacağı söylenen Titanik’in buzdağının görünmeyen yüzüyle karşılaşmasındaki kaderine benzer şekilde, hiçbir ordunun kalesini geçemeyeceğine inanıyordu. Belki böylesine bir inançta haklıydı da fakat Fatih Aegon’un ejderhası Kara Dehşet Balerion’u hesaba katmamıştı ve bu hikâyede çokça gördüğümüz üzere ejderhası olanların, orduya pek de ihtiyacı yoktu. Balerion, Harrenhal’ın beş kulesini de yaktı ve kendi zamanının en kuvvetlisi olan Hoare Hanesi’ne ateş nefesiyle bir anda son vermiş oldu. Bundan sonra ise Harrenhal, Yedi Krallık boyunca, sonsuza kadar lanetlendiğinin anlatılacağı o erimiş görüntüsüne büründü.

I. Aegon, Balerion ile yakıp erittiği Harrenhal’ın kontrolünü Quenton Qohery’e verdi ancak Qohery Hanesi, kendi saltanatı sırasında yok oldu. Onlardan sonra Harrenhal, Harroway Hanesi’ne geçti fakat onlar da Fatih Aegon’un ikinci oğlu, kendisine varis veremeyen eşlerini idam ettirmesiyle nam salan Zalim Maegor tarafından katledildiler. Tam bu noktada Harrenhal’ın lanetli olduğuna ilişkin hikâyeler de hızla yayılmaya başladı.

Tahta çıkan I. Maegor, Harrenhal’ın en güçlü şövalyesine verilmesi gerektiğini düşünüyordu ve bunun için bir yarışma düzenledi. Yirmi üç şövalyenin birbirleriyle çarpıştığı bu yarışmanın kazanını Walton Towers oldu ve Harrenhal Lordu ünvanını o aldı. Fakat yarışma sırasında aldığı yaralar sebebiyle iki hafta sonra hayata veda edince, yerine oğlu Jordan geçti. Bu ailenin Harrenhal’daki egemenliği de çok uzun sürmedi çünkü Jordan’ın oğlu Maegor, bir varise sahip olamadan öldü.  

Bu sırada tahta, House of The Dragon dizisinin ilk bölümünde gördüğümüz I. Jaehaerys Targaryen geçmişti. I. Jaehaerys, kız kardeşi ve Zalim Maegor’un dulu olan Kraliçe Rhaena Targaryen’ı Harrenhal’a gönderdi. Dul kraliçe ölümüne kadar burada Towers hanesine hamilik etti ve öldükten sonra da Harrenhal’a gömüldü.

Dul kraliçe Rhaena’nın ölümünden sonra, artık İhtiyar Kral olarak bilinen I. Jaehaerys’in oğlu ve varisi Baelon’un beklenmeyen ölümünü takip edecek şekilde gerçekleştirilen ve bizlerin de House of The Dragon’un ilk bölümünde şahit olduğumuz konseye ev sahipliği yapan Harrenhal, Bywin Strong’a verildi. Dizinin altıncı bölümünde ise haneyi Bywin’den devralan Lyonel Strong ve oğlu Harwin’in, Harrenhal’a döndüklerinde başına gelenleri izledik. Kaynak esere göre Lyonel Strong ile Harwin Strong’un ölümüne sebep olan yangını kimin çıkarttığı belirsiz bir konu. Zaten dizinin uyarlandığı Ateş ve Kan’ın taraflı anlatıcılardan derlenen birtakım kesinleşmemiş bilgilerden oluştuğunu daha önce Daemon, Rhaenyra ve Criston Cole üçgeni için şurada belirtmiştik.

Söz konusu yangının müsebbibi olarak Corlys Velaryon’dan Kral I. Viserys’in kendisine kadar birçok kişi, dedikoduların öznesi oluyor. Öyle ya, I. Viserys, varisi ilan ettiği kızı Rhaenyra’nın çocuklarının gayrimeşru olduğuyla ilgili dedikoduları, çocukların babası olarak gösterilen Harwin Strong’u öldürterek susturmaya çalışmış olabilir ya da Corlys Velaryon, kendi öz oğlundan doğmayan bu çocukların oğlunun geleceğini tehlikeye atmasını önlemeye çalışabilir.

Fakat Westeros halkı için onlardan daha baskın üç olağan şüpheli var diyebiliriz: Biri, Ejderhaların Dansı’nda Yeşillerle taraf olduğu bilinen küçük kardeş Larys Strong. Diğeri, Rhaenyra ile ilişkileri ilerleterek dolaylı yoldan tahta yükselmeyi isteyen, öncesinde ve sonrasında da birtakım şüpheli ölümlerin faili olarak bilinen Prens Daemon.

Üçüncüsü ise tabii ki Harrenhal’ın laneti.

House of The Dragon, bizlere anlatmak için -akılda hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde- olağan şüphelilerden yalnızca birini seçti. Fakat işte, böylesi daha eğlenceliydi.* Sizce de öyle değil mi?


* Harrenhall’ı House of The Dragon’un ileriki bölümlerinde, yine kaynak eserden hareketle izlediğimiz karakterlerin hikâyelerinde oldukça önemli bir yere sahip olarak birçok defa göreceğiz. Hatta Game of Thrones için de konuşursak, ikinci sezonda Arya’nın yer aldığı neredeyse tüm sahnelerde buradaydık dolayısıyla aslında, House of The Dragon’dan çok sonrasını anlatan bir zamanda, bu mekânı bolca gördük diyebiliriz. Petyr Baelish’in de ölümüne değin Harrenhall’ın sahibi olduğunu düşünürsek, söz konusu lanetin Ejderhaların Çağı’ndan sonra dahi devam ettiğini söyleyebilirdik sanırım. Evet, böylesi daha eğlenceli.

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.