The Witcher dizisi yaklaşıyor, yaklaştıkça da benim heyecanım artıyor! Sizi bilmiyorum ama dizi güzel olmazsa cidden hayal kırıklığına uğrayacağım, heyecan seviyesiyle doğru orantılı olarak beklentinin de artması iyi bir şey değil. Yine de Hype Treni’miz, söz verdiği gibi yoluna devam ediyor. Hazır Kovir ve Povis semalarına gelmişken, eh, bir de şurada Istredd vesilesiyle birtakım aşk üçgenlerinden bahsetmişken Triss Merigold’u da kompartımanımızda ağırlamasak olmazdı dedim ve yazının başına oturdum.
Witcher’ı takip eden yahut diziyi izlemeye niyet eden insanlar olarak herhangi birinizin Triss’i tanımamasına ihtimal vermiyorum. Ama “X Kimdir?” minvalindeki bu yazılarımızda, aşina olduğumuzdan daha farklı şekillerde karşımıza çıkacak olan karakterlerden bahsetmek istediğimi söylemiştim. Triss de hem kendisini canlandırmak üzere seçilen oyuncusu hem de olay örgüsündeki yeri bakımından böyle bir karakter.
Triss Merigold Kimdir?
Mariborlu Triss Merigold ya da Tepenin On Dördüncüsü, Kıta’nın on üçüncü yüzyılının tanınan bir büyücüsüdür. Temeryalı kökenlerini, savaşta gösterdiği cesaretinin yanında politika alanında söz sahibi olarak da onurlandıran Triss, Keira Metz ile birlikte Kral Foltest’in danışmanlığını yapmış ve Büyücü Loncası’nın kurucularından biri olmuştur. Ayrıca halk arasında, spoiler olmasın diye anlatmayacağım nedenlerle, Korkusuz Merigold olarak da namı yürümüştür.
Güçlü bir büyücü ve zor bir anda sırtınızı dayayabileceğiniz cesur bir kadın olmasının yanında Triss, yetenekli bir şifacı olarak da kendisini gösteriyor. Yanında mutlaka bir sürü şifalı iksir taşıyor ancak terzi kendi söküğünü dikemez misali, bu iksirlerden bir fayda göremiyor çünkü alerjisi var.
Bunların ötesinde, Triss, Yennefer’in gerçekten değer verdiği ve içten sevdiği bir arkadaşı. Büyücüler arasındaki göstermelik nezaket ve kıskançlıkla örülü samimiyetsiz ilişkiler düşünüldüğünde, Yennefer’in kendisi için “canım arkadaşım” minvalinde söylediği sözler kulağa geldiğinden daha da kıymetli oluyor. Belki de bu yüzden Yennefer, Geralt ile Triss’in arasında bir şeyler geçmiş olmasına rağmen Triss ile arasını asla bozmuyor.
Triss, Yennefer için olduğu kadar Geralt için de değerli bir arkadaş ancak bu noktada Triss’in Geralt’ı sadece bir arkadaş olarak görmediğini ve ona karşı platonik duygular beslediğini de söylemek lazım. Tabii bu platonik duyguların başlangıcının safi bir aşktan ziyade onun Yennefer ve Geralt arasındaki ilişkiyi anlama çabası olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.
İkisinin birbirine sürekli zarar veren, onları sürekli birbirinden acı veren bir şekilde ayıran ama bir şekilde de sürekli birbirlerine geri döndüren ilişkileri, Triss için merak uyandırıcı oluyor. Merak duygusunu gidermek için, Geralt ve Yennefer’in yine ayrı düştüğü bir anda, Geralt’ın ilgiye muhtaç bir eşref saatini kolluyor ve biraz büyünün de yardımıyla onu ayartıyor. Triss daha sonrasında daha fazlasını merak etse ve istese de, aralarındaki romantik ilişki en fazla bu kadarıyla kalıyor.
Öte yandan arkadaşlıkları ve birbirlerine verdikleri değer baki kalıyor, Geralt, Triss’e Cirilla’yı emanet edecek kadar güveniyor. Triss, her ne kadar bu güveni bir – iki sefer tehlikeye atacak davranışlarda bulunmuş olsa da Cirilla için de iyi bir dost, bir abla figürü oluyor. Böylelikle Geralt ve Yennefer’in arkadaşı, Ciri’ninse sahip olabileceği en iyi kız kardeş olan Triss, boynundaki gümüş kenarlıklı safir kolyesiyle birlikte hikâyemizde yerini alıyor.
Farklı Olan Ne?
Dizinin oyuncu seçimleri açıklanır açıklanmaz, Yennefer ve Triss başta olmak üzere pek çok oyuncudan şikâyet eden yorumlar etrafımızı sardı. Bunların hepsinden şu an bahsetmek mümkün değil elbette ama çoğunun sebebinin, insanların oyunlarda üç boyuta taşındığını gördükleri karakterlerden daha farklı görünen insanlarla karşılaşmaları olduğunu söyleyebiliriz. Yeri gelmişken bunlardan Triss ile ilgili olanlarını kitap – oyun – dizi üçgenindeki farklılıklardan yola çıkarak konuşalım isterim.
