Amsterdam’da geçirdiğimiz toplam sürenin yarısında bisikletimiz mutlaka vardı. Elimizde bir Amsterdam haritası ile karış karış gezmeyi planlıyorduk. Haritada ilgimizi çeken ve aklımıza takılan kısım ise, Amsterdam’ın meşhur değirmenleriydi.
Nasıl gidebileceğimizi sorduktan sonra Üsküdar-Beşiktaş motoru benzeri bir motorla diğer yakaya geçmemizi söylediler. Motorda karşılaştığım ilk manzara beni cezbetmeye çoktan yetmişti. Meşhur Eye Film Institute beni Stanley Kubrick sergisiyle öylece bekliyordu. Bu konuya daha sonra değinmek üzere susuyorum. Değirmenlere dönecek olursak, ulaşmak için bisiklet ile epey yol katetmemiz gerekiyordu. Tabii ki pes edecek değildik.
Yol boyunca gözlemlediğimiz kadarıyla söyleyebilirim ki, geldiğimiz yer Amsterdam’ın Anadolu yakasıydı. İstanbul’daki dingin, sakin yakanın burada muhteşem değirmenleri vardı. Değirmenleri görüp de bu yakaya vurulmamak elde değildi. Nehir kenarında otururken içimden bir ses bu manzara karşısında Great Lake Swimmers dinlememi söyledi. Bir gün gidecek olursanız, mutlaka bu grubun şarkıları yanınızda bulunsun, benden söylemesi. Hiç konuşmadan ve sadece etrafa bakarak değirmenlerin etrafında yaklaşık bir saat geçirdik.
Bu yakaya doyamadığımızı farkedip daha da ilerlemek konusunda hepimiz hem fikirdik. Sessizce ve sadece etrafı izleyerek uzunca bir süre daha ilerledik.
Farketmeden epey ilerlediğimizi ve artık durmamızı söyleyen bu tabela bizi kendimize getirmişti. Amsterdam’ı bitirdik. Hatta yedik onu biz.
Özetlemek gerekirse, Amsterdam’ın diğer yüzü rüya gibiydi. Eğer bir gün yolunuz Amsterdam’a düşerse, üşenmeyin.