Neil Gaiman ve Terry Pratchett‘ın kaleme aldığı aynı isimli kitaptan uyarlanan Good Omens dizisi yahut Türkçe çevirisiyle Kıyamet Gösterisi, 2019 yılında, Amazon Prime’ın ilk gözde dizilerinden birisi olarak seyirciye buluşmuştu. Altı bölümlük ve uyarlandığı kitabın tamamını kapsayan hikâyesiyle Good Omens; Michael Sheen ve David Tennant gibi başrolleri, hatta Frances McDormand ve John Hamm gibi yardımcı oyuncularıyla ve de yetmeyerek Queen şarkılarıyla bezeli, kaliteli yapımıyla bence, izlemesi oldukça keyifli bir diziydi. Geçtiğimiz gün, tek sezonda tamamlandığını düşündüğümüz ve iki yıldır da bunun aksine pek bir şey duymadığımız Good Omens, ikinci sezonunun geleceğine dair bir haberle tekrar gündemimize girdi.
Girişten buraya kadar söylediklerimle dizinin ikinci sezonunun gelmesine ne kadar sevinmiş olabileceğim hakkında bir çıkarıma ulaşılabilir. Fakat birazdan nedenlerini aktarmaya çalışacağım üzere bu haber, çoğumuzun kafasına “Eh?” gibi bir ünlemle yankılanıyor sanırım.
Kendi içerisinde türü, absürt kıyamet hikâyelerini, Gaiman’ın kurduğu dünyaları, Pratchett’in yazdıklarını, David Tennant ve Michael Sheen’in oyunculuklarını seviyorsanız, Good Omens bunların hepsini bir arada ve olabilecek en iyi hâliyle barındırıyordu. Şu hâlde gelecek olan ikinci bir sezon, takdir edersiniz ki kafamızda “Eh?“, şeklinde yankı bulmamalıydı. Eğer, ilk sezonun kaynak materyalin tamamını işlediğini, dizinin de bu noktada hikâyesinde açık kapı bırakmadığını ve yazarlardan birinin, Pratchett’in artık aramızda olmadığını hesaba katmazsak. Temelde anlatmak istediğim şey, dizinin devam etmesi için elle tutulur bir dayanak yoktu, kimse de açıkçası böyle bir şeyi, dileklerden ötesinde beklemiyordu. Fakat artık yirmi sezonların, sequellerin, prequellerin, spin-offların dünyasında yaşıyoruz ve Amazon’un parası, Gaiman’ın ise bir eseriyle olmasa diğer eseriyle çoğunluğun damağına hitap eden bir ismi var.
Hem ortak yazar ve yapımcı olarak dizinin başına dönecek olan Neil Gaiman; Good Omens’in yayınlanmasının üzerinden otuz iki yıl geçtiğini, bunun da Terry Pratchett ile en son bir otel odasında Good Omens’in devamının nasıl olabileceğini konuşmalarından beri otuz iki yıl geçtiği anlamına geldiğini söylemiş. Pratchett artık hayatta olmasa da vefat etmesinden önce Good Omens ile ne yapmak istediklerini, hikâyenin nereye gidebileceğini konuştuklarını belirtmiş. Bunlardan yola çıkarak ikinci sezonu kurgulayacakmış.
Dizinin ilk sezonu, iblis Crowley ile melek Aziraphale’in, Şeytan’ın oğlu Deccal’in doğumu ile başlayan ve dünyanın sonunu getirecek olaylar silsilesinde, bu çocuğu iyi ya da kötü olarak yetiştirme görevi almalarını işliyordu. Tabii kendi tarzıyla işliyordu, yani öyle büyük büyük melekler ve şeytanlar, amanın iyilik ve kötülükler kapışmıyordu; David Tennant ve Michael Sheen’in müthiş kimyasıyla bu iki karakterin, ilk günah işlenirken karşılaştıkları anda filizlenen dostlukları, diziye asıl damgayı vuruyordu. Yoldaki ikinci sezon ise beklenmedik bir habercinin Londra’da, ölümlülerin arasında yaşamakta olan sevgili melek ve şeytanımızı bulmasıyla başlayacak yeni olayları konu alacak.
2021 içerisinde ve İskoçya’da çekimleri başlayacak olan ikinci sezonla ilgili bildiklerimiz şimdilik bunlardan ibaret. Daha fazlasını öğrendiğimizde mutlaka paylaşacağızdır zaten. Kafamda hâlâ ufak bir “Eh?” dönüyor ama artık ikinci sezonun geleceği kesin, madem gelecekse ben de beklemekte neden pesimist olayım ve neden iyi olacağına inandığım bir sezon için kendimi dizginleyeyim? Hiç değilse, belli ki rolünden çok uzaklaşamamış olan canım Michael Sheen’in konu hakkındaki yorumunu dinlerim mesela; “Şahsen karşıyım ama dünya da kendi kendini kurtarmayacak, değil mi?”
Siz ne dersiniz? Good Omens’in ilk sezonu izlediniz mi? İkinci sezon haberine nasıl bakıyorsunuz? Yazın, konuşalım.