Game of Thrones evreninde geçen bir diziden daha az şiddet ve cinsellik bekleyemezdik fakat yine de bu bölüm hepimizde hafiften bir soğuk duş etkisi yaratmadı değil. Fakat tabii bölümü sadece cinsellik ile kıyaslamak bölümde çevirilen entrikalara hakaret olur. Biz de bugün bu entrikalara biraz daha yakından bakmak için toplanıyor ve House of the Dragon’un, King of the Narrow Sea isimli dördüncü bölümünü spoilerlı olarak incelemeye başlıyoruz!
Birkaç bölümdür süren Rhaenyra’ya uygun bir eş bulma çabası bu bölümde de devam ediyor. Westeros’un dört bir yanından toplanan lordlar, Rhaenyra’ya kur yapmak için birer birer onun huzuruna çıkıyor ve onu ikna etmeye çalışıyorlar. Fakat kendisine kur yapan erkekleri dinlerken bile amcası Daemon’ın kendisine verdiği kolyeyle oynayan Rhaenyra aslında aklında kimin olduğunu açıkça belli ediyordu.
Bölüme ismini veren Dar Deniz’in Kralı olarak abisinin önüne diz çökmeye gelen Daemon, Viserys ile arasındaki sorunları çözmek için büyük bir adım attı. Ya da çok daha büyük sorunlar yaratmak için… Kings Landing’e gelir gelmez etrafında büyük fırtınaların kopmasına sebep olan Daemon, en büyük fırtınanın fitilini yeğeni Rhaenyra’yı saraydan kaçırarak ateşledi.
Entrika İçindeki Entrikanın İçindeki Entrika!
Amcası Daemon ile saray dışında oldukça eğlenceli bir gece geçiren Rhaenyra, bu geceyi birazcık sıradışı bir şekilde tamamladı. Dizinin başından beri aralarında bir şeyler olacağını bildiğimiz ya da tahmin ettiğimiz amca ile yeğen, ilişkilerini bambaşka bir seviyeye çıkardı ve oldukça “uygunsuz” anlar yaşadılar. Her ne kadar Daemon sonradan yaptığından pişman olmuş gibi gözükse de onları küçük bir çocuğun görmesiyle birlikte tüm entrikaların fitili yakıldı.
Rhaenyra’nın amcası Daemon ile birlikte olması tabii ki Kral Eli Otto’nun kulağına gidecekti. Zekâsından ve tahta olan açlığından hiçbir şüphemiz olmayan Otto da tabii ki tahtın varisi olan Rhaenyra’yı babasının gözünden düşürmek için ayağına gelen böylesine bir fırsatı geri çevirmeyecekti. O da öyle yaptı ve kulağına gelen bu bilgiyi hemen Viserys’e yetiştirdi. Fakat sanırım Viserys’in bunu yapacağından bizim kadar emin olan başkaları da vardı.
Zira Otto’ya bu bilgiyi getiren küçük çocuğun daha sonra Daemon ikinci eşi Leydi Mysaria’ya, Otto Hightower’dan aldığı paraları getirmesi Otto’ya bu bilgiyi iletenin bizzat Mysaria olduğunu kanıtlıyor. Fakat işin ilginç tarafı Mysaria bunu Otto Hightower’dan aldığı birkaç altın için yapmaz zira şu anda bir prens ile evli ve koskoca Dragonstone’da ikamet ediyor. Kendisinin de söylediği gibi sıradan bir fahişe değil o. Öte yandan Daemon ile Rhaenyra’nın ilişkisinin duyulması, politik olarak da Mysaria’ya hiçbir getiri sağlamıyor. Son ihtimal olarak kıskançlık kalıyor ki buna da pek ihtimal vermiyorum. Bu noktada aklımıza hemen, bu bilginin sızdırılmasını Daemon’ın bizzat kendisinin mi istediği sorusu geliyor.
Öyle ya, Otto Hightower’ın arzularını ve tutkularını Daemon çok iyi biliyor. Kendisi ve Rhaenyra hakkında öğrenilen böylesi bir bilgiyi direkt olarak Viserys’e götüreceğinin ve böylelikle kendi sonunu hazırlayacağının gayet farkında. Yani Daemon, Otto Hightower’ı Kral Eli olmaktan alıkoymak için böylesine hain bir planı pekâlâ yapmış olabilir.
Öte yandan Daemon’ın bir diğer ve daha olası planı da yeğeniyle evlenmek. Fakat bunu sandığımız gibi aşk için değil Rhaenyra’nın politik unvanı için yapmış olabilir. Tahta geçmenin, abisi ölse dâhi mümkün olmayacağını anlayan Daemon, Rhaenyra ile evlenerek kendini geleceğin kralı olarak ilan etmeye çalışıyor gibi. Viserys’in kendisine yaptığı suçlamaları hiçbir şekilde yalanlamadan arsız arsız konuşması ve sonunda da “Bana ne istersem onu vereceğini söyledin, Rhaenyra’yı ver. Onu istiyorum” diyen Daemon, bana göre niyetini açıkça belli etti. Zira eğer gerçekten onu sevseydi başına bir şey gelmesinden korkarak tüm bu suçlamaları yalanlar hatta belki kendi üstüne alırdı. Fakat Daemon çok daha kalpsiz ama bir o kadar da stratejik bir yol seçerek beni, Rhaenyra ile seviştiği bilgisini sızdıranın o olduğuna bir kez daha ikna etti.
