Aksini iddia edenlere ve sizle dalga geçenlere aldanmayın, çizgi filmler harikadır. Onları sadece canlı olarak çekilememiş olarak görmek yerine asla canlı olarak çekilemeyecek şeyler olarak görmek lazım, sonuçta animasyonun büyüsü çok başka. İnsanlarla ve gerçek mekanlarla asla seyircilerin gözleri önüne getirmek varken neden sıradan olanla yetinesiniz ki? Bir de küçücük çocukları da, koca koca insanları da ekrana çekebiliyorsanız neden yapmayasınız, değil mi? Böyle olunca hayranlar olarak biz yaratıcıların projeden ayrılması haberlerine kahroluyor, yeni sezon haberlerine iştahla bakıyoruz. Ancak tam da bu ikisinin arasında kalmışken imdadımıza bambaşka bir çizgi film yetişiyor. Arkadaşım sayesinde bugün o kurtarıcı çizgi film She-Ra. Aşağıdakiler de sizin de hemen izlemeniz için altı sebep.
Animasyonun Güzelliği ve İstikrarlı Gelişimi
Çizimleri çok tatlı. Bu izlemeniz için önemli bir sebep. Kullanılan renkler ve iki farklı düzen arasındaki tasarım farklılığı hep ağzınızı açık bırakıyor zaten. Horde ile Ayaklanma arasındaki farklılıklar, ormanlar, binalar, saraylar, büyülü mekanlar, teknoloji dolu mekanlar, karargahlar, denizler… Özellikle teknik olarak geleneksel animasyonun kullanılması da çok ilginç. Bence teknolojiye yaslanmamaları çok ilginç ama takdir edilesi bir tercih olmuş. Her sezon daha da geliştiriyor kendini. Karakter tasarımlarına diyecek bir şey yok, o kısma da zaten geleceğiz.
Karakterler. Evet, sadece onlar.
Her türden karakter var. Bakın burası çok önemli! Otistik karakter de var, kısa karakter de, uzun karakter de, eşcinsel karakter de var, kilolu karakter de, zayıf karakter de, siyah karakter de var, öfkeli karakter de var, beyaz karakter de, özgüven problemleri olan karakter de var, erkek de var, kadın da, daha da uzatabilirim bu listeyi. Kadronun mükemmelliğine bakınız yahu! Dragon Prince’de de gördük ışıltıyı örneğin. Özellikle yeni nesil çizgi filmler “diversity” konusunda o kadar rahat ve becerikli ki her seferinde küçük dilimi yutuyorum. Bazı eski çizgi filmler de bu konuda tam not alıyor elbette ama sayıca azlar.
Karakterlerin hepsinin varlığının önemli olması, hepsinin ilginç dinamikler oluşturması, bu ilişkilerin hepsinin sağlıklı olması çok harika bir şey. Yeni çizgi filmleri bu yüzden övüyorum, hatta genel olarak şöyle diyeyim: hikâye anlatıcılığının herhangi bir kolu biraz geçmişe giderseniz sizi kırıyor. Irkçı ve cinsiyetçi şakalar yapıyorlar ve insanlık olarak 2020 yılında bazı şeylere, geçmişe kıyasla daha çok tepki gösteriyoruz. Buna alınganlık ve aşırı hassaslık diyebilirsiniz isterseniz. Ama bence geçmişimizle aramızın bu şekilde açılması bence güzel bir şey. Bir alt maddeye inin, bir çizgi filmin kimseyi incitmeden de şaka yapabildiğini görün.
Mizah
Bu benim kişisel fikrim de olabilir ama hırçın bir mizahtansa şapşal bir mizahı tercih ederim. Bu isteği karşılamanın yolu da genelde çizgi filmlerden geçiyor, biliyorsunuz. Ben bir atın konuşmasını ya da arkadaşının camının altına gidip onunla fısıldayarak anlaşmaya çalışmayı daha komik buluyorum. Şunu hayal edin bir: Bir at var, konuşabiliyor, bütün bölüm boyunca atların özgürlüğü hakkında konuşmuş, Ayaklanma’ya yardım ediyor filan. Sonra şöyle diyor “En sevdiğim şeylerin bi’ listesini yapayım: 1- Elma, 2- Saman, 3- Adaletsiz hiyerarşileri devirmek”. Sizi bilmem, ben bu noktada gülmekten yerlere yatıyorum.