Kitapları okumayanlar için Triss hakkındaki çoğu çıkarım, oyunlardan kaynaklanıyor. Bunlar da hâliyle dizinin yaptığı seçimlere normalden daha fazla tepki verilmesine sebep oluyor diye düşünüyorum. Sonraki satırlarımda Triss’in görünüşünden itibaren karşımıza çıkartılışındaki farklılıklardan bahsetmeye başlayacağım bu yüzden daha en başından konu hakkındaki fikrimi söylemek istiyorum: Triss’i hangi etnik kökenden, hangi dili konuşan veya hangi fiziki özelliklere sahip olan bir oyuncunun canlandırdığıyla zerrece ilgilenmiyorum.
Bir adım ötesinde oyuncu işini iyi yaptığı sürece saçının renginden, ayak tırnağındaki ojeye kadar ilgi dâhilimde olmayacak, bunun nedenlerini de yazının sonunda söylemiş olacağım. Buraya kadar olan kısma bir itirazınız varsa okumayı tam şu an bırakabilirsiniz zira alışkın olup görmek istediğiniz Triss’in yer aldığı üç tane devasa oyun var.
Burada anlaştıysak kitaplardaki Triss ile oyunlardan kaynaklanan çıkarımlardaki Triss arasındaki farkları konuşmaya başlayabiliriz. Benim için başlıca fark bu değil ama özellikle kitapları henüz okumamış olanlar için saç rengi, bunların başında geliyor gibi görünüyor.
Kitaplarda Triss, oyunlardaki gibi parlak kırmızı renk saçlara sahip değil. Kızıla dönük kahverengi, kızıl kestane veya belki maroon rengi, kitaptaki Triss’in saç rengini karşılayan renk. Oyunlarda parlak kırmızı saçlarla resmedilmesi, bir noktada onu Playboy dergisinde müstehcen pozlarıyla yer alacak kadar ilgi çekici bir oyun karakterine çevirmek için tercih edilmiş olabilir, bu diziden ayrı bir şey.
Dizi içinse, Triss’i canlandıracak olan Anna Shaffer’ın son instagram gönderilerindeki saçları olabildiğince bu renk açıkçası. Kitaplarda çekici bir genç kadın olarak tasvir edilen Triss’i canlandıracak olan oyuncunun güzel bulunup bulunmaması da baya bildiğiniz öznel bir durum. Ben kendisini Harry Potter’da Romilda Vane olarak gördüğümde de beğenmiştim, bu konuda daha ne diyebilirim bilmiyorum.
Gelelim bence fiziki görünüşten çok daha önemli olan bir farka: Triss, kitaplarda büyük bir aşk üçgeninin ortasında yer almıyor ve serinin bütünü açısından da asıl üçlü dışında kalan diğerlerinden daha ön planda tutulan bir karakter değil. Geralt’ın kendisine olan sevgisini es geçmiyorum tabii ama Yennefer’i anımsatması ve Geralt ile gerçekten bir ilişki içerisinde bulunması açısından Fringilla Vigo, daha aşk üçgeni oluşturabilecek bir karakterdi bence.
Triss’e isimleri tanıyanlarınız için belki ancak Regis’in veya Cahir’in olduğu kadar önemli bir yan karakter diyebiliriz. Onun içinde yer aldığı olay örgüleri ve karar anları var; ana karakterlerimizi kötü yönde etkilediği ve bakış açısına göre kötü bir karakter olarak değerlendirilebileceği bir karakter gelişimi de var.
Oyunlarda ise Triss’i Yennefer’den çok gördük, üçüncü oyunda onu Geralt için ebedi bir hayat arkadaşı ve oyuncular için de Yennefer’in bir alternatifi olarak kurgulayıp sundular. Buna da bir itirazım yok, oyunlar kendi başlarına bir uyarlama idi. Ancak kitaplarda Triss, oyunlardaki gibi Geralt’ın büyük aşkının vazgeçilmez bir adayı değildi. Artık asıl teması asla bir aşk hikâyesi olmayan fantastik roman serisi için bu ne demekse…
Dizi de bir başka uyarlama tabii, bakalım burada ne yapacaklar? Benim ümidim oyunlardan yahut oyuncuların haykırışlarından etkilenip de karakterin hikâye içindeki rolünü değiştirmemeleri yönünde. Ancak özellikle fragmanda Geralt yaralıyken onunla konuştuğu sahneden sonra, Triss’in rolünün ilk kitaptaki başka bir kadın karakterle birleştirildiği yönünde teoriler ortaya çıktı.
The Witcher Dizisinde Ne Olabilir?
