Tam olarak yirmi beş yıl öncesine, muhtemelen şu andan bir yirmi beş yıl sonra bile adı anılmaya devam edecek müthiş bir oyun serisinin doğduğu ana gidiyoruz.
Bugün Half Life konusunu masaya yatıracağız ve konuşulmayacak ayrıntısını bırakmayacağız.
İlk kez çocukken benden çok daha büyük birisinin elindeki arbaletle bir zombiyi duvara mıhlamasıyla gördüm Half Life isimli bu güzel hediyeyi. Tabii o zamanlar çok korkuyordum ama bir yandan da içimdeki merak gittikçe büyüyordu. Bu korku, macera, aksiyon ve bilim kurgu oyun her neyse onu oynamalı, o deneyimi başkasından izlememeli, kendim yaşamalıydım. Arbaletle duvarlara zombilerin mıhlandığı oyunun Half Life 2 olmasına karşın ben ilk oyundan girdim içeriye ve tanıdığım herkes tanıklık etmiştir ki bir daha dışarıya da çıkmadım. Bugün, yirmi beşinci yılına özel bir güncelleme çıkmışken çok uzun zamandır konuşmuş olmamız gereken ama konuşmaya hiç fırsat bulamadığımız bir oyun devini, Half Life’ı konuşalım sizinle.
Half Life
Half Life ile ilgili söylenmesi gereken çok fazla söz vardır illaki ama içinde barındırdığı tüm o lanet okuduğumuz düşmanlar, beynimizi yakan bulmacalar ve sürekli bizi başka bir zayıf noktamızdan vuran aksiyon sekanslarına rağmen giriş kısmı en fazla aklımda kalan bölümdür sanırım. Hayır, bunun sebebi oyuna sürekli sürekli başlayıp hep yarıda bırakmam değil, zaten kendinizi bir kaptırınca bir bakıyorsunuz, oyunu bitirmişsiniz. O giriş bölümü ise diğer aksiyon ve savaş oyunlarından farklı olarak bizi alıp uzun bir süre sessiz ve sakin bir yolculuktan geçiriyor. Bir hız treni deneyiminin aksine bu vagonun içinde olabildiğince yavaş ilerliyor ve sanki turist olarak geldiğiniz bir kasabada, rehberinizin eşliğinde kafa dinlendiren bir gezi yapıyorsunuz.
Tur bittiğinde ise bu sefer tesisin içinde özgürce dolaşabileceğiniz ve milletin işine gücüne karışabileceğiniz bir kısım başlıyor. Alarmı mı çalacaksınız, bilgisayarları mı çökerteceksiniz, bir gazoz mu alacaksınız yoksa zavallı, yorgun bilim insanlarının yemeklerini mikrodalgada mı patlatacaksınız size kalmış. İşte bu büyülü sıradan başlangıç aslında Half Life’ı diğer aksiyon oyunlarından ayıran en önemli parçalardan birisi çünkü sizi son derece olağan bir hayat akışının içine bırakıyor, uzun bir süre burada kalmanıza izin verdikten sonra dış boyutlu yaratıkları üzerinize salıyor. Ama korkmayın, bir levyeniz var.
Doktor Gordon Freeman
Half Life 1 ve 2 boyunca kendisine eşlik edeceğimiz Gordon Freeman Seattle doğumlu genç bir insan. Kuantum fiziği ve genel göreliliğe olan ilgisi de Stephen Hawking ve Albert Einstein gibi dehaların peşinden gitmek istemesiyle gelişiyor. Bu amaçlar doğrultusunda MIT’ye giriyor ve teorik fizik alanında doktorasını da tamamlayarak yirmi yedi yaşında işe başlıyor. Tezinin ismi o kadar uzun ki onun için bambaşka bir dosya yazısı hazırlamamız gerekir ama sanırım özetleyebilirim.
Işınlanma üzerine; tezi, ışınlanma üzerine.
Bir-iki yerde çalışmak istese de akademik kurumlarda yürütülen fizik çalışmalarının yavaşlığından yakınarak işini bırakıyor ve en sonunda oyunumuzun geçtiği ve sonraki oyunlar için de çok önemli bir anlatı değerinin olacağı Black Mesa Araştırma Tesisleri‘ne geliyor. İster oyunun başındaki sakin tur ve sıradan bir sabah olsun, ister uzaylı devlerle savaştığı ve plazmalar ile lazerlerden oluşan bir bulmaca ağını aştığı akşamlar olsun Gordon Freeman’ın yüz ifadesi hep aynıdır ve hep uygundur. Ya sabah kahvesini bekler büyük bir ciddiyetle ya da hızlı ama sabırlı bir şekilde çok kısa bir süre sonra yeniden sökmek üzere şarjörünü muazzam bir sükunetle değiştirir.