Her Şeyin Farkında Olan Ama Hiçbir Şey Yapamayan Kraliçe
Bu bölüm belki de hepimiz en çok Alicent Hightower’a üzüldük. Babasının politik istekleri doğrultusunda istemediği bir adamla evlenen ve sırf bu yüzden en yakın arkadaşıyla arası açılan Alicent Rhaenyra’nın şımarıklıklarını dinlerken benim içim sıkıldı. Bütün diyar önüne toplanmış ve kendisiyle evlenmek için ona kur yaparken, Rhaenyra’nın Alicent’a “İstediğim hiçbir şey olmuyor, hayat çok acımasız” tarzındaki dert yanmaları gerçekten Alicent’a karşı büyük bir empati beslememi sağladı. Ayrıca Daemon cinsel haz konusunda yeğenine ders verirken dizinin Alicent ile Rhaenyra’yı beraber göstererek bu ikili arasında oluşturduğu kontrast gerçekten övgüye değerdi.
Tabii Alicent’in derdi bununla da sınırlı kalmadı. Rhaenyra ile Daemon’ın birlikte oldukları dedikodusu yayıldığında başından aşağı kaynar sular dökülen Alicent hemen Rhaenyra ile görüşüp bu iddiaların doğruluğunu sordu. Fakat Rhaenyra, ölmüş annesinin üzerine yeminler ederek kırk yıllık siyasetçileri bile imrendirecek bir titizlikle yalan söyledi ve hepimizi şoke etti. Yani izlemesek ben bile inanacaktım neredeyse, helal olsun!
Aslında bu bölüm, House of the Dragon dizisinde insanların sandığı gibi “iyi” bir tarafın olmadığı bir kez daha açıkça belli oldu. Herkes dizinin başında Rhaenyra ve Daemon’ın tarafını tutarken, Alicent’in başına gelenler her iki tarafın da hem sevilecek hem de sevilmeyecek yönleri olduğunu gösterdi. Özellikle ilerleyen zamanlarda Alicent’in motivasyonunu anlamamız açısından oldukça önemli bir bölümdü diyebiliriz.
Kral Gibi Kral Viserys!
Bu zamana kadar Rhys Ifans’ın Otto Hightower, Steve Toussaint’ın Lord Corlys Velaryon ve Matt Smith’in Daemon Targaryen performanslarını ayrı ayrı övdük. Fakat Paddy Considine ve onun Kral Viserys Targaryen performansın yeterince hakkını veremedik gibime geliyor. Paddy Considine’in muhteşem oyunculuğu bir yana dursun, karakterin dizide yansıtılma şeklinden dolayı çok mutluyum. Karakter için yazılan her bir diyalog, her bir sahne çok hoşuma gidiyor.
King of the Narrow Sea bölümünde önce kardeşine yeniden kavuştuğu için çocuklar gibi mutlu olan daha sonra da kardeşi ile yeğeni arasında gelişen olaylar sebebiyle kahrolan Viserys, bir an olsun sağduyusunu kaybetmedi ve her zaman gerekli tepkileri verdi. Başlangıçta Kral Eli ve en yakın arkadaşı olmasına rağmen Otto’nun getirdiği haber tamamen doğru bir tepkiyle karşılayan Viserys, duyduğu her şeye rağmen kızı Rhaenyra’yı savundu. Nihayetinde Daemon’ın ağzından buz gibi bir itiraf aldığında biraz sinirlinse de bu siniri kararlarını etkilemesine izin vermedi ve Daemon’ın istediği şeyi yapmadı. Kızının da gözünü açmasıyla birlikte en başından beri planını apaçık bir şekilde gördüğü Otto’yu görevden alan Viserys, kızının itirazlarına “inandığını” söylese de daha sonra bir üstat ile her şeyden haberi olduğunun mesajını açıkça veren bir “ertesi gün” çayı göndermeyi de ihmal etmedi. Yani sizin anlayacağınız böylesi inanılmaz zor bir durumda her adımını doğru atmayı başardı Viserys. Gerçekten helal olsun.
Viserys’in içerisinde bulunduğu sahnelerde sevmediğim tek şey ısrarla Buz ve Ateşin Şarkısı’nın hikâyesini sokmaya çalıştıkları şu hançer mevzusu. Kitaplarda hiçbir şekilde yeri olmayan ve George R. R. Martin’in etkisiyle diziye eklenen bu sahneler beni adeta House of the Dragon’un güzel güzel giden hikâyesinden söküp alıyor ve bir kez daha Game of Thrones’un o berbat son sezonuna götürüyor. Sevgili George abimiz niye ısrarla bu “Aegon’un kehaneti” olayını diziye sokuyor bilmiyorum ama bu huyundan vazgeçmesi gerekiyor.
Sanırım söylenmesi gereken her şeyi söyledik. Son olarak bölümde Rhaenyra’ya “Nasıl öleceğini bilmek ister misin?” diye soran falcı ablanın, adeta dizinin sonu için bir foreshadowing yaptığını belirtelim ve incelememizi kapayalım. Bundan sonrası sizin yorumlarınızda. Siz nasıl buldunuz bölümü? Yorumlara bekliyoruz.