Çizgi roman sadece süper kahramanlarının olağanüstü maceralarının anlatıldığı bir mecra değildir. Adı üstünde anlatım dili olarak çizgiler seçmiş bir romandır. Bazen de bir romanda olduğu gibi sıradan birinin sıradışı hikayesini de anlatırlar. Hele bir de bunu başarıyla yapıyorsa en baba romandan çok daha sürükleyici, çok daha bağımlılık yapıcı bir eserle karşı karşıyasınız demektir. İşte bugünkü “Hazır Türkçe Basılmışken”in konuğu da tam böyle bir çizgi roman. Çizgi Düşler tarafından dilimize kazandırılan “Y:The Last Man“den bahsediyorum.
Öncelikle şu uyarıyla başlayalım, şu ana kadar 10 cildi yayınlanmış olan bu serinin ilk sayısını alıp “Bir bakıyım, beğenirsem devamını alırım” gibi bir düşünceniz olmasın, üzülürsünüz. Çünkü tek cildi bitirmeniz -hikayenin sürükleyiciliği ve heyecanından dolayı- 15 dakikanızı bile almayacak ve bir bağımlı gibi hemen diğer ciltleri okumak isteyeceksiniz. Tavsiyem eğer maddi durumunuz el veriyorsa ilk beş cildi tek seferde alın. Ben öyle yaptım -bu inceleme ilk beş cildi içerir, ona göre okuyun diyorum yani- ve bu beş cilt sanki bir dizinin ilk sezonuymuş gibi bir tat bıraktı, diğer bölüme çok bağımlı olmadan da tadında bitti.
Brian K. Vaughan (Runaways, ve daha önce incelediğimiz Saga) tarafından yazılan, Pia Guerra tarafından çizilen ve Vertigo tarafından yayınlanan “Y:The Last Man” yaratıcılarına içlerinde 3 Eisner’in de dahil olduğu pek çok ödül kazandırdı. Duymamış olanlar için kısaca konudan bahsedeyim. Son derece sıradan, kendi çapında bir geek diyebileceğimiz Yorrick adlı bir kaçış ustası -kelepçelerden falan kurtulmaya odaklanan sihirbazlık türü gibi düşünelim- tam kız arkadaşına evlenme teklif edecekken dünyanın bir kısmının sonu gelir. Bu kısım Y kromozonuna sahip olan erkekler. Ama sadece insanlar değil, erkek olan tüm canlılardan bahsediyorum. Erkek olarak geriye sadece kahramanımız Yorrick ve maymunu Ampersand kalmıştır. Peki böylesi bir durumda dünya nasıl bir yer olurdu? Tümüyle erkek egemen bir toplumdan kadınları çıkarttığınızda nasıl bir düzenle karşı karşıya kalırdık? İşte romanımız bu sorunun cevabını aramakta.
İşte çizgi romanımız farkını bu sorulara verdiği cevaplarla ortaya koyuyor. O kadar tarafsız ve ayakları yere basan bir şekilde resmediyor ki “Erkeksiz” dünyayı, hayran kalıyorsunuz. Ne tam erkek zihniyetiyle “Tek erkek kalırsa tüm kızlar onu kapışır, dünyayı o yönetir” gibi bir yaklaşım sergiliyor, ne de feminazi bir yaklaşımla “Erkekler yoksa dünya mükemmel olur” diyor. Dünyada daha iyi olan şeyler de var, daha kötü olan şeyler de. Yani dünyada mantıklı bir düzen kurmaya çalışan düzgün kadınlar da var, erkekler gitse de erkek zihniyetine uyan kadınlara savaş açan uç kadınlar da var bu ilginç post-apokaliptik dünyada.
Romanımız girişi geçip bize yaşanan olayı başarıyla sunduktan sonra bir yol hikayesi anlatıyor aslında. Kahramanımızın ve maymunun neden hayatta kaldığını araştırmak isteyen bir bilimadamı ve süper bir ajan ile beraber yaptıkları yolculuk sırasında öğreniyoruz Amerka’nın -ve zaman zaman dünyanın- farklı yerlerindeki durumları. Burada karakterimizin konumlandırmasını çok başarılı buldum. Tamamen sıradan bir adam. Yani herkes ne kadar sempatikse o kadar sempatik, ortalama bir erkek ne kadar güçlüyse o kadar güçlü, ne kadar kahramansa o kadar kahraman.
Ayrıca tek erkek olarak kalınca bir anda normal bir adamı kazanovaya çevirmemeleri, duygusal aşık bir kimlik olarak vermelerini de doğru bir hareket olarak gördüm. Bir de tabi dünyada tek erkek kalmanın ve bunun üzerinde yarattığı sorumluluk/baskının psikolojik etkilerini yansıttıkları kısımlar da var ki, elinizdekini öylesine bir çizgi romandan, başarılı bir romana dönüştürüyor. Sadece Yorrick değil yanındaki karakterlerden, annesine, kardeşine kadar hemen hemen her karakter derinlikli bir şekilde yaratılmış ve çok da güzel işlenmiş.