Half Life Opposing Force & Blue Shift & Decay
Gordon Freeman, Xen güçleri ve tekinsiz kişilik G-Man arasında geçen hikayemizden sonra üç farklı yeni macera ekleniyor Half Life’a. Şu anki Borderlands serisinin de yapımcısı olan Gearbox Software tarafından geliştirilip yine Sierra tarafından yayınlanan yeni ek hikayelerde Gordon Freeman’dan başka karakterlerin başına gelenlere tanık oluyoruz.
Opposing Force’ta araştırma tesisini basan askerlerden birisi olan Adrian Shepard‘ı oynarken Blue Shift’te bilim insanlarını oradan çıkarmaya çalışan bir güvenlik görevlisine, Decay’de de işleri düzeltmeye çabalayan iki bilim insanına odaklanıyoruz. Bu hikayelerin içinde tabii ki birbirleriyle ve ana akışla kurulan temaslar, göndermeler, kesişme noktaları mevcut. Çok popüler içerikler olmasalar da daha sonraki çıkışların hikayeleri için önemli sayılabilen detaylar veriyorlar.
Half Life 2
İlk oyundan altı yıl sonra çıkan Half Life 2 hem ilk günkü tadını başarılı bir şekilde korumasıyla hem de pek çok açıdan devrimler yapmasıyla yine adını oyun dünyasına kazıyan bir eser oldu. Aynı zamanda ne yazık ki genel oyuncu kitlesi için çıkış yapan son tam sürüm Half Life oyunu oldu. Bugün bile savaş mekanikleri bir çok modern oyunla kapışabilecek seviyede, bulmacaları hâlâ tazeliğini koruyor ve oyuncuların zekasına bir zerre olsun saygı gösterebiliyor ki şu sıralar çok tanık olamadığımız bir durum.
Fizik motorunun sunduğu etkileyici gerçeklik bambaşka bir seviyedeyken oyunun önümüze serdiği görsel güzellik yine bugünkü pek çok büyük şirketin (sana bakıyorum Bethesda) standartlarının da ötesine geçiyor. Ağzımızı açık bırakan finalinden sonra gelen Episode 1 ve Episode 2’nin sonunda o çene bir türlü kapanmıyor ve şaşkınlığımız ile içine düştüğümüz dehşet sadece daha çok büyüyor.
Combine
İlk oyunda Xen boyutundan bizim dünyamıza akın eden uzaylı yaratıklarla savaştıktan sonra ikinci oyunda bu işgalci yaratıkların tam olarak kimlerden kaçtığını öğreniyoruz. Combine adlı bu fraksiyon boyutlar arası bir egemenliği oluşturuyor. Çok fazla türün ve medeniyetin neredeyse öjenik diyebileceğimiz bir kullanımla birbirinin içine geçtiği muazzam bir sürü mekanizması ile çalışıyor ve biz bunun her bir katmanıyla ayrı ayrı başa çıkmaya çalışıyoruz.
Peki, neden dünyaya geldiler? İnsanlarda ne vardı da bunu istediler bunu çok bilmiyoruz ama ortada dolaşan çeşitli teoriler var. Bir kısım oyuncu G-Man adlı gizemli şahsın kendi çıkarları ve sinsi planları doğrultusunda Combine’ı dünyaya çektiğini söylerken bazıları da Black Mesa’da yürütülen ışınlanma çalışmalarının neredeyse başarıya ulaşacak olmasını neden olarak gösteriyorlar. Sonuçta mekân ve zamanda yapılan atlayışlar çok ama çok güçlü bir şekilde kullanılabilir ve Combine böylesine kuvvetli araçlar ve yöntemler bulunduran türleri ve toplulukları kendi başına çok bırakmak istemeyecektir. Tabii ki bunların hiçbirinin somut bir temeli yok, bunu belirtmek gerekir.
Half Life 3
Birisi elinde felsefe taşıyla kapımın önüne gelse ve “Bak bu gerçektir ve taşı sana vermeye karar verdim” dese hem onun gerçekliğine hem de o insanın dürüstlüğüne daha fazla inanırım, Half Life 3’ün kendi gerçekliğinden. Hayaletler, UFOlar ve uzaylılar, periler ve cadılar bile daha gerçek olabilir bu efsanevi oyundan, efsanevi derken artık bir kalite standardını değil, gerçeklik niteliğini tanımlıyoruz. Yok Episode 3 olarak geldi de olmadı, yok yeni oyun motoru ile birlikte çıkış yapacaktı da beğenmediler, yok devrim niteliğinde bir teknoloji ile beraber düşecekti hayatımıza da yapamadılar diye söylene söylene Half Life 3 ancak hayallerimizde var olabilen bir oyun haline geldi. Hayallerimizde kaldıkça boyutu büyüdü de büyüdü. Gerçek bir oyun masalı oldu.