Ama daha iyisi, yanıma kardeşimi filan da alabiliyorum. Bu da bir alt maddeye götürüyor bizi.
Her Yaş İçin Eğlence
Çizgi film deyince çocuk işi derler, “Yok yok baya komik ve kaliteli bu dizi,” deyince de çocuklarla izleyemeyeceğiniz bir şeye dönüşür o ürün. Oysa bunların hepsi olabilen çizgi filmler var. Tam üç farklı jenerasyonun bile ilgisini çeken ve hepsini güldüren diziler de çıkıyor işte. Bunları yaparken de ilgi çekici fikirlerden ödün vermesi gerekmiyor. Çoluk çocuk keyif alabiliyoruz; kardeş, kuzen, yeğen, evlat, hiç fark etmez.
Yeni Fikirler
Üstteki her şeyi başarıyor, dışarıdan bakınca da oldukça fantastik bir hikâye gibi görünüyor She-Ra. Öyle tabii ama içinde acayip bilim-kurgu fikirler de taşıyor bu dizi! Evet, ismi Glimmer olan ve ışıltılı ışıltılı gezen karakterler var. Öbür yanda da portal fikirleri, bir gezegenin temelleri, First Ones diye bir ırk var. Fantastik ile bilim-kurgu o kadar güzel karışıyor ki dizi boyunca, hangisi nerede başlıyor nerede bitiyor anlamıyorsunuz. Yani bu konuda da inanılmaz bir çeşitlilik var. Belki de bu iki mefhum birbirinden farklı da değildir? She-Ra’nın güçleri sihir mi yoksa bilim mi? Yeterince ilerlemiş bilimi sihirden ayırt etmek mümkün mü?
Catra ve Adora’nın İlişkisi
Şimdi ben ne diyeyim? Birlikte büyüyorlar, birlikte koşturuyorlar ancak gün geliyor biri protagonist olmuş biri antoganist. Birbirlerini özlüyorlar mı? Bulundukları yere nasıl ulaştılar ki, her şey bir tesadüf müydü, Adora o kılıcı bulmasaydı başından beri yanlış tarafta olduğunu fark edebilir miydi? Yolları bu kadar uzaklaşmışken yine aynı tarafta olmaları mümkün mü? Catra’nın hissettiği şey ne, kıskançlık mı, imrenme mi, yoksa sadece arkadaşını geri mi istiyor? Birbirlerinden nefret mi ediyorlar? Yoksa birbirlerini seviyorlar mı? Savaş nasıl sonlanırsa mutlu olacaklar peki? Aralarındaki sevgi-nefret ilişkisi de, birbirlerine inat olsun diye yaptıkları şeyler de, bu yolda oluşturdukları yeni dinamikler de, kimi zaman birbirlerine kaçma şansı vermeleri de o kadar iyi çözümleniyor ki…
Siz She-Ra’yı izlediniz mi? İzlemek için apayrı bir sebebiniz varsa aşağıya yazın! Eğer izlemediyseniz sanırım artık ne yapmanız gerekiyor biliyorsunuz.
2 Comments
Ben o kadar da beğenmedim. Benim ilk gördüğüm için orijinal saydığım 80 lerdeki daha güzel di.
Sonunda she-ra’yı hakkıyla öven bir yazı. She-ra gerçek bir başyapıt. Buradakilerin üstünde bi bukadar daha hatta daha fazla yazılabilir. Sadece iki buçuk yılda nasıl bir fandom topladığı bu fandomun kalitesi de kanıtlıyor zaten. Benim için yeni animasyon çağının Avatar serisidir.