Değeri bilinmeyen sitcomlar! Ah o güzel diziler! Ah o güzel insanlar! Hak ettiği değer ve popülerlikten daha azıyla yetinen, bütün dünya tarafından bilinmediği için insanda inanılmazlık hissi yaratan o şahane güldürüler!
Her birimizin hayatında ihtiyacı olan komedi ögesinin yegane kaynakları olan az değer gören sitcomların en günceli, en şahanesine “Neden?” sorusunu sorarak güzel bir yazı hazırlayalım dedik. Her bir maddenin bu soruya cevap vereceği içeriğimize hoş geldiniz. Spoiler vermemek için kendimizi çok zor tutuyoruz ama her an bir yerden patlayacak diye de korkmadan edemiyoruz. Yani belirsiz duran her cümle için şimdiden kocaman özür dileriz ama bu yazıyı sadece “BROOKLYN NINE NINE İZLEYİN!” diyerek bitirmek de hoş olmazdı, değil mi? Gerçi o kadarını demek bile yeter ya…
Hanımlar ve beyler, karşınızda New York’un en içten dedektiflerine ev sahipliği yapan polis merkezi: Brooklyn Nine-Nine!
Çünkü O Bir Sitcom!
Bir diziyi sitcom kategorisine sokan en önemli özelliklerinden 20 dakika civarındaki izleme süresidir herhalde. Bu da o yapımı tüketmenin kolaylığını ortaya çıkarıyor. En hiperaktif izleyici bile yirmi dakika yerinde oturup çok da dallanıp budaklanmadan sonuca bağlanan bir güldürü dizisini izlemekten dolayı rahat.
Dallanıp budaklanmadan ilerleyen olay örgüsünün yanı sıra bir de bir sezonda sahip olduğu bölüm sayısı sanırım keyfimizi ikiye katlayan sebeplerden biri. Bölüm başı yirmi dakika civarı olan diziler genellikle bir sezon için yirmi küsüratında bir sayıya sahip. Eh, bu da bir bölüme uzun uzun odaklanmayı gerektirmeden, normal bir sezon süresinin yarısında bir sitcom sezonu bitirme olanağı sağlıyor. Şahane!
Aynı Espriler Mi? Hiç Eskimiyorlar Bebeğim!
Normal şartlarda devamlı olarak yapılan şakalar bir yerden sonra fazlasıyla baymaya başlıyor, itiraf edelim. Üstelik uzun sezonlar süren diziler için, hele ki komedi dizisiyse bunlar, bu tür tekrarlar zaman zaman izleyiciyi fena sıkıyor. Neyse ki Brooklyn Nine-Nine bu unsuru bizim için yıllanmış şarap kıvamına getiriyor ve her seferinde daha da izleme isteği ile yanıp körüklenmemizi sağlıyor! İzleyenlerin bileceği, izlemeye başladığınızda sizin de hoşunuza gidecek olan Jake Peralta’nın “seks kasedinin ismi” esprisi mesela… Asla eskimez! Amy Santiago’nun her ima potansiyeli taşıyan lafının ardından bu cümleyle esprisini patlatan Jake için de eskimediği kesin.
Peki her Cadılar Bayramı’nda aynı oyunla inanılmaz zevkli değişik senaryolara ne demeli? Saygıyla eğiliyoruz Brooklyn Nine Nine!
Evladiyelik Replikler Var, Gel Gel Gel!
Hayatınızın her anına uyarlayabileceğiniz, yığınla resmin dolu olduğu “tepki” klasörünüze rahatlıkla depolayabileceğiniz anlara sahip Brooklyn Nine-Nine! Dizinin bu konuda ne kadar zengin bir gif arşivi olduğunu görünce gerçekten ağzınız açık kalacak. Her anını çerçeveletip ayrı ayrı assanız, tek başına bir yapı olarak asla sırıtmaz, o kadar diyelim!
Klişe Karakterlerine Rağmen Çilekli Dondurma Tadı, Mmm!
Bakın bu konuda çok iddialıyız, Brooklyn Nine Nine dizisi stereotip karakterler sunarken hiç de “Ay aman şurası farklı olsun” diye uğraşmadan çat diye tokat gibi dümdüz kalıpla çıkıyor karşımıza. Başrol Jake tam anlamıyla pasaklı, disiplinsiz ama her daim komik biri. Keza Amy de tıpkı Hermione Granger kadar düzen ve başarı hastası bir insan. Charles Boyle ekibin heyecanlı fangirl tipine sahip bir figür. Gina Linetti ise asla karışmak istemeyeceğiniz türden bir kadın, laflarıyla döver. Rosa mı dediniz? O da sert görüntüsü altında aslında duygularıyla yoğurulmuş bir hamur.
E kas yığını Terry’ye ne demeli? En büyük zaafının yoğurtlar olduğunu ve küçük kızlarına bakarken nasıl da pamuk gibi olduğunu söylemek gerekir. Hitchcock ve Scully de merkezin en müdavim ama pislik namına derece yapmış isimleriyken, amirleri Raymond Holtz da disiplinli bir hoca gibi. Anlayacağınız ilk bakışta hepsi o kadar sıradan ve bilindik tiplemeler ki aslında… Fakat sonradan karakterlerine dair detaylanmalara girince anlıyorsunuz ki, bu kadar klişe bir temele rağmen ne kadar değişik ve olağanüstü bir yere gelebilmişler. Sahi, detaylandırma demişken…