Tabi sadece karaktere yaklaşımıyla başarılı değil seri. Yukarıda dediğim gibi erkek-kadın yönünden son derece tarafsız eser. Ama bu ilgili mevzularda etliye sütlüye karışmıyor demek değil. Bu konularda son derece sağlam tespitler yapıp hem de son derece ciddi mesajlar vermekten çekinmiyor. İş dağılımının eşitsizliği mesajını pilotların erkek çoğunlukta olmasından dolayı çok fazla uçak düştüğü şeklinde belirtiyor, ırkçılık söz konusu olduğunda kadınların da en az erkekler kadar kötü olduğu mesajını da veriyor. Bu yaratılan dünyada kadınlar ne çok mükemmel ne de çok aciz, olması gerektiği gibi insanlar olarak resmediliyorlar.
Anlatılan olaylar yaşanan gelişmeler de uçuk bir dünya portresi çizmiyor ne güzel ki. Erkeklerin yok olduğu bir dünyanın sorunları da bunlara sunulan çözümler de son derece ayakları yere basan cinsten. Yönetimin nasıl şekillendiği, insanların nasıl gruplandığı hepsi son derece mantıklı. Aynı zamanda ne sürekli tekinsiz, ne de herşeyin güllük gülistanlık olduğu bir dünya bu. Bazı yerleri kötü, bazı yerleri güzel. Son derece gerçekçi. Ama şu bir gerçek ki, son erkek için pek güvenli değil, orası bir gerçek. Bu da hikayelerin aksiyon dozajını, manevi boyutunu hem ilgi çekici hem de sürükleyici kılıyor.
Yukarıda hep büyük resimden bahsettim, mikro düzeyde de başarılı hikayeler. Aile dramları, ikili ilişkiler hepsi son derece başarıyla işlenmiş. İşte bu yüzden tek cilt size asla yetmiyor. Hemen diğer cilde geçmek istiyorsunuz. Bu arada ciddi konulara değiniyor diye çizgi romanın ne kadar eğlenceli olduğundan bahsetmemek olmaz. Kesinlikle mizah düzeyi tavanda, hem de bunu sulu esprilerle değil, ciddi ciddi komik, ilginç durumlarla, referanslarla, akıllı kelime esprileriyle, karakterler üzerinden yanı sonuçta sululaşmadan yapıyor ki bu çok değerli.
Normalde artık Türkçe çizgi romanların basım kalitesi belli bir standardın üstünde ama Y:The Last Man’in belki tek mükemmel olmayan yanı bu. Saman kağıda karton kapak bir basım tercih etmiş Çizgi Düşler belli ki maliyetten kısmak için. Yanlış anlaşılmasın kuşe kağıt kadar güzel gözükmese de olumsuz bir durumdan bahsetmiyorum. Görseller çok güzel, basımda da hiç bir hata yok. Sadece bu konuya takılı kalanlar vardır diye belirtme ihtiyacı duydum. Kuşe kağıt olsaydı o aralarda göreceğiniz inanılmaz kapak çizimleri daha güzel gözükürdü tek derdim o. Yoksa keyifle okumanızı engelleyecek bir konu değil, ki elinizdeki çizgi roman bu tip şeyleri düşüneceğiniz bir eser değil.
800 küsur kelimedir anlatmaya çalıştığım şey, karşımızda türünün en iyi örneklerinden biri var. Çok güzel bir kitap okumakla, başarılı bir dizi izlemekle aynı duyguları bu mecrada sunabilen bir yapım Y:The Last Man. Uzun zamandır “Bir an önce bir sonraki sayfaya geçeyim, daha neler olacak acaba?” hissiyatını bu yoğunlukta hissetmemişim, o yüzden çok keyif aldım. Bu çizgi roman için sloganımız bir cilt asla yetmez. Gözünüz kapalı alabilirsiniz. Bir süredir ses çıkmasa da kendisinin dizisinin çekilmesinin de planlandığını ekleyerek bitirelim.
Peki geekler, bu yazının da sonuna geldiğimize göre bir sonraki “Hazır Türkçe Basılmışken” bölümümüzün konusu ne olsun? Yorumlarda paylaşın, eğer yeterince iyi olursanız, belki bir sonraki bölümde sizin isteğiniz gerçek olur. O zamana kadar esen kalın efendim.
Not: AvX istemiştiniz geçen sefer ama ana hikaye dizinine bağlı olan çizgi romanları çok tercih etmiyorum, herkese hitap etmesi açısından. Bir zaman ayarlayabilirsem “Marvel’ın Crossover Dönemi” ya da “Yakın Dönem Marvel Tarihi” falan gibi Dissambled’dan başlayıp AvX’e belki Marvel Now’a kadar giden bir yazı dizisi var kafamda, orada geçsek daha iyi olmaz mı sizce de? Yorumlarda tartışalım.