Geralt ağır yaralıyken – daha sonra bir dönem Cirilla’nın da konaklayacak olduğu – Ellander’deki Melitele Tapınağı’na sığınıyordu. Burada kaldığı süreçte, ne kadar aksini iddia etse de kendisi için bir nevi anne figürü olan başrahibe Nenneke ile fragmanda Triss ile aralarında geçen konuşmaya benzer konuşmalar geçiyordu. Bildiğim kadarıyla Nenneke rolü için bir oyuncu seçilmedi, bu yüzden onun yerini doldurmak için Triss’i buraya kaydırmış olabilirler deniyor. Öte yandan aralarındaki ilişkinin dinamiği çok farklı olduğu için bana yakışıksız gelirdi bu tercih.
İnternette dolaşan bir başka fikir ise Triss’in, Nenneke’nin değil de yine Melitele Tapınağı’ndaki kızlardan biri olan Iola’nın rolünü karşılayacağı yönünde. Geralt, yaralı bir şekilde tapınakta tedavi görürken, bir şifacı adayı olan Iola ile hem Mantığın Sesi başlığı altında monologlar kuruyor hem de daha az mantık ve konuşmaya, daha fazla da fiziksel temasa dayalı ilişkiler içerisine giriyordu.
Benim konu hakkındaki düşüncem ise fragmandaki sahnenin Vizima’da gerçekleşen striga mücadelesinin ardından yaşanıyor olduğu yönünde. Triss’in Temerya Kralı Foltest’in sarayında danışmanlık yaptığını zaten biliyoruz. Dizide de Foltest’in kızının lanetini kırmak için buraya gelen Geralt ile yolları burada kesişebilir. Bu noktadan sonra Geralt, Iola ile kurduğu ilişkileri Triss ile mi kurar, Triss, Geralt’ı burada mı ayartır yoksa sadece Triss ve Geralt’ın tanışıklığının arka planını buraya alıp kendisini ilerleyen kitaplardaki rolünden önce tanımamız mı sağlanır bilemedim.
Anna Shaffer için de kendisini bir kez daha aşk büyüleri aracılığıyla hoşlandığı kişiyi ayartmaya çalışan bir cadı olarak izleyeceğimiz gerçeği, benim kafamdaki kadar enteresan geliyor mudur acaba, bakın bunu da bilmiyorum. Sadece kaynak materyalde bile yer kaplamayan aşk üçgenleri görmek istemediğimi biliyorum, bu da benim fikrim tabii.
Her üç şekilde de eğer böyle olursa Triss’i hem oyunlardan hem de kitaplardan farklı şekilde izleyeceğiz demektir. Siz ne dersiniz?
Kaynaklar
Andrej Sapkowski, Son Dilek, çev. Regaip Minareci, Pegasus Yayınları, 2016.
Andrej Sapkowski, Elflerin Kanı, çev. Regaip Minareci, Pegasus Yayınları, 2017.
2 Comments
Hocam o kadar haklısınız ki, bahsettiğiniz yerde okumayı bırakmalıymışım cidden. Yazarın klasik 1001 gece masalları+mitoloji+karanlık orta çağ hikayelerinin klasik harmanına verdiği minik nüanslarla, ortaya koyulan iyi bir eserini; Polonyalı, oyun ekibi kusursuz bir baş yapıt haline getirmiştir. Bazen ürün üreteni gölgede bırakır. Bkz.Frankestein, bkz. Witcher. Netflix’e gelince de, kendine mahvedecek bolca teen hikayesi vardı, kurtadamlı vampirli vs. Bu su boylarını aşar.(
Metin başlığı baş yapıtın x karakteri kimdir?
Metin Netflix zırvalıkları.
Yazıda ileriye yönelik spoiler vermemeye çalışarak kitapları okumayanlar ve belki Witcher ile hiç ilgilenmemiş olanlar için bu karakterin kitaplarda nasıl bir rolü olduğunu, oyunlar ile kitaplar arasında bu karakter özelindeki farkların nereden kaynaklandığını ve yazının kaleme alındığı tarihte henüz çıkmamış olan dizide de fragmanlardan anlaşıldığı kadarıyla bu karakterin nasıl değiştirilebileceğini, farklı başlıklar altında uzun uzun anlattım. Ürün dediğiniz ve benim de severek oynadığım oyunlar eğer yazarın kitap serisinin önüne geçtiyse benim buna itirazım da yoktu, yazıda da bunu aynı bu şekilde söyledim. Netice olarak diziyi sevip sevmemekten ayrı bir şekilde, diziye yönelik yazıldığı henüz giriş paragrafından söylenen bir yazıda, daha ne bekliyordunuz bilmiyorum fakat evet, tamamında oyunları anlatmayan, yeni bir dizinin geleceğine yönelik bir yazıda sadece oyunlardaki Triss’e övgü bekliyorduysanız bence de orada okumayı bırakmalıymışsınız.