Evet evet, farkındayız. Baya oldu Ghostbusters çıkalı. Bu noktada kabahati kendimden başka hiç kimseyle paylaşamayacağım maalesef. Film hayatımın baya ters bir döneminde, koşuşturmalar ve uğraşmalar arasında geldi; kafamı kaldırıp da bir türlü gidemedim. Hep de kafamın bir köşesinde rahatsız etti beni gidememem ama. Kendimi filme gitmek zorundaymış gibi hissediyordum çünkü. Filmle ilgili görüş bildirmek zorundaydım adeta. Bu benim görevimdi.

Başka hiçbir filme böyle bir misyon yüklemedim, başka hiçbir filmle ilgili kendime de böyle bir misyon yüklemedim; ama az biraz düşününce niye Ghostbusters’da mevzunun bu şekilde cereyan ettiğini görmek zor değil. Film ilk duyurulduğunda, ortada çok fazla bir problem yoktu. Paul Feig ismi belli bir ağırlık taşıyordu, heyecan veriyordu. Kadro da fena bulunmamıştı. Ancak ne zaman fragman ortaya çıktı, o zaman saçma sapan bir durum vuku bulmaya başladı.

ghostbusters2016

Fragmanı organize olup toplu dislike edenler, bu güruha “seksist” denilince “vay be, şimdi filmi sevmeyince seksist olacağız ha” gibisinden acayip bir kabuk çıkartan ötekiler, bütün bunlara rağmen “karı kısmısıyla hayalet mi avlanır” diyen gerçek kötüler, bunların üzerinden “dur ben de bu haftalık duyarımı kasıp tıkımı almalıyım” samimiyetsizliğiyle hareket edenler… Bir film ne zaman bir film değildir? Üzerine üstlenmediği bir politik mesihlik görevi yüklendiğinde. Bütün bunların ışığında, “Bu fragman düz fragman abi, nasıl oluyor pardon YouTube’un en fazla dislike alan fragmanı? Bu işin içinde bir seksizm yok mu yani?” diyen bir insan olarak, filmle hesaplaşmam gerekiyordu. Şimdi de buradayız. Filmi taze izledim. Hazır mısınız, görüşümü açıklıyorum. Koltukarınıza tutunun.

“E yani.”

Evet, altı aylık büyük infiallerin sonucunda geldiğimiz nokta bu. Film kötü değil kesinlikle. Burada çok fazla üstüne durduğum “agresif kötü / iyi huylu kötü” ayrımına dahi düşmüyor. Nasıl bir keyifle gittiğinize, nasıl bir kafayla baktığınıza göre iyi de diyebilirsiniz. Ancak kimseyi salondan “muhteşem, öldüm, bittim, ay bir daha gideceğim sanırım” diye çıkartmayacak; orası da kesin. Film gerçekten çok kararlı ve ketum bir biçimde “e yani” aralığında ikamet ediyor.

ghostbusterslarge

Önce filmin kötü yanlarını sıralamak gerek. Baştan söyleyelim, bazı espriler samimiyetle kağıt üzerinde iyi yazılmış vaziyetteler; ancak bir şekilde dile getirilirken olmamış, iyi durmamışlar. Bunu tümden Melissa McCarthy’nin karakteri için söylemek de mümkün bu arada, Chris Hemsworth’ün karakteri için de. McCarthy’ninki daha belli bariz hafif olmasına rağmen, iki oyuncu da çok yanlış rollere seçilmişler. Özellikle Hemsworth’e dair Avengers filmlerinden küçük de olsa bir oyunculuk krediniz varsa –ki niye olsun, öyle şov falan da yapmadı adam– iki saniye içerisinde “Karizmatik jön” mertebesinden, “sırf yakışıklı diye Hollywood’da yükselen adam” noktasına düşüşünü izleyeceksiniz filmde.

Aynı şekilde şunu da söylemek lazım, Feig aksiyon sahnelerini hiç çekememiş. Filmin gerçekten çok havalı ve etkileyici olmaya yaklaştığı bir takım sahneler var, ama onlar da kağıt üzerinde iyi durduklarını hissettiriyorlar en fazla. Özellikle final sahnesinde Kate McKinnon’a ayrılmış olan sekans, aksiyona eli daha yatkın bir yönetmenin ellerinde yıllar sonra dönüp YouTube’dan tekrar izleyip yamulduğumuz bir klibe dönüşebilirdi. Şu hâliyle ancak çok hevesli ve affedici bir insansanız eşinize dostunuza överek anlatacaksınız muhtemelen.

Filmin aynı zamanda ciddi bir kötü adam problemi de var. Kötü adamın ne olduğunu zaten filmin birinci saatine kadar umursamanız gerekmiyor, umursamaya başladığınızda da durumun ciddiyetinin altını çizecek bir olay yok. Çok kolay bertaraf ediliyor ve çözümleme çok kısa bir zamana mahkum ediliyor. Kimse birkaç yıl sonra “2016 Ghostbusters’ın kötü adamı” başlığı altında bir sureti gözünün önüne getiremeyecek. Ben filmden çıkalı birkaç saat oldu, ben dahi çok fazla getiremiyorum. 

ghostbusters-2016-box-office-opening

 

Ghostbusters bir de tüm bunların yanında, niyeyse, eskiye bir saygı duruşu olmak için de fazlaca kasmış. Eski Ghostbuster’ların görünmeleri gerçekten çok tadında, eğlenceli ve sizi keyiflendiriyor. Ve eski filmleri sevenlere küçük sürprizler bırakma dürtüsünü de anlıyorum. Bunlar tamam, ama yani iki laftan biri referans olmak zorunda mıydı? Neredeyse kör göze parmak bir durum var ve bir noktadan sonra, referansı bilmeseniz bile “Haa, şu an burada referans geldi” der hâle geliyorsunuz, çünkü oyuncular da bunları oynarken bir kameraya dönüp göz kırpmadıkları kalacak şekilde davranıyorlar.

Bunlar filmin günahları. Peki artı noktalar ne? Kristen Wiig vasat, önce onu aradan çıkartalım. Oyunculuk anlamında onu çok daha iyi yerlerde görmüştük, hatta Golden Globes’da Will Ferrell ile olan sunumu bile daha komikti. Ancak oynadığı rolün karakterizasyonu muhteşem. Gerçekten, çocukluk travması günümüzdeki kaygılarına bu kadar iyi bağlanmış çok az kurgusal karakter gördüm. Bu bakımdan yazar ekibi gerçekten bir tebrik etmek gerek, tabii hemen ardından “Lan diğerlerine de yapsaydınız ya” şeklinde gelen küçük bir ikazı da ekleyerek.

ghostbusters_c

Diğer iki Ghostbuster ise çok karakter gelişiminden nasiplenmiyorlar ama, dev komikler. Bir kere ikilinin kimyası, SNL’de de hissedilirdi, burada da görülüyor. Leslie Jones’un çığlık çığlığa mizah anlayışı ikinci dakikadan sonra alıştığınız, beşinci dakikadan sonra ise katlana katlana güldüğünüz bir şeye dönüşüyor. Kate McKinnon ise resmen bir içim su. Daha parlak bir filmde bir dünya yıldızı olmayı bekliyor yani bu kadın. Ghostbusters iyi bir adım, ama kesinlikle yeterli değil.

Filmin bence güçlü noktalarından bir diğeri de mizah anlayışı. Paul Feig’in karakter zıtlıkları ve rastgele gelen, gerçekçi görünen absürtlükler üzerine kurduğu önceki komedi filmleri gayet çiçeklerdi, ama burada ünlü yönetmen ekseriyetle fiziksel mizaha yürümüş. Siz ne derseniz deyin, bunun çok sübjektif olduğunun da farkında olarak konuşuyorum, benim için bir hayaleti bitch slap atarak birinin içinden çıkarmak tükürerek gülme sebebi. Hakeza Leslie Jones’un sahneden yere atlaması da öyle, karakterlerin proton pack deneyeceğiz diye şaklaban olması da.

https://www.youtube.com/watch?v=IGEqPARUsfk

Bu noktada bunu eksi ya da artı hanesine yazmak, sizin neye güldüğünüze kalmış. Ama baya açık ve ortada olan şey, filmin güçlü yanlarının, zayıflıkları aşarak net iyi bir film yaratamadığı yönünde. Peki bunun ana kadronun kadın olmasıyla bir alakası var mı? Yok. Bunun eskiden yapılmış bir filmin yeniden çekimi olmasıyla alakası var mı? Yok. Saydığım eksi ya da artılar, bunları ilgilendiriyor mu? Hayır. O yüzden, Ghostbusters’a gitmek ya da gitmemek çok elzem değil, film gerçekten de “E yani” kıvamında oturuyor, ama şu gerçek de hiçbir şekilde değişmiyor. Bold harflerle ve paragraf sonrasına yazıyorum, ricamdır, ıskalamayın:

Bir filmin kalitesini başrollerinin dini, dili, ırkı, cinsel yönelimi, memleketi ya da cinsiyeti belirlemez. Bir karakter önceden beyazken siyahi, erkekken kadın, kediyken köpek oldu diye bir yeniden yapımı izlemeden yakıyorsanız, küçük düşünüyorsunuz ve kendinizi küçük düşürüyorsunuz. 

Teşekkürler.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.