G-Man
G-Man tam anlamıyla bütün Half Life serisinin kötü karakteri, baş düşmanıdır ama kendisiyle bir kez bile olsun savaşmayız. Gizemli birisidir, “Goverment Man” diye adlandırılan zamanın devlet ajanlarından temellendirildiği söylenir. Bazı oyuncular Gordon Freeman isminden yola çıkarak bu gizemli kişiliğin bizim değerli teorik fizikçimizin gelecekteki bir türevi olduğunu söylerler. Oyunun konularının zaman ve mekân çevresinde ne kadar fazla döndüğünü de hesaba katarsak belki bu durum gerçek olabilir.
Tabii her zaman için G-Man’i gizemli, yabancıl bir kişilik olması da çok kuvvetli bir ihtimaldir. Bizi oradan buraya atar durur; savaşımızın ortasında çıkagelir, iki söz etmek ister ama o takım elbisesi ve siyah çantası da pek güzeldir. Kendisini çok severim.
Half Life: Alyx
21 Kasım 2019’da yayınlanan bir tanıtım videosuyla yüreklerimiz o güne dek hiç hoplamadığı kadar hopladı çünkü bu yepyeni bir Half Life oyununun trailerıydı. Gordon Freeman yerine bu kez ikinci oyundan da iyi tanıdığımız Alyx Vance’i oynuyorduk. Her ne kadar ana akım bir platform üzerinden yayınlanmıyor olsa da tek kişilik AAA bir macera hikaye oyunu kadar uzun bir oynanış süresine sahipti, belki pek çoğundan da daha iyi bir sunumu, akışı ve mekanikleri vardı.
Sanal Gerçeklik oyunuydu ama çağdaş türdeşlerinin hepsinden çok daha ilerideydi, klasik bir Half Life niteliğidir zaten bu. Source 2 motorunun bir sanal gerçeklik oyununda ne kadar iyi performans gösterebileceğini gösterdi, motorun teknolojisi aklımızı başımızdan aldı ve en ama en önemlisi hem hikayesiyle hem de yapısıyla Half Life serisinin devamına yeşil ışık yaktı. Tabii bu demek değil ki gelecek yıl Half Life 3 duyurulacak ama en azından önceki kadar hiçlik içinde saf hayal gücümüzden yarattığımız bir umut yok ortada. Katı, pragmatik, yolu yordamı belli bir gerçeklik var ve Half Life 3 de bunun gayet bir parçası olabilir.
Sonuçta bir sanal gerçeklik oyunu çıkartacakken Valve buna Half Life demeyi, bu dünyada geçirmeyi ve bütün seriye bir etkisi olmasını istemiş. Şirketin Steam üzerinden elde ettiği geliri hesaba katarsak bunu yapmalarındaki bir sebep de kesinlikle Half Life markasını canlandırmak istemeleridir. Tabii bu da belki hayal gücümüzün bir ürünüdür, kim bilebilir?
Half Life ismi yirmi beş yıl önce çıkan eski bir efsaneye ait olsa da bu yıllarda da gördüğümüz gibi yıllar yıllar sonra çıkardıkları tek bir oyunla bile hemen yeniden alevlenebilecek, dikkatleri üzerine yeniden çekebilecek ve insanların heyecanlarını en baştan yeniden canlandırabilecek bir potansiyel var orada. Bu ateş, bu heyecan, bu alev bir yere gidecek gibi de görünmüyor. Eğer ki Half Life 3 hakkında yeni bir şeyler gelirse kulağımıza emin olun bunu ilk size anlatacağız.
Peki, sizce G-Man kim? Combine ne istiyor? Sonraki oyunda Gordon Freeman ile mi devam edeceğiz, Alyx Vance ile mi, eski karakterlerden bir başkasını mı getireceğiz yoksa yepyeni bir isimle mi tanışacağız? Veya belki daha riskli bir soru, Half Life 1 mi 2 mi?
2 Comments
Keşke 1+2 remake i yapsalar, hikâyeyi bir daha oynasak bu bahaneyle. Üstüne de hazır herkes daha ısınmışken patlatsalar bi bombayı ahh be, nasıl gaza geldim!
Half Life 1in Valve destekli ama hayran yapımı bir remake i mevcut. Çok güzel bir oyun, oynamadıysan tavsiyemdir