1. Junkie XL – Brothers in Arms
https://www.youtube.com/watch?v=MgYnKu8RYAU
Yücel: Şöyle bir bakıyorum 2015’te çıkan albümlere, yani baya bir dinlediğim sanatçı bir şeyler çıkarmış ama bir tanesi bile kafamda yer edinmemiş. Ama şu misler misi, epik ötesi, dağlar gibi parça daha filmde ilk dinlediğim andan itibaren kafama kazındı. Bir de filmi 3 kere sinemada izleyince bu parça ile malum sahne de iyice özdeşleştiğinden dinlerken damarlarımda oluk oluk aksiyon akıyor.
Can S.: Mad Max neydi be abi… O ne Mad Max’ti ya? O ne soundtrack’ti?
Yiğitcan: Ben çok soundtrack dinlemem bu arada. Baştan onu söyleyeyim, sonradan iyice şaşırın “e niye seçtin bunu o zaman?” diye. Ben dev şaşırıyorum çünkü. Mad Max’e gittiğimde pek çok şeyi çok sevmeyi bekliyordum açıkçası. Ne kadar çok seveceğimi kestiremesem de, sezinliyordum. Ama bunların arasında hiçbir yerde “müzik” yazmıyordu. Junkie XL n’aptıysa, nasıl bir şey oluşturduysa, bazı sahnelerde aktörlerden çok ön plandaydı. George Miller resmen arada herkesi susturup, Junkie XL’in notalarına doğrultmuştu kamerayı. O muhteşem selden Brothers in Arms çıktı özellikle. Bangır bangır, semsert, içinde asırlık hisleriyle birlikte.
J.H.: Junkie XL’i alıp, “Ha o Elvis şarkısnı miksleyen adam?” kıvamından çıkartıp, bir anda Deadpool’un müziklerini yapıyor olmasına sevinilecek insan durumuna getirdi bu şarkı. Tek başına. Bakın iddia ediyorum, sene boyunca hiçbir şarkı Brothers in Arms’ın yarattığı etkiyi yaratmadı. Sadece filmin hissiyatı değildi Brothers in Arms’ın anlattığı, aynı zamanda müzikal olarak tüm doğrular, beş dakika elli iki saniyeye sıkıştırılmıştı. Bambaşka bir şey yaptı Junkie XL bu sene. O yüzden de övülmeyi sabahtan akşama dek hak